MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Kültür ve sanat yoksunluğu: Görünmeyen uçurum

ANA SAYFAKÜLTÜR SANATKültür ve sanat yoksunluğu: Görünmeyen uçurum
Kültür ve sanat yoksunluğu: Görünmeyen uçurum

Kültür ve sanat ise çoğu zaman göz ardı edilen, fakat bireyin düşünsel gelişiminde hayati öneme sahip olan imkânlardır. Onlardan mahrum kalan toplum, sessiz bir uçurumun kenarında durur.

15 Ağustos, 2025, Cuma 08:40
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Yavuz Saltık
Yavuz Saltık

Kültür ve sanat, yalnızca boş zaman aktivitesi ya da bireysel bir hobi değildir. Toplumsal bilinci güçlendiren, bireyin ufkunu açan, farkındalık kazandıran bir yaşam alanıdır. Tiyatroya gitmiş bir çocuğun hayal gücü genişler, kitap okuyan bir gencin düşünce ufku büyür, bir müzeyi ziyaret eden yetişkin geçmişle bağ kurar, yaşadığı topraklara daha çok sahip çıkar.

Kültür ve sanatın eksikliği, yalnızca estetik değil; toplumsal bilincin sessiz çöküşüdür.

Zaman geçtikçe derinleşen ve adeta dünyayı ekseninden kaydıran yoksulluğun birçok tanımı var. Kimi zaman bir sofrada eksik kalan ekmek diliminde, kimi zaman kış günü ısınamayan bir evde, kimi zaman da hiç görülmemiş bir tiyatro sahnesinde gizlidir.

Eşit haklara ulaşamayan her birey yoksuldur. Doğuştan gelen tüm haklara ulaşamayan birey de yoksuldur. Bir başka deyişle, birey ulaşamadığı her imkânın yoksulu ve yoksunudur.

Kültür ve sanat ise çoğu zaman göz ardı edilen, fakat bireyin düşünsel gelişiminde hayati öneme sahip olan imkânlardır. Onlardan mahrum kalan toplum, sessiz bir uçurumun kenarında durur.

İstanbul’un İçinde İstanbul’a Uzak Yaşamlar

Dünyanın gözbebeği bir metropolde yaşamak, çoğu zaman sanıldığı kadar zengin bir kültürel hayat anlamına gelmiyor.

İstanbul’da Boğaz’a hiç bakmamış, Adalar’a gitmemiş, Topkapı Sarayı’nın avlusuna adım atmamış on binlerce insan yaşıyor. Bir tarih ve kültür şehri olan bu kentte, tiyatroya, müzeye hiç gitmemiş yüz binler, hatta milyonlar var.

Oysa tiyatroya giden bir çocuğun hayal gücü gelişir, empati yeteneği güçlenir. Kitap okuyan bir genç, yeni düşünce ufukları kazanır. Müzeyi ziyaret eden bir yetişkin, yalnızca eserleri görmez; geçmişin hikâyeleriyle buluşur, hem tarih bilinci hem de toplum bilinci güçlenir.

Kültürle temas eden birey, yalnızca kendi yaşamına değil, yaşadığı şehre de başka bir gözle bakar. Kendi kültürel kodlarını hisseden insan, bulunduğu memleketi daha çok sakınır; toplumsal değerleri korumak için daha çok çaba gösterir.

Kitap ve Kütüphane Erişimi: Alışkanlığın Temeli

Sanmayın ki kütüphanenin nasıl bir yer olduğunu tahayyül edemeyen bireylerin çoğu eğitimsizdir. Kitap okuma, kütüphanelerde araştırma yapma, yalnızca formel eğitimle kazanılan bir beceri değildir. Bu alışkanlık, çocuk yaşta edinilen kültürel yönelimlerle kök salar.

TÜİK’in 2022 verilerine göre, 15 yaş üstü bireylerin %69’u son bir yılda hiç kitap okumamış. Yılda kişi başı ortalama 7,2 kitap okunuyor.

Kaynak: https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Yasam-Kalitesi-Modulu-2022-49760

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 Kütüphane İstatistikleri’ne göre, devlet okullarının sadece %56’sında kütüphane var. Bu kütüphanelerde ise ortalama 2.208 kitap yer alıyor.

Bütün bu tablo kitap okuma alışkanlığının yalnızca eğitimle değil; erken yaşta kazanılan kültürel yönelimlerle de yakından ilişkili olduğunu gösteriyor.

Yine TÜİK verilerine göre son 12 ay içerisinde 15 yaş ve üzeri fertlerin %85,3'ü sinemaya, %93,7'si canlı gösteriye, %92,0'ı kültürel alanlara ve %94,9'u canlı spor etkinliğine gitmedi. Yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olmayan fertlerin %50,1'i ilgilerinin olmamasını sinemaya gitmeme nedeni olarak seçmiş.

Maddi Gücün Ötesinde: Ulaşım ve Erişim Sorunu

Sinema, tiyatro, turistik veya tarihi mekânları gezip görmek şüphesiz maddi bir imkân gerektiriyor. Ancak maddi gücü bu aktiviteleri karşılamaya az da olsa yeten bireyler bile kültürel beslenmeden mahrum kalabiliyor. Temel nedenlerden biri, bu imkânlara ulaşmanın güçlüğüdür.

Bu uzaklığı iki yönlü tarif etmek mümkün:

Birincisi, kültür-sanat mekânları genelde şehir merkezlerinde toplanır. Çeperde yaşayan bireylerin kısıtlı ekonomik imkânları, bu etkinliklere kolayca ulaşmalarını engeller. Merkezdeki bir etkinliğe birden fazla vasıta ile gitmek ya da geç biten bir programdan sonra eve dönmek başlı başına bir zorluktur.

İkincisi, kültür-sanat sağlayıcı otoritelerin (belediyeler, bakanlıklar ve özel kurumlar) bu hizmetleri şehrin geneline eşit yayıp yayamadığıyla ilgilidir.

Ancak son yıllarda İstanbul’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin İBB Miras’ı adeta bir seferberlik anlayışıyla kurması; tarihe sahip çıkarak geçmişle bugünü bütünleştiren projelere imza atması dikkat çekiyor.

Yerebatan Sarnıcı’nın kapsamlı restorasyonu, Tarihi Kara Surları’ndaki koruma çalışmaları, Beykoz’daki Çubuklu Silolar’ın yeniden işlevlendirilmesi, Müze Gazhane’de yıl boyu süren etkinlikler ve Bulgur Palas’ın restorasyonu; hem İstanbulluların kendi tarihleriyle bağ kurmasına hem de şehrin farklı noktalarından gelen ziyaretçilerin bu alanlarda nitelikli vakit geçirebilmesine imkân tanıyor.

Kültür ve sanatla temas etmeyen birey yalnızca bir etkinlikten değil, kendini geliştirme fırsatından da mahrum kalır. Farklı kültürel deneyimler bireyin yaratıcılığını ve eleştirel düşünce becerilerini güçlendirir; bu da toplumun daha bilinçli ve demokratik bir yapıya kavuşmasına zemin hazırlar.

Kültür ve sanat, yalnızca “görmek” ya da “bilmek” değil; hissetmek, zaman ayırmak ve derinleşmek ister. Hızlı tüketim kültürü, erişim sorununu ortadan kaldırmaz; aksine yeni bir yoksunluk biçimi yaratır: Derinlik yoksunluğu. Bu tehlikeyi önlemenin yolu, teknolojiyi kültürün önüne koymadan, onu bir araç olarak kullanmak; asıl değeri ise eserin kendisinde, mekânında, ruhunda aramaktan geçer.

Hızlı Erişim, Yüzeysel Deneyim: Kültürün Derinliğini Kaybetmek

Teknoloji sayesinde kültür ve sanata erişim artık daha kolay. Ancak bu kolaylık beraberinde yeni bir risk getiriyor: Yüzeysellik.

Bir müzeyi sanal turla gezmek, bir kitabın özetini birkaç dakikada okumak ya da bir tiyatro eserinin yalnızca kısa tanıtımını izlemek, kültürle teması “varmış gibi” hissettiriyor. Ancak bu temas, çoğu zaman eserin derinliğini kavramadan, ruhunu yakalayamadan yüzeysel bilgi üretmekten öteye gitmiyor.

Kültür ve sanat, yalnızca “görmek” ya da “bilmek” değil; hissetmek, zaman ayırmak ve derinleşmek ister. Hızlı tüketim kültürü, erişim sorununu ortadan kaldırmaz; aksine yeni bir yoksunluk biçimi yaratır: Derinlik yoksunluğu.

Bu tehlikeyi önlemenin yolu, teknolojiyi kültürün önüne koymadan, onu bir araç olarak kullanmak; asıl değeri ise eserin kendisinde, mekânında, ruhunda aramaktan geçer.

Merkezden Planlanan Kültürün Kör Noktaları

Kültür-sanattan duyulan yoksunluğun bir başka nedeni de toplumun yapısı, sosyolojik ve kültürel kodlar, yaş, bölge gibi değişkenler göz önüne alınmadan merkezden planlanan kültürel ürünlerdir.

İster tiyatro, ister müzik, isterse sergi veya müze olsun, kültürel etkinlikler şüphesiz yüksek sanat alıcılarına da hitap etmelidir. Ancak şehrin banliyölerinde, çeperlerinde yaşayan bireylerden aynı katılım performansını beklemek gerçekçi değildir.

Bu nedenle toplumun yapısına, beklentilerine ve değer yargılarına dikkat eden halkçı ve çoğunlukla erişilmesi kolay (hatta ücretsiz) yöntemler, kültürel yoksunluk çeken kesimlere ulaşmanın en etkili yoludur.

Kültür-Sanatın Toplumsal Adalet Boyutu

Eşit haklara ulaşamayan birey terimi daha çok gıdaya ulaşamayan insanları tanımlamak için kullanılsa da bu tanım, bireyin ve toplumun manevi tarafının güçlenmesi için gerekli kavramlar olan kültür ve sanat için de geçerlidir.

Sadece yoksullar için değil; engelliler, yaşlılar, göçmenler, bağımlılar, çocuklar ve öğrenciler için de iyi planlanmış kültür-sanat ürünleri ve bu eserlerin bu kitlelerle nasıl buluşacağı çok ince düşünülmüş iş planı ve strateji ile hayata geçirilmelidir.

Bu planlama sadece kültür-sanat alıcılarının bu ihtiyaçlarının giderilmesini sağlamaz, aynı zamanda bu konuda amatör veya profesyonel üretim yapanlara da bir kaynak yaratır. Sosyal demokrat yönetimlerin kültür-sanat planlarının tam da böyle iki yönlü bir amaca hizmet etmesi gerekir.

Sonuç: Kültür ve Sanat Bir Lüks Değil, Toplumsal İhtiyaçtır

Kültür ve sanat, yalnızca boş zaman aktivitesi ya da bireysel bir hobi değildir.

Toplumsal bilinci güçlendiren, bireyin ufkunu açan, farkındalık kazandıran bir yaşam alanıdır. Tiyatroya gitmiş bir çocuğun hayal gücü genişler, kitap okuyan bir gencin düşünce ufku büyür, bir müzeyi ziyaret eden yetişkin geçmişle bağ kurar, yaşadığı topraklara daha çok sahip çıkar.

Kültür ve sanatın kapsayıcı bir şekilde toplumun her kesimine ulaştırılması, yalnızca eşitlik meselesi değil; demokratik, bilinçli ve saygılı bir toplum inşa etmenin temel taşlarından biridir.

Gerçek bir sosyal gelişim, ancak kültürün ve sanatın bütün topluma yayılmasıyla mümkün olur. Kültür ve sanat bir lüks değil, her bireyin hakkı; toplumun ise geleceğe dönük en önemli yatırım alanıdır.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Yavuz Saltık
    Yavuz Saltık

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Yargının siyaset kıskacı ve Yeni Çözüm Süreci dengeleri
    Yavuz Saltık
    Yavuz Saltık Kültür ve sanat yoksunluğu: Görünmeyen uçurum
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Görünüşün gücü ve hakikatin çürüme ile imtihanı
    Ahmet Ziya Gökalp
    Ahmet Ziya Gökalp Gerçek, Anlatının Gölgesinde Kayboluyor
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Finans Alla Turca
    Fatih Öztürk
    Fatih Öztürk Türkiye Cumhuriyeti Demokrasisi’ni kurtarmak (3): Temsilcilerin azli
    İlter Turan
    İlter Turan Önceliklerimizi yeniden gözden geçirmek gerekiyor
    Sema Erder
    Sema Erder Dost/Düşman siyaseti ve yer değiştiren kimlikler
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Çerçioğlu'nun transferi ya da siyasetin 'sıfır'lanması
    Erdem Bağcı
    Erdem Bağcı Türkiye'nin makroekonomik görünümü
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç Zengezur kavşağı: İki lider, tek kader
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Teknoloji, pedagoji ve içeriğin kesişiminde ‘etkili öğretim’
    Ece Uğuz
    Ece Uğuz CHP ne yapıyor, ne yapmalı?
    Ali Arslan
    Ali Arslan Araştırma Üniversitesi yerine araştırma yapan akademisyen destek programına geçilmelidir
    Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu Müzayede
    Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk Yapay zeka, robotlar ve insanlık
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı