MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Yemek yapmanın dayanılmaz cazibesi

ANA SAYFAGENELYemek yapmanın dayanılmaz cazibesi
Yemek yapmanın dayanılmaz cazibesi
21 Haziran, 2024, Cuma 20:22
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan
yazı içi reklam

Marcel Rouff’un romanından uyarlanan filmin merkezinde eksiksiz bir 19.yüzyıl mutfağı var. Mutfağın merkezinde kocaman bir kuzine soba sürekli yanıyor. Hiç sönmeyen ateş pişiriyor, haşlıyor, kızartıyor, kaynatıyor, tütsülüyor, ısıtıyor, yakıyor. Besinler kuzinenin mucizesiyle şekil değiştiriyor ve yenden tanımlanıyor.İ

nsanlar üçe ayrılır. Yemek yapanlar, yemek yapmayanlar ve yemek yapmaya aşık olanlar. Birilerinin beni eleştirirken yemekle olan ilişkimden bahsettiğini duymuştum. Evet yemekle olan ilişkimin tutkulu olduğunun farkındayım. Aşk tutkuyla kadimdir. Ve bu keyfi kategoride üçe ayrılan insan grupları arasında kendi yerimin 3. kompartımanda olduğuna kuşku duymuyorum.

Etler, balıklar, sebzeler, meyveler, otlar, şaraplar insanlığın avcı toplayıcılıktan tarım krallığına geçmesinden sonra şekil değiştirdi. Besin zinciri; bir masanın etrafında toplanmanın, birlikte yeme içmenin keyfini yaşamanın vesilesine dönüştü.

Bu sorular üzerine bir kez daha kafa yormama vesile olan ve beni yemek yapmaya bir kez daha aşık eden filmin Türkçe adı o kadar uyduruk ki söylemeye dilim varmıyor: Şeflerin Aşkı…. İngilizcesi Taste of Things (Şeylerin Tadı) da orjinalin yerini tutmasa da bizim sinema ithalatçılarımızın hayal gücü kıtlığına göre nispeten dişe dokunuyor.

ŞEFLERİN AŞKI

İnsan homo economicus olduğu kadar homo magirastır da. Yemek yapan ilk insan kimdi? Yemeğin tarihi, sosyolojisi ve ekonomisi üzerine söylenen ve söylenecek çok fazla söz olduğuna kuşku yok. Vızır vızır işleyen motosikletlerin bagajında gezen karın doyuran paketler bu sosyolojide nereye düşüyor?Bu sorular üzerine bir kez daha kafa yormama vesile olan ve beni yemek yapmaya bir kez daha aşık eden filmin Türkçe adı o kadar uyduruk ki söylemeye dilim varmıyor: Şeflerin Aşkı….

İngilizcesi Taste of Things (Şeylerin Tadı) da orjinalin yerini tutmasa da bizim sinema ithalatçılarımızın hayal gücü kıtlığına göre nispeten dişe dokunuyor. Filmi çekenlerin filme verdikleri isim ise Dodin Bouffant’ın Tutkusu (La Passion du Dodin Bouffant).

İngilizler neden orijinal isimden kaçtılar bilinmez ama bizimkilerin aşklı meşkli adın filmi biraz daha ilgi çekici kılacağını düşündüklerine şüphe duymuyorum.

İsmi değiştirme yetkisi bende olsa bu filme tereddütsüz “Yemek Pornosu” derdim. Zaten filme dair İngilizce yorumlarda da tanımlamalar arasında bu yer alıyor.

Pornografiyi insanlar daha çok seks yapmak için izliyorlarsa bu filmi de izlerken insanın aklına yemekten başka hiçbir şey gelmiyor. 1877-1936 arasında yaşamış İsviçreli yazar Marcel Rouff’un romanından uyarlanan filmin merkezinde eksiksiz bir 19.yüzyıl mutfağı var.

Mutfağın merkezinde kocaman bir kuzine soba sürekli yanıyor. Hiç sönmeyen ateş pişiriyor, haşlıyor, kızartıyor, kaynatıyor, tütsülüyor, ısıtıyor, yakıyor. Besinler kuzinenin mucizesiyle şekil değiştiriyor ve yenden tanımlanıyor.

Bozulmamış saf halleriyle besinler karşımızda soyunuyor. Etler, balıklar, av hayvanları, yakındaki bostandan toplanan sebzeler, otlar, dağlardan gelen mantarlar ve suyu icat eden Tanrıya karşı insanın cevabı olan: Şaraplar.Filmin merkezinde Türkçe isme kaynaklık eden iki aşçı var. Evin sahibi aşçıların ustası erkek olan. Usta aşçının aşçısı ise kadın olan.

20 yılı aşkındır aynı mutfağı ve bazı geceler de aynı yatağı paylaşıyorlar.  Ama şeflerin birbirine aşklarının ötesinde bir yemek aşkları var.

Marcel Rouff’un biri öncülü diğeri çağdaşı olan 2 önemli gastronomi uzmanına ithaf ettiği roman kurgusal başkahramanının aşçılık meziyetlerine bir övgü ve dönemin en özel yemek ve şaraplarının bir seçkisi niteliğinde.

DÖNEMİN EN ÖZEL YEMEK VE ŞARAPLARININ BİR SEÇKİSİ

Fransız-Vietnamlı yönetmenin yaratıcılığının eseri film bir görsel gastronomi şöleni olmanın ötesine geçiyor. Kimi sahnelerinde bir 19. Yüzyıl resim sergisi izliyor hissine kapılıyorsunuz.Marcel Rouff’un biri öncülü diğeri çağdaşı olan 2 önemli gastronomi uzmanına ithaf ettiği roman kurgusal başkahramanının aşçılık meziyetlerine bir övgü ve dönemin en özel yemek ve şaraplarının bir seçkisi niteliğinde.

Yemek yapanlarla, yemek yapmaya aşık olanlar arasındaki farkı anlatıyor bu film. Yemek yapmaya aşık olmadan da yemek yapabilirsiniz ama yaptığınız besinin midede yer kaplayan karbon atomlarından fazlası olmasını beklememelisiniz.Yemeğin mideyi dolduran moleküllerin ötesine geçmesi için işin içine tutkunun, aşkın ve onun da üzerinde pornografik bir bağın girmesi gerekir.

Çoğu insan yemekle olan ilişkisinde ben şu yemeği, salatayı, tatlıyı vs. yi çok güzel yaparım der. Bu onun o yemekle kurduğu bağdır aslında. Bunu elinizi attığınız her yemek için söyleyebiliyorsanız o zaman bu filmde anlatılan hikayenin parçasısınız demektir.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz CHP’nin direniş maratonu ve Türkiye’nin yol ayrımı
Erol Katırcıoğlu
Erol Katırcıoğlu Parti değiştiren başkan, başkanlığı da bırakmalıdır!
Murat Aksoy
Murat Aksoy CHP yönetiminin hiç mi suçu yok?
Hasan Çetin
Hasan Çetin Bunsen Komite Raporu: David Koridoru ve Suriye’de Adem-i Merkeziyet
Sema Erder
Sema Erder Yolsuzluktan isyana: Devlet-Toplum ilişkilerinde meşruiyetin sorgulanması*
Eser Karakaş
Eser Karakaş Voleybol, basketbol, futbol, Ali Koç, liyakat, rekabet
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş 6-7 Eylül Sergisi’ne yapılan saldırı kendisini nasıl deşifre etti?
Akın Özçer
Akın Özçer Yanlışta ısrar
Yüksel Işık
Yüksel Işık 12 Eylül’ü yenersek, geleceği kazanırız
Murat Kartalkaya
Murat Kartalkaya Beleş darının güvercini çok olur!
Çağhan Uyar
Çağhan Uyar Kemal Bey’e açık mektup
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel Düyunu Umumiye ve Reji Deneyi
Reha Çamuroğlu
Reha Çamuroğlu Değişen savaşlar, değişen insanlar
Fahri Bakırcı
Fahri Bakırcı  “Bilimci” ve “Yiyimci” Makyavelizm üzerine (3)
Tunay Şendal
Tunay Şendal Karşı-Devrimci hafızanın intikamcı tarih anlatısı
Mustafa Ergen
Mustafa Ergen Yeni Aracılar Çağı: Reklamdan akademiye, Agentic Web ve ArXiv’in yükselişi
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı