MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Almanya- İsrail ilişkileri ve kültür sanat alanında ifade özgürlüğü (2)

ANA SAYFAKÜLTÜR SANATAlmanya- İsrail ilişkileri ve kültür sanat alanında ifade özgürlüğü (2)
Almanya- İsrail ilişkileri ve kültür sanat alanında ifade özgürlüğü (2)

Berlin’deki Yahudi Müzesi’nin direktörü Peter Schäfer, müzenin resmi Twitter hesabından BDS Hareketi’ni antisemitizm olarak damgalayan Bundestag kararına itiraz eden bir habere link verilmesi üzerine yoğun eleştiri aldı ve Haziran 2019’da istifa etmek zorunda kaldı.

24 Ağustos, 2025, Pazar 03:26
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Osman Erden
Osman Erden

Almanya’da çağdaş sanat alanı, İsrail politikası kaynaklı sansür ve oto-sansür vakalarının en sık görüldüğü alanlardan biri olmuştur. Özellikle 2019’daki parlamento kararından sonra birçok sanatçı ve sergi bu iklimin etkisini hissetti.

---
İlk yazıyı okumak için buraya tıklayınız.
---

Filistinli sivil toplum, 9 Temmuz 2005 tarihinde, Ömer Barguti ve Ingrid Jaradat öncülüğünde Filistinlilere yönelik siyasetini değiştirmesi için, İsrail'e uluslararası hukuk çerçevesinde baskı yapmayı amaçlayan küresel bir kampanya başlattı. Güney Afrika'daki apartheid rejimine karşı yürütülen ve başarılı olan boykot kampanyası ilham kaynağıydı. Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar (Boycott, Divestment and Sanctions - BDS) ismini taşıyan, şiddet içermeyen bir direniş biçimi olan hareket İsrail'in uluslararası hukuka ve insan haklarına uyması doğrultusunda üç temel hedef belirledi: İsrail'in 1967'den itibaren işgal ettiği tüm Arap topraklarından çekilmesi, İsrail'in Arap-Filistinli vatandaşlarına tam eşitlik tanıması, Birleşmiş Milletler'in 194 sayılı kararı uyarınca Filistinli mültecilerin evlerine ve mülklerine geri dönme haklarına saygı gösterilmesi.

BDS Hareketi’ne ismini veren, İsrail’in Filistin siyasetini değiştirmesine yönelik baskı oluşturacağı düşünülen üç taktik ise şunlardı:

1-İsrail ürünlerini, şirketlerini ve İsrail ile işbirliği yapan uluslararası firmaları hedef alan tüketici boykotları ve İsrail'i ve kurumlarını hedef alan kültürel ve akademik boykotlar.

2-Bankaları, emeklilik fonlarını ve diğer kurumları İsrail ekonomisine, özellikle de işgal altındaki topraklarda faaliyet gösteren şirketlere yaptıkları yatırımları geri çekmeye teşvik etmek.

3-Hükümetlere ve uluslararası kuruluşlara, İsrail'e karşı, askeri ambargolar ve ticari kısıtlamalar gibi yaptırımlar uygulamaları için lobi faaliyetleri yürütmek.

BDS Hareketi, uluslararası alanda önemli bir görünürlük kazandı ve çeşitli başarılar elde etti. Örneğin, Fransız telekomünikasyon şirketi Orange, İsrailli ortağıyla olan lisans anlaşmasını sonlandırdı, Veolia şirketi işgal altındaki topraklardaki projelerden çekildi. Bunun yanı sıra akademik ve kültürel alanda da birçok sanatçı, yazar ve akademisyen, Filistinlilerle dayanışma göstermek amacıyla İsrail'deki etkinliklere katılmayı reddettiler.

BDS Hareketi’ne karşı en yaygın eleştirilerden biri, hareketin antisemitik olduğu yönündeki suçlamalardı. Buna göre hareket İsrail'in var olma hakkını sorgulamaktaydı ve Yahudilere karşı düşmanlığı körüklemekteydi. Hareketin savunucuları ise bu suçlamaları reddederek, hareketin İsrail devletinin politikalarına yönelik olduğunu ve herhangi bir dine veya halka karşı olmadığını vurgulamaktadır. Hareketin kurucularından Ömer Barguti, BDS'nin "her türlü ırkçılığa, buna İslamofobi ve antisemitizm de dahil olmak üzere, kategorik olarak karşı çıktığını" belirtmektedir.

BDS Hareketi’nin uluslararası alanda daha fazla görünür olması Almanya’daki devlet aklının (Staatsräson) önlem almasına yol açtı. 2019’da Alman Federal Meclisi’nin BDS Hareketi’ni “antisemitik” ilan eden tavsiye kararı bir dönüm noktası oldu. Söz konusu parlamento kararı, eyalet ve belediyelere hareketi destekleyen veya İsrail’in var olma hakkını sorgulayan kişi ya da kurumlara kamu fonu verilmemesini öğütlemektedir. Nitekim 2019 kararının ardından Almanya’da ifade ve sanat özgürlüğü ile devletin İsrail politikası arasında ciddi gerilimler yaşanmaya başladı. Alman Devleti’nin benimsediği Staatsräson çizgisi, kültür-sanat alanında otosansüre, etkinlik iptallerine ve destek kesintilerine yol açtı.

Berlin’deki Yahudi Müzesi’nin direktörü Peter Schäfer, müzenin resmi Twitter hesabından BDS Hareketi’ni antisemitizm olarak damgalayan Bundestag kararına itiraz eden bir habere link verilmesi üzerine yoğun eleştiri aldı ve Haziran 2019’da istifa etmek zorunda kaldı. Bu olay, İsrail’e yönelik en ufak eleştiriye alan açılması durumunda dahi kurumların nasıl baskı altına alınabildiğini gösterdi.

Almanya’da sahne sanatları alanında İsrail politikası eksenli sansür tartışmalarının öne çıktığı bir vaka, Alman Federal Meclisi’nin 2019’da aldığı karardan önce 2018 Ruhrtriennale Festivali’nde yaşandı. Kuzey Ren-Vestfalya eyaletindeki uluslararası sanat festivaline davet edilen İskoç müzik grubu Young Fathers, BDS Hareketi’ne verdiği destek nedeniyle önce programdan çıkarıldı, ardından gelen tepkiler üzerine festival yönetimi grubu yeniden davet etmek zorunda kaldı. Festival direktörü Stefanie Carp, “İsrail hükümetinin politikalarını eleştirmenin antisemitik olmadığı” görüşünde olsa da grubun BDS’den açıkça uzak durmayı reddetmesini başlangıçta gerekçe göstermişti. Kararın sansür anlamına geldiğini savunan Patti Smith ve Massive Attack gibi dünyaca ünlü isimlerin de aralarında olduğu kültür insanları, bu politik şart dayatmasını kınayan bir açık mektup yayımladı. Sanatçılar ve gruplar üzerindeki politik baskıya dikkat çeken mektupta, Young Fathers’ın programdan çıkarılmasının “sansür, kara listeye alma ve baskı” olduğu vurgulandı. Nitekim festival yönetiminin geri adım atmasına rağmen Young Fathers daveti kabul etmedi.

Almanya’da çağdaş sanat alanı, İsrail politikası kaynaklı sansür ve oto-sansür vakalarının en sık görüldüğü alanlardan biri olmuştur. Özellikle 2019’daki parlamento kararından sonra birçok sanatçı ve sergi bu iklimin etkisini hissetti. 2019’un Ekim ayında, Amerikalı sanatçı Walid Raad’a Aachen kentinde verilmesi planlanan sanat ödülü, sanatçının BDS Hareketi’ni alenen kınamayı reddetmesi üzerine iptal edildi. Gelen tepkiler sonucu ödül daha sonra kendisine verildi. Aynı yıl İngiliz vatandaşı yazar Kamila Shamsie’ye verileceği açıklanan Nelly Sachs Edebiyat Ödülü son anda geri çekildi. Jüri, Shamsie’nin 2014’ten beri İsrail’in politikalarına karşı yürütülen kültürel boykota katıldığının sonradan ortaya çıktığını ve bunun ödülün toplumlararası uzlaşı amacına ters düştüğünü açıkladı. Shamsie, “şiddete başvurmayan bir kampanyaya destek verdiğim için bir ödülün geri alınması utanç verici” diyerek tepki gösterdi. 240’tan fazla yazar ve entelektüel, Shamsie’yle dayanışma açıklaması yaparak bu iptali kınadı.

Berlin’deki Yahudi Müzesi’nin direktörü Peter Schäfer, müzenin resmi Twitter hesabından BDS Hareketi’ni antisemitizm olarak damgalayan Bundestag kararına itiraz eden bir habere link verilmesi üzerine yoğun eleştiri aldı ve Haziran 2019’da istifa etmek zorunda kaldı. Bu olay, İsrail’e yönelik en ufak eleştiriye alan açılması durumunda dahi kurumların nasıl baskı altına alınabildiğini gösterdi.

2020 yılında yine Ruhrtriennale sansür tartışmalarının odağındaydı. Festivalin açılış konuşmasını yapması için Kamerunlu düşünür Achille Mbembe davet edilmişti. Ancak Mbembe’nin eserlerinde İsrail’in işgal ettiği topraklardaki uygulamalarını Güney Afrika’daki apartheid rejimine benzetmesi ve geçmişte BDS Hareketi’ne sempati göstermesi, bazı Alman siyasetçilerin diline düştü. Özellikle Hür Demokrat Parti (FDP) üyesi politikacılar antisemitik suçlamasını yönelttikleri Mbembe’nin konuşmasının iptal edilmesi için baskı yaptılar. Festival, salgın nedeniyle fiziken gerçekleştirilemese de Mbembe olayı Almanya’da entelektüel düzeyde Filistin’i savunan görüşlerin marjinalize edilmesine örnek olarak tarihe geçti. Mbembe, bu suçlamalara karşı “Antisemitizmin tehlikeli biçimde araçsallaştırılarak işgal altındaki Filistin topraklarına dair her türlü eleştiriyi susturmak için kullanıldığını” söyledi.

Önümüzdeki yazıda 2020 yılından günümüze yaşanan olaylar üzerinden Alman Devleti’nin benimsemiş olduğu antisemitizm tanımının kültür sanat ortamına olan etkilerine değinilecektir. 

  • Almanya- İsrail ilişkileri ve kültür sanat alanında ifade özgürlüğü (1) Almanya- İsrail ilişkileri ve kültür sanat alanında ifade özgürlüğü (1)
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Osman Erden
    Osman Erden

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel Yoksulluk tırmanıyor
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Meydan siyaseti, promter/mesaj siyasetine karşı
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal Türkiye’nin sosyo-kültürel sınıf çizgileri
    Deniz Tarım
    Deniz Tarım Öğretme ve öğrenme üzerine...
    Osman Erden
    Osman Erden Almanya- İsrail ilişkileri ve kültür sanat alanında ifade özgürlüğü (2)
    Seda Aktaş
    Seda Aktaş Hegemonik söylem altında kadın emeği: Ekonomik gerçeklikten ideolojik kurguya
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur İnsanlığın güruhlaşması ve küresel ahmaklık
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik Kızıldeniz’de perde arkası güç kayması: Çin ve Rusya Batı’ya meydan okuyor
    Deniz Nas
    Deniz Nas Liberal demokrasinin sonu mu: İttifakların gölgesinde liberaller
    Aydan Bakan
    Aydan Bakan Yazının şeytanı
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Provokasyonların sigortası sürecin toplumsallaşması
    Gönen Orhan
    Gönen Orhan CHP'li Belediyelere operasyon neden kaçınılmaz?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Farklı bir kamusal alan deneyimi açısından Yetimhane eşi benzeri olmayan bir fırsat
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Sovyetler’den AKP’ye: Çöküş mü, kontrol mü?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Konut hayalleri borsada: 25 santimetre karelik umutlar
    Tuğba Muslu
    Tuğba Muslu Tahakkümün iki yüzü: Doğa ve Kadın
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Çocuklar ne zaman yalan söylemeli?
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı