MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Türkiye’de modern bir Ludovico Oyunu

Ana SayfaKültür SanatTürkiye’de modern bir Ludovico Oyunu
Türkiye’de modern bir Ludovico Oyunu

Alex, şiddet eğilimli bir karakterdir; ama aynı zamanda Beethoven’ın 9. Senfonisi’ni tutkuyla sever.

06 Haziran, 2025, Cuma 01:20
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray

Biz, Otomatik Portakal’da olduğu gibi, sistemin bireyi dönüştürmek için her yolu meşru gördüğü bir oyunun içindeyiz. Bu oyunun adı: modern Türkiye’de Ludovico Tekniği. Fark şu ki, Alex gözlerini zorla açmak zorundaydı. Bizse kendi ellerimizle açıyoruz gözlerimizi — ama bakmamayı, hatta görmemeyi tercih ediyoruz. Çünkü görmek, anlamak; anlamak ise sorumluluk getiriyor. Belki de en çok bundan kaçıyoruz.

Stanley Kubrick’in 1971 yapımı Otomatik Portakal (A Clockwork Orange), yalnızca çarpıcı şiddet sahneleriyle değil, birey ile devlet arasındaki ilişkiye getirdiği radikal eleştirilerle sinema tarihine damga vurmuş bir başyapıttır. Anthony Burgess’in aynı adlı romanından uyarlanan film, özgür irade ile toplumsal düzenin çatışmasını distopik bir evrende sorgular. Suçlu genç Alex karakteri üzerinde uygulanan “Ludovico Tekniği” adlı deneysel yöntemle bireyin kötü olanı seçme hakkı bile elinden alınır. Devlet, şiddeti ortadan kaldırmak uğruna bireyin karar verme özgürlüğünü yok eder. Sonuç: suç işlemeyen ama düşünemeyen bir insan modelidir: itaatkâr, duygusuz ve mekanik.

Filmin en çarpıcı sorularından biri hâlâ zihnimde yankılanıyor:

“İyi olmak zorunda kalırsan, hâlâ iyi olabilir misin?”

Türkiye’de bu sorunun cevabını her gün yeniden yaşıyoruz.

Bugünün Türkiye’si, giderek bir Ludovico laboratuvarına dönüşüyor. Üstelik bu dönüşüm, gözlerden gizli değil; aleni ve sistemli biçimde, devletin bütün aygıtlarıyla yürütülüyor. Sorgulayan, düşünen birey değil; biat eden, uyum sağlayan ve itaat eden kitle makbul sayılıyor. Eğitim sistemi, merak etmeyi değil ezberlemeyi öğütlüyor. Gençlerin hayal kurmasına değil, hazır kalıplara göre yaşamasına çalışılıyor. Üniversiteler bilgi üreten değil, sadakat öğreten kurumlara dönüşüyor.

Medya, iktidarın dilini çoğaltan yankı odasına dönüşmüş durumda. Haber, hakikatin değil; iktidarın işaret ettiği “gerçeğin” peşinden gidiyor. Alternatif sesler bastırılıyor; ya susturuluyor, ya marjinalleştiriliyor, ya da hedef gösterilerek “vatan haini” ilan ediliyor. Toplumun düşünsel çeşitliliği, otoriter bir tekliğe indirgeniyor.

Sokakta, üniversitede, iş yerinde ya da sosyal medyada farklı bir fikir dile getirmek cesaret gerektiriyor. Linç kültürü, hukukun yerini almış gibi. Eleştiri değil, sadakat talep ediliyor. Düşünce değil, ezber ödüllendiriliyor. Bu baskı ortamında insanlar kendi kendini sansürlemeye başlıyor. Tıpkı Alex’in gözleri zorla açılarak şiddet görüntülerine maruz bırakılması gibi, bizler de sürekli olarak tek bir anlatıya bakmaya, onu kabullenmeye zorlanıyoruz. Ancak fark şu: Alex orada direniyor, kusuyor, çırpınıyor. Biz ise susuyoruz.

Bu dönüşüm yalnızca bireysel değil, toplumsal belleği de dönüştürüyor. İnsanlar gördüklerini görmezden geliyor, duyduklarını duymamış gibi yapıyor. “Demek ki bir şey yapmıştır” cümlesi, toplumsal vicdanın yerini alıyor. Şiddet yalnızca olağanlaştırılmıyor; meşrulaştırılıyor, kutsanıyor.

Toplumun içine itildiği bu ahlaki körlük, Alex’in Beethoven sevgisiyle kurduğu bağda sembolik bir yankı bulur. Alex, şiddet eğilimli bir karakterdir; ama aynı zamanda Beethoven’ın 9. Senfonisi’ni tutkuyla sever. Müzik, onda saf bir duygu, neredeyse ilahi bir haz uyandırır. Ne var ki, Ludovico Tekniği uygulanınca artık Beethoven dinlemek bile ona işkenceye dönüşür. Çünkü sistem, sadece şiddeti değil, estetiği, tutkuyu, bireysel zevki de denetim altına almak ister.

Tıpkı Türkiye’de sanatın, kültürün, müziğin bile siyasal sadakate göre şekillendirilmeye çalışılması gibi. Sanatçılar ya iktidarı alkışlamak zorunda ya da susturulmakla karşı karşıya. Estetik ve ifade özgürlüğü, tıpkı Alex’in Beethoven’ı gibi, bir zevk olmaktan çıkıp, bir tehdit unsuru hâline geliyor.

Bir noktadan sonra şu soruyla karşı karşıya kalıyoruz:

“Seçme özgürlüğümüz elden alındığında, kimliğimizin ne kadarı kalır?”

Gerçek özgürlük yalnızca seçim hakkı değil; seçmeyi, yanılmayı, itiraz etmeyi, değiştirmeyi de kapsar. Ancak Türkiye’de bugün, bu alanlar giderek daraltılıyor. Özgürlük, vitrin süsü gibi gösteriliyor ama içi boşaltılmış durumda. Onun yerine “ahlak”, “vatan”, “güvenlik” gibi kavramlar sunuluyor — ama bu kavramlar sadece kontrol mekanizmaları olarak kullanılıyor.

Ve biz, Otomatik Portakal’da olduğu gibi, sistemin bireyi dönüştürmek için her yolu meşru gördüğü bir oyunun içindeyiz. Bu oyunun adı: modern Türkiye’de Ludovico Tekniği.

Fark şu ki, Alex gözlerini zorla açmak zorundaydı. Bizse kendi ellerimizle açıyoruz gözlerimizi — ama bakmamayı, hatta görmemeyi tercih ediyoruz. Çünkü görmek, anlamak; anlamak ise sorumluluk getiriyor. Belki de en çok bundan kaçıyoruz.

 

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Otomatik PortakalLudovico Tekniği

Yorumlar

yorum avatar

Hakikatin üstünü örten sis perdesine karşı yazılmış, berrak ve cesur bir metin. Distopyayı uzakta aramayanlara, bakmakla yetinmeyip görenlere…

Buse Damla

12-06-2025 11:46

yorum avatar

Son günlerde okuduğum en güzel makalelerden birisi. Elinize sağlık başak hanım. Benzer yazılarınızın merakla ilgiyle bekleyeceğim. Sanırım bu sitede ilk kez yazıyorsunuz, ayrıca hayırlı uğurlu olsun.

Hüseyin kocabıyık

07-06-2025 23:24

yorum avatar

Başak hanım yazınızı okudum çok beğendim. Türkiye’nin genç kalemleri ve yeni fikirlere ihtiyacı var. Bir sonraki yazınızı ilgiyle bekleyeceğim. Saygılar

Süleyman ergezen

06-06-2025 11:55

Yorum Yazın

Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Ersin Kalaycıoğlu
    Ersin Kalaycıoğlu Çağdaş birarada yaşama üzerine
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Vergi Reformu: Türkiye’nin rampadaki gerçekliği
    Mustafa Ergen
    Mustafa Ergen İkinci Soğuk Savaş mı, Rönesans mı? Korku mu, bilinç mi egemen olacak?
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel BOP ve Türkiye Milleti: Yeni Türkiye
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal Türkiye-İsrail ilişkilerinde ulusaşırı kimlik tehditi
    Deniz Nas
    Deniz Nas İş hayatında gelir eşitsizliğine iki farklı yaklaşım: Adalet, hakkaniyet teorisi ve Liberteryen haklar teorisi
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Karşımızdaki şehir manzarası bize neyi gösteriyor?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Anadolu Hisarı: Betona inat, tarihe saygı
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Terörsüz Türkiye'nin yolu demokratikleşmeden geçer
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Güzelden anlar mıyız gerçekten?
    M. Cem Özmen
    M. Cem Özmen Kimlik mi, kişilik mi?
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy Zamanı Ölçmek - Takvimin Doğuşu (2): Takvimin Bugünkü Hali
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Her türlü dışlamaya son veren bir rejim mümkün mü?
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Konuşma becerilerinin eğitime entegrasyonu: Oracy yaklaşımı ve Türkiye’deki durum
    Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu Kendine dönen yol: Cüzzamlı bir dünyada sağlam bir ruh arayışı
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Yapay zeka ve kurumsal din
    Burcu Saltık
    Burcu Saltık Hukuk gözlüğünden Coldplay Kiss Cam
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı