Türkiye’deki yükseköğretimin teşkilat yapısı, işleyiş sistemi ve araştırma yapacak akademisyenlerin statüsü değiştirilmeden Araştırma Üniversitesi Projesi’nin pek başarı şansı yoktur. Bunun yerine yeni bir programa geçilerek Araştırma Yapan Akademisyenleri Destek Projesi uygulamaya konması elzemdir.
Tarihi olarak üniversitelerin yüksek düzeyde öğretim ve ilmi araştırmalar yapılması için kurulduğu malumdur. Yürürlükteki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre de üniversiteler; “ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip” kurumlar olarak tarif edilmiştir (Madde 130).1981 tarihli Yükseköğretim kanununu da genel olarak Yükseköğretim kurumlarının görevlerini; “yüksek düzeyde bilimsel çalışma ve araştırma yapmak, bilgi ve teknoloji üretmek, bilim verilerini yaymak” olarak sıralamıştır (YÖK, m. 4/c).
Ayrıca bu kanunda üniversitelerin; “Bilimsel özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip yüksek düzeyde eğitim - öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan; fakülte, enstitü, yüksekokul ve benzeri kuruluş ve birimlerden” oluştuğu hükmüne yer verilmişti (YÖK, m. 3/d). Fakülteler: “Yüksek düzeyde eğitim - öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan”(YÖK, m. 3/e) ve Enstitüleri de : “lisansüstü, eğitim - öğretim, bilimsel araştırma ve uygulama yapan”(YÖK, m. 3/f) müesseseler olarak tarif edilmişti. Yükseköğretimin resmi olarak yürütülmesinin dayanakları olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Yükseköğretim Kanunu’na göre bütün üniversiteler ve buna bağlı fakülte ve enstitüler bilimsel araştırma yapan kurumlardır. Buna göre, üniversitelere yeni bir şekil vermeden, bunların bir kısmının “Araştırma Üniversitesi” olarak resmen ayrıma tabi tutmak yasalara uygun değildir.
ARAŞTIRMA ÜNİVERSİTESİ NE DEMEKTİR?
Asli işlevi öğretim yanında araştırma ve yayın yapması gereken üniversitelerin tamamının aynı ölçüde başarılı olmasını beklemek elbette mümkün değildir. Bundan dolayı üniversiteler daha ziyade araştırma alanındaki başarılarına göre sıralanması usulü geliştirilmiştir. Akademik yapılanma ve teşvik mekanizmalarını; bilimsel araştırma odaklı, topluma hizmet faaliyetini önceleyen, bağımsız araştırma ve eleştirel düşünme yeteneklerinin geliştirilmesini hedefleyen “Araştırma Üniversitesi” daha doğru bir ifade ile bilimsel araştırmada en başarılı üniversiteler kavramı esas itibariyle ABD’de uygulandığı kabul edilmektedir. Ancak 5000’e yakın Yükseköğretim kurumunun bulunduğu ABD’de Carnegie Vakfı sınıflandırmasına göre “çok yüksek araştırma faaliyeti” yapan üniversite sayısı oldukça az olup bu sadece 146’dır.
Araştırma yapmadaki üniversitelerin azlığı sadece ABD ile sınırlı olmayıp, Avrupa için de geçerlidir. Şöyle ki, 2013’te Avrupa Araştırma Üniversiteleri Grubu (LERU)’nun kabul ettiği. Hefei Bildirgesi’ne göre araştırma üniversiteleri; “genellikle bir ülkenin kolej ve üniversitelerinin sadece küçük bir bölümünü oluşturmalarına rağmen ülkenin yükseköğretim araştırma çabalarının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır”. Bundan dolayı da hükümetler en iyi araştırma yapan üniversitelere çeşitli şekillerde fonlar tahsis eder ve uygun ortamı da hazırlamaya gayret ederler. Yani araştırma yapmada yüksek başarı gösteren üniversite sayısı çok olmayıp, araştırma yapması için ülke yönetimlerinin de de bu üniversitelere destek vermesi şarttır.
Günümüzdeki kanunlar çerçevesinde Araştırma Üniversitesi Programı’ndan başarı elde edilemeyeceğinden dolayı, YÖK’ün yeni bir usulü uygulamaya geçirmesi ve acilen ilmi araştırma yapan akademisyenleri destekleyecek Araştırma Yapan Akademisyen Destek Programı’nı yürürlüğe kıyması gerekmektedir.
TÜRKİYE’DE “ARAŞTIRMA ÜNİVERSİTELERİ” UYGULAMASI
Türkiye’deki üniversitelerin dünya ile kıyaslamada pek başarılı olmadığı malum olup bu konuda her kulvarda ciddi tenkitler ortaya konulmaktadır. Türkiye’de üniversitelerde ilmi araştırma yapılmasındaki zaafiyetin ortaya çıkmasıyla beraber buna bir çözüm bulmak için bazı çareler aranmıştır. Hatta kurumsal olarak iyi durumda olan üniversiteleri özel statülü devlet üniversitesi haline getirilmesi de gündeme gelmişti. Nihayet bütün üniversitelerin bağlı olduğu YÖK, 2016 yılında hareket geçerek Araştırma ve Aday Araştırma Üniversiteleri Programı(AÜP)’nı hayata geçireceğini açıklamıştı. Üniversitelerin kurulacak “İzleme ve Değerlendirme Komisyonu” tarafından Araştırma Kapasitesi, Araştırma Kalitesi ile Etkileşim ve İşbirliğideğerlendirmeye tabi tutulacağı ilan edilmişti.
Yapılan incelemeler sonunda 2017-2018 öğretim yılı açılışında Ankara Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi araştırma üniversitesi olarak belirlenmişti. Dünya sıralamalarında başarı gösteren bazı vakıf ve devlet üniversitelerinin Araştırma Üniversitesi listesine dâhil edilmemesi bu sıralamamada isabet kaydedilmediğini gündeme getirmişti. Daha sonra 2021 yılında üç vakıf üniversitesi dâhil edilerek Araştırma Üniversitesi sayısı 20’ye çıkarılmıştı.
Bu konuda en önemli gelişme ise 2022 mali yılı için 20 devlet üniversitesine Bilimsel Araştırma Projeleri programında kullanmak üzere araştırma üniversitelerine 100 Milyon TL ek kaynak aktarılma kararı olmuştu. Bilimsel araştırmalar için üniversitelere kaynak aktarılması iyi bir gelişme olmasına rağmen, bunun üniversitelerde araştırmaya büyük bir katkı sağlamasına imkân yoktur. Buna gerekçe olarak araştırmaların pek çoğunun uzun vadeli olması, araştırmaları yapacak akademisyenlerin donanım ve çalışmasını sağlayacak mekanizmanın bulunmaması başta olmak üzere pek çok sebeb sıralayabiliriz.
Topyekûn yükseköğretim sistemi değiştirilmeden uygulanmaya çalışılan Araştırma Üniversitesi Programı’nın başarı şansı Araştırma Üniversitesi kabul edilen üniversitelerde bile önemli bir gelişim sağlayamaz. Zira araştırma yapmak öğretim üyelerinin hem kalitesi hem de çalışma mecburiyeti ile doğrudan ilişkilidir. Bunun için, 40 yıllık akademik hayatında 279 yayın yapan biri ile 40 yıllık akademik hayatta 10 yayın yapan birinin YÖK’ün 2017’den beri Araştırma Üniversite listesine aldığı bir üniversitede çalışmaya devam çok çarpıcı bir örnektir. “Araştırma Üniversite”lerini büyük kısmını tembeller külliyesi olarak kullananların işine son vermeden bu programının başarılı olmasına imkân yoktur. Araştırma yapmadan “Araştırma Üniversite”lerinde görev yapmaya devam edenlerin bilimsel araştırma yapanların şevkini kırdığı da bir gerçektir.
Günümüzdeki kanunlar çerçevesinde Araştırma Üniversitesi Programı’ndan başarı elde edilemeyeceğinden dolayı, YÖK’ün yeni bir usulü uygulamaya geçirmesi ve acilen ilmi araştırma yapan akademisyenleri destekleyecek Araştırma Yapan Akademisyen Destek Programı’nı yürürlüğe kıyması gerekmektedir. Araştırma Üniversitelerine verilen 100 Milyon TL ek kaynağın araştırma yapmada başarılı olan akademisyenlere verilmesi, çalışkan öğretim üyelerini mükâfatlandırarak Türkiye’deki yapılan araştırmaların sayısının artırılmasına büyük katkı sağlayacağı gibi, kabiliyet ve kalitesi olup da atıl durumda bulunan akademisyenleri de harekete geçirecektir.
SONUÇ
Esas işlevi ilmi araştırma yapmak olan üniversitelerin bazılarına “araştırma” kelimesini eklemek esasında ontolojik ve mana itibariyle doğru değildir. Bu ilkeye göre değerlendirdiğimizde bazı üniversitelere “araştırma” unvanını vermek diğerlerinin üniversite vasfını kaybettiğini de ortaya koymaktadır
Bir grup öğretim üyesinin çalışmasına dayanılarak bir üniversiteye “araştırma üniversitesi” kabul edilerek buradaki tembel akademisyenleri taltif etmek hatalı olduğu gibi, araştırma yaptığı halde tembel öğretim üyelerinin çoğunluğu dolayısıyla araştırmasız üniversite mensubu haline getirilmesi de büyük haksızlıktır.
Araştırma üniversitesi olmak veya kalmak için araştırma yapmayan akademisyenlerin üniversiteden uzaklaştırılması gerekir. Bu üreten akademisyenleri taltif etmenin vasıtası olacağı gibi ve tembel bir şekilde yatan akademisyenlerin hak etmedikleri üniversitede bulunamayacaklarını anlamalarını sağlayacak hak ettikleri ceza olacaktır.
Eğer bir üniversite araştırma görevini yerine getirmiyorsa, o zaman üniversite vasfını kaybeden bir kurumun kapatılması veya başka bir şekle dönüştürülmesi icab edecektir. Tabi kapatılacak üniversitelerde araştırma yapan öğretim üyelerinin de hak ettikleri araştırma üniversitelerine aktarılması gerekecektir.
Kısacası Türkiye’deki yükseköğretimin teşkilat yapısı, işleyiş sistemi ve araştırma yapacak akademisyenlerin statüsü değiştirilmeden Araştırma Üniversitesi Projesi’nin pek başarı şansı yoktur. Bunun yerine yeni bir programa geçilerek Araştırma Yapan Akademisyenleri Destek Projesi uygulamaya konması elzemdir.

Yorum Yazın