İyi biri olmak için neler yapıyoruz veya kötü biri olmanın sebepleri neler, neye göre ve kime göre kötü? Yaptığımız her iyi şeyin kaçınılmaz kötü sonuçlarından ne derecede sorumluyuz? Ya da iyi niyetlerle yaptığımız her bir şeyin kaçınılmaz kötü sonuçları olabilir öyle değil mi ? O halde ne kadar iyi olabiliriz ki? Sorgulanmalı.
Şu an yaşanan hayat sonlandığında neler olacağını düşünmek ne için yaşadığımızı, ne kadar kısa bir yaşam sürdürdüğüne inanmasına sebep olabilir. Varsayalım ki ani bir şekilde buradaki yaşam sonlandı. Peki, siz cenneti mi yoksa cehennemimi hak ettiğinizi düşünüyorsunuz?
Tabii cennet ve cehennem deyince iyilik ve kötülük kavramları devreye girmektedir. Çünkü iyilik derecemizin ölçüsünde cennete, yapılan kötülük yükünün ağırlığına göre cehenneme gideceğimizi düşünürüz, inanırız genelde. Çünkü hikaye bize öyle anlatıldı. Peki ya ne kadar eminiz bundan? Biz dünyaya gelmeden önce yaşayanların kurduğu bir hikayeyi kuralına göre oynamamız isteniyorsa ve biz de bir kahraman olarak bu oyunda üzerimize düşen görevleri mi yapıyoruz acaba diye düşündünüz mü hiç? Tüm bunların toplumsal bir rüya olabileceğini mesela! Bir varmış bir yokmuş diye başlayan hikayemizin sonu ya öyle değilse?
İşte tam burada iyi olanların iyi yere yani cennete gittiğini konu alan “The Good Place” adlı diziden bahsetmek istiyorum. Bu dizi, Jeremy Bentham ve Stuart Mill gibi düşünürlerin "Faydacılık (Utilitarizm)" ilkesinden fazlaca beslenerek haz ve acı, iyilik ve kötülük üzerine kurulu izlenmesi gereken şahane bir dizi. Akademik yazıların donuk, anlaşılması zor, edebiyatın büyüsünü yıkan, birbirine bağımlı tümcecikler yığını oluşu sebebiyle "kötü yazı" olarak bakılması konusundan tutun da etik konusunda ikileme düşüren tramvay problemine kadar tatlı tatlı konular da var.
Dizide, Eleanor ve birkaç kişinin iyilik puanı düşük olduğu ve hak etmediği halde yanlışlıkla iyi yere/cennete gelmesiyle başlayan etik, ahlak ve faydacılık üzerinde fazlaca duran bu diziyi izlemediyseniz hemen izlemenizi tavsiye ederim. Kendilerinin yanlışlıkla iyi yerde yani cennette olduklarını farkeden ama iyi gibi rol yapan bu insanların aslında yüzyıllardır kimsenin iyi kalamadığı ve iyi yeri /cenneti haketmedigi gerçeğini öğrenmesi ile kendilerini ve yaşamı sorgulaması başlıyor. Sizlere diziyi anlatmayacağım fakat dizi öyle güzel toplumsal konulara değiniyor ki yanınızda not defteri ve hiç tükenmeyen bir kalem mutlaka bulundurmalısınız.
Örneğin dizide akademisyen olma çabası içinde olan Chidi karakterinin yazdığı ahlak konulu eseri üzerinden akademik çalışmaların eleştirilemez birer kötü yazı olması konusuna değiniliyor. Bu kötü yazı konusu iletişim çalışmalarında sıkça geçen ve kültür eleştirmeni olan akademisyen Rossel Jacoby tarafından da ele alınmış bir konudur. Bununla birlikte Chidi’nin eseri aracılığıyla akademik yazılarda ifadenin dolanıklığına, anlamsızlığına, birer bağımlı tümcecikler yığını oluşuna ve asla anlaşılmamasına atıfta bulunuyor. Her kötünün içindeki iyi, her iyinin içindeki kötülük duygusu üzerinde duruluyor.
Dizinin genel temasına bakıldığında yaşamda yapılan iyilikler ve kötülüklerin puan sistemine tabi tutulduğunu ve buna göre insanın öldükten sonra iyi yer veya kötü yer gittiği bir evren olduğu varsayılıyor. Fakat fark ediliyor ki uzun bir süredir yani 1497 yılından beridir aslında kimse iyi yere gidemiyor yani cennete. Çünkü kimse iyi kalamıyor.
İnsanların puanlama sistemini faydacılık kuramı üzerinden oluşturan sistem artık doğru çalışmıyor, açıkcası iyilik ve kötülük artık öngörülemez bir hal alıyor. Dizide Eleanor’un yanlışlıkla geldiği iyi yerde/cennette kabul görmek ve iyi bir insan olmak için Chidi’den ahlak dersleri almasını da Jeremy Bentham, Stuart Mill gibi önemli bilim insanlarının faydacılık anlayışları üzerinden değerlendirdiğinizde çokça kritik ipuçları yakalamak mümkün.
Peki, iyi biri olmak için neler yapıyoruz veya kötü biri olmanın sebepleri neler, neye göre ve kime göre kötü? Yaptığımız her iyi şeyin kaçınılmaz kötü sonuçlarından ne derecede sorumluyuz?
Ya da iyi niyetlerle yaptığımız her bir şeyin kaçınılmaz kötü sonuçları olabilir öyle değil mi ? O halde ne kadar iyi olabiliriz ki? Sorgulanmalı.

Yorum Yazın