MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Ne kadar iyi olabilirsin ki!

ANA SAYFAKÜLTÜR SANATNe kadar iyi olabilirsin ki!
Ne kadar iyi olabilirsin ki!

İnsanların puanlama sistemini faydacılık kuramı üzerinden oluşturan sistem artık doğru çalışmıyor, açıkcası iyilik ve kötülük artık öngörülemez bir hal alıyor.

16 Ağustos, 2025, Cumartesi 07:57
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Betül Özdemir Güran
Betül Özdemir Güran

İyi biri olmak için neler yapıyoruz veya kötü biri olmanın sebepleri neler, neye göre ve kime göre kötü? Yaptığımız her iyi şeyin kaçınılmaz kötü sonuçlarından ne derecede sorumluyuz? Ya da iyi niyetlerle yaptığımız her bir şeyin kaçınılmaz kötü sonuçları olabilir öyle değil mi ? O halde ne kadar iyi olabiliriz ki? Sorgulanmalı.

Şu an yaşanan hayat sonlandığında neler olacağını düşünmek ne için yaşadığımızı, ne kadar kısa bir yaşam sürdürdüğüne inanmasına sebep olabilir. Varsayalım ki ani bir şekilde buradaki yaşam sonlandı. Peki, siz cenneti mi yoksa cehennemimi hak ettiğinizi düşünüyorsunuz?

Tabii cennet ve cehennem deyince iyilik ve kötülük kavramları devreye girmektedir. Çünkü iyilik derecemizin ölçüsünde cennete, yapılan kötülük yükünün ağırlığına göre cehenneme gideceğimizi düşünürüz, inanırız genelde. Çünkü hikaye bize öyle anlatıldı. Peki ya ne kadar eminiz bundan? Biz dünyaya gelmeden önce yaşayanların kurduğu bir hikayeyi kuralına göre oynamamız isteniyorsa ve biz de bir kahraman olarak bu oyunda üzerimize düşen görevleri mi yapıyoruz acaba diye düşündünüz mü hiç? Tüm bunların toplumsal bir rüya olabileceğini mesela! Bir varmış bir yokmuş diye başlayan hikayemizin sonu ya öyle değilse?

İşte tam burada iyi olanların iyi yere yani cennete gittiğini konu alan “The Good Place” adlı diziden bahsetmek istiyorum. Bu dizi, Jeremy Bentham ve Stuart Mill gibi düşünürlerin "Faydacılık (Utilitarizm)" ilkesinden fazlaca beslenerek haz ve acı, iyilik ve kötülük üzerine kurulu izlenmesi gereken şahane bir dizi. Akademik yazıların donuk, anlaşılması zor, edebiyatın büyüsünü yıkan, birbirine bağımlı tümcecikler yığını oluşu sebebiyle "kötü yazı" olarak bakılması konusundan tutun da etik konusunda ikileme düşüren tramvay problemine kadar tatlı tatlı konular da var.

Dizide, Eleanor ve birkaç kişinin iyilik puanı düşük olduğu ve hak etmediği halde yanlışlıkla iyi yere/cennete gelmesiyle başlayan etik, ahlak ve faydacılık üzerinde fazlaca duran bu diziyi izlemediyseniz hemen izlemenizi tavsiye ederim. Kendilerinin yanlışlıkla iyi yerde yani cennette olduklarını farkeden ama iyi gibi rol yapan bu insanların aslında yüzyıllardır kimsenin iyi kalamadığı ve iyi yeri /cenneti haketmedigi gerçeğini öğrenmesi ile kendilerini ve yaşamı sorgulaması başlıyor. Sizlere diziyi anlatmayacağım fakat dizi öyle güzel toplumsal konulara değiniyor ki yanınızda not defteri ve hiç tükenmeyen bir kalem mutlaka bulundurmalısınız.

Örneğin dizide akademisyen olma çabası içinde olan Chidi karakterinin yazdığı ahlak konulu eseri üzerinden akademik çalışmaların eleştirilemez birer kötü yazı olması konusuna değiniliyor. Bu kötü yazı konusu iletişim çalışmalarında sıkça geçen ve kültür eleştirmeni olan akademisyen Rossel Jacoby tarafından da ele alınmış bir konudur. Bununla birlikte Chidi’nin eseri aracılığıyla akademik yazılarda ifadenin dolanıklığına, anlamsızlığına, birer bağımlı tümcecikler yığını oluşuna ve asla anlaşılmamasına atıfta bulunuyor. Her kötünün içindeki iyi, her iyinin içindeki kötülük duygusu üzerinde duruluyor.

Dizinin genel temasına bakıldığında yaşamda yapılan iyilikler ve kötülüklerin puan sistemine tabi tutulduğunu ve buna göre insanın öldükten sonra iyi yer veya kötü yer gittiği bir evren olduğu varsayılıyor. Fakat fark ediliyor ki uzun bir süredir yani 1497 yılından beridir aslında kimse iyi yere gidemiyor yani cennete. Çünkü kimse iyi kalamıyor.

İnsanların puanlama sistemini faydacılık kuramı üzerinden oluşturan sistem artık doğru çalışmıyor, açıkcası iyilik ve kötülük artık öngörülemez bir hal alıyor. Dizide Eleanor’un yanlışlıkla geldiği iyi yerde/cennette kabul görmek ve iyi bir insan olmak için Chidi’den ahlak dersleri almasını da Jeremy Bentham, Stuart Mill gibi önemli bilim insanlarının faydacılık anlayışları üzerinden değerlendirdiğinizde çokça kritik ipuçları yakalamak mümkün.

Peki, iyi biri olmak için neler yapıyoruz veya kötü biri olmanın sebepleri neler, neye göre ve kime göre kötü? Yaptığımız her iyi şeyin kaçınılmaz kötü sonuçlarından ne derecede sorumluyuz?

Ya da iyi niyetlerle yaptığımız her bir şeyin kaçınılmaz kötü sonuçları olabilir öyle değil mi ? O halde ne kadar iyi olabiliriz ki? Sorgulanmalı.
 

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Herkül Millas
    Herkül Millas Batı ile Doğu’nun farkları
    Gülşah Eker
    Gülşah Eker Şehirleri dinlemek: Yerel karar alma süreçlerinde veri neden önemli?
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç Alaska satranç tahtası
    Bilgehan Uçak
    Bilgehan Uçak Simi’nin plajları
    Aydan Bakan
    Aydan Bakan Sevgili küçüğüm
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ne kadar iyi olabilirsin ki!
    Beril Esra Atahan
    Beril Esra Atahan Hiçbir yer evin değilse, her yer evin oluyor
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Yargının siyaset kıskacı ve Yeni Çözüm Süreci dengeleri
    Yavuz Saltık
    Yavuz Saltık Kültür ve sanat yoksunluğu: Görünmeyen uçurum
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Görünüşün gücü ve hakikatin çürüme ile imtihanı
    Ahmet Ziya Gökalp
    Ahmet Ziya Gökalp Gerçek, Anlatının Gölgesinde Kayboluyor
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Finans Alla Turca
    Fatih Öztürk
    Fatih Öztürk Türkiye Cumhuriyeti Demokrasisi’ni kurtarmak (3): Temsilcilerin azli
    İlter Turan
    İlter Turan Önceliklerimizi yeniden gözden geçirmek gerekiyor
    Sema Erder
    Sema Erder Dost/Düşman siyaseti ve yer değiştiren kimlikler
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Çerçioğlu'nun transferi ya da siyasetin 'sıfır'lanması
    Erdem Bağcı
    Erdem Bağcı Türkiye'nin makroekonomik görünümü
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Teknoloji, pedagoji ve içeriğin kesişiminde ‘etkili öğretim’
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı