MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Bellekteki acılara karşı Carpe Diem

Ana SayfaGenelBellekteki acılara karşı Carpe Diem
Bellekteki acılara karşı Carpe Diem
22 Ağustos, 2024, Perşembe 06:30
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan

Meksikalı 79 doğumlu yönetmen Franco bizim çocukluğumuzda gözlerimiz yaşlı izlediğimiz Türk filmlerinin izini takip ediyor. Gerçeği söylemek gerekirse son dönemde izlediğim hayata dair sözü olan filmlerin pek çoğunda 70’lerin Türk filmlerinden tanıdığımız iyi-kötü kırılımlarını çokça görüyoruz.

Meksika’lı yönetmen Michel Franco’nun 2022 yapımı Memory (Hafıza) filminin esinlerini yazdım.

Hayat kimileri için sorunsuz akan bir ırmaktır. Kimileriyse hiçbir zaman zirvesine ulaşılamayan bir dağın tırmanışını yaparlar hayatları boyunca.

İnsan zihni kırılgandır. İçine dünyayı alır da bazen kendi varoluşu bile fazla gelir. Kendine bile yüktür insan.

Yaşam toplumsal bir varoluş içinde rol aldığımız bir sahnedir aynı zamanda. İnsan farklı sözlerle kendini ifade etse de değişmeyen bir öz hep vardır.

Shakespeare; 66. sonesinde Can Yücel’in bir çeviriden çok öte Türkçe söyleşiyle hayatın adaletsizliklerine olan isyanı şöyle anlatır.

“Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni, Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez. Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini, Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz, Değil mi ki ayaklar altında insan onuru, O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış, Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru, Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş, Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın, Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene, Doğruya doğru derken eğriye eğri çıkmış adın, Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’e, Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.”

Meksikalı yönetmen Michel Franco’nun Memory/Hatıra=Bellek=Hafıza filmini izlerken insanın isyanına rağmen hayata nasıl bir sarmaşık gibi tutunma çabasında olduğunu görüyorsunuz.

Filmin merkezinde yalnız anne Sylvia bulunmaktadır. Kapısını üç kere kilitleyen, alkol bağımlılığından kurtulmasını grup terapisine borçlu olan ve okul çağındaki kızını Teoman’ın şarkısındaki gibi “bir istiridyenin içindeki inci tanesi” gibi çevresinden sakınan bir kadından söz ediyoruz.

FİLMİN MERKEZİNDE ANNE SYLVIA BULUNMAKTA

Dünyadan geçen insanlar birbirlerini yalnız koymamanın derdiyle var olmaya çalışıyorlar.

Örselenmiş bir ruh olduğuna eminiz Slyvia’nın. Kimseye güvenmeyen, mutlu olamayan, her an alkol kadehinin içine yuvarlanabilecek bir ikircimin bıçak sırtındadır onun hayatı.

Filmin merkezinde yalnız anne Sylvia bulunmaktadır. Kapısını üç kere kilitleyen, alkol bağımlılığından kurtulmasını grup terapisine borçlu olan ve okul çağındaki kızını Teoman’ın şarkısındaki gibi “bir istiridyenin içindeki inci tanesi” gibi çevresinden sakınan bir kadından söz ediyoruz.

Hayatını muhtaç yetişkinlere yönelik bir bakım evinde kazanmaktadır. Normal insanların sıradan ilişkileri ona göre değildir. Görece mütevazi bir mahallede bir lastik tamircisine komşu bir evde yaşar. Ev dışardan fakir, içerdeyse sıcaktır.

Sylvia’nın kapalı devre hayatının neredeyse tek penceresi kardeşi Olyvia’nın eşi ve çocuklarıyla dış görünüşte bir mutluluk vahasını andıran görece zengin evleridir.  Yaşıtlarının hepsinin erkek arkadaşı varken kendi kızı anne kararıyla yanlızdır ve onun  çekincesizce kalabildiği tek çatı bu teyze evidir.

Örselenmiş bir ruh olduğuna eminiz Slyvia’nın. Kimseye güvenmeyen, mutlu olamayan, her an alkol kadehinin içine yuvarlanabilecek bir ikircimin bıçak sırtındadır onun hayatı.

Geçmişinin karanlık anıları içinde yeri pek de parlak olmayan Lise buluşması ise hayatını tamamıyla dönüştürecek bir tanışmaya vesile olur.

Evinin kapısına kadar onu takip eden yabancı bütün korkuların gerçeğe dönüştüğü bir karabasanın temsilcisi midir yoksa?

Filmi daha fazla anlatmak seyredecek olanlara haksızlık olacak. Zaten filmin ana fikrini bundan 500 sene önce William Shakespeare ifade etmişti.  Seni yalnız koymak olmasa bu hayat yaşamaya değmez.

Meksikalı 79 doğumlu yönetmen Franco bizim çocukluğumuzda gözlerimiz yaşlı izlediğimiz Türk filmlerinin izini takip ediyor. Gerçeği söylemek gerekirse son dönemde izlediğim hayata dair sözü olan filmlerin pek çoğunda 70’lerin Türk filmlerinden tanıdığımız iyi-kötü kırılımlarını çokça görüyoruz.

Memory’yi Bellek-Hafıza-Hatıra gibi seçenek bolluğu içinde Hatır olarak çevirmek farklı olmak için şartları zorlamak değilse ne olabilir?  Son zamanda birçok filmde gördüğümüz keyfi ve absürd adlandırmaların son kurbanı da bu film olmuş gibi görünüyordu. Bu küçük notu bir kenara koyarsak Memory-Hafıza bizi anımsamanın yükünden Carpe Diem’in yani anı yaşamanın kurtaracağını söylüyor. Carpe Diem: Sadece yaşadığımız an vardır geçmiş geride gelecek ise belirsizlikle doludur.

Carpe Diem: Sadece yaşadığımız an vardır geçmiş geride gelecek ise belirsizlikle doludur.

Geçmişin acılı anılarını yüklenen kahramanlar bir yandan bu acıyla baş ederler diğer yanda “İyilik İyidir” mottosu ile hayatlarına değdikleri diğer insanları mutlu etmeye çabalarlar.

Bu formülün analog çağdan gazı alınmış dijital çağa taşınmış olması insanlığa dair umudu diri tutuyor. 

70’lerde gözlerimiz yaşararak izlediğimiz “acı hatıralar, kötü insanlar ve hayata tutunan mazlumlar” diyalektiği insanlığın iyi kötü algısında post modern çağların belirsizliğinin aşılarak tarafların netleştiği bir kesinliği ortaya koyuyor. Kötünün tanımı belirli ve çerçevesi çizilmiştir.

Filmin kimi sahnelerde hikayeyi neredeyse kestirme bir kurguyla anlatması, geçişlerin çok da önemsenmemesi bu retro tarzı daha da parlatıyor. İyilerin ve iyiliğin kazanması için hikaye hızlanıyor ve aynı eski Türk filmlerindeki gibi basit anlatılar tercih ediliyor.

Filmi Türkçe’de pek de yalnız başına kullanılmayan Hatır sözcüğü ile adlandırmak ise Türk ithalatçıların ve başımızın tacı MUBİ’nin bir şakası değilse ne anlama geliyor ben çözemedim. Memory’yi Bellek-Hafıza-Hatıra gibi seçenek bolluğu içinde Hatır olarak çevirmek farklı olmak için şartları zorlamak değilse ne olabilir?  Son zamanda birçok filmde gördüğümüz keyfi ve absürd adlandırmaların son kurbanı da bu film olmuş gibi görünüyordu.

Bu küçük notu bir kenara koyarsak Memory-Hafıza bizi anımsamanın yükünden Carpe Diem’in yani anı yaşamanın kurtaracağını söylüyor.

Carpe Diem: Sadece yaşadığımız an vardır geçmiş geride gelecek ise belirsizlikle doludur.

 

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Murat Aksoy
Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
Burak Can Çelik
Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
Tunay Şendal
Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
Mehmet Hasgüler
Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
Gülseren Aydın
Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
Ali Kılıç
Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
Hakan Şahin
Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
Turgay Bozoğlu
Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
Bahar Akpınar
Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
Bekir Ağırsoy
Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
Burcu Ağca Karakaya
Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
Buse Ayazma
Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
Betül Özdemir Güran
Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
Mesut Balcan
Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
SON GELİŞMELER
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
instagram gel gel
tanpınar haber altı
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı