© Yeni Arayış

Zengezur kavşağı: İki lider, tek kader

Türkiye açısından bu koridor, Ankara’dan Orta Asya’ya uzanan “Türk Yolu”nun en kritik halkası.

Aliyev ve Paşinyan, farklı yollardan gelip aynı dönemeçte buluştular. Şimdi tarih, Ankara ile Bakü’ye kalemi uzatıyor: Bu kavşaktan ya Türk dünyasının ufkunu genişletecek bir yola sapacaklar ya da yüzyıllık hayallerin tozlu çıkmazına hapsolacaklar.

Kafkasya’da tarih yeniden yazılıyor.

Bir yanda İlham Aliyev, “demir yumruk” ve diplomasiyle 30 yıllık işgali bitiren lider.

Diğer yanda Nikol Paşinyan, kendi halkını “Büyük Ermenistan” masalının, sahte soykırım propagandasının ve kilise merkezli aşırı milliyetçiliğin zehrinden kurtarmaya çalışan; en riskli siyasi hamleleri göze alabilen bir siyasetçi.

Azerbaycan muhalefetinin önde gelen isimlerinden Mustafa Fazıl, Paşinyan’ı değerlendirirken ezber bozuyor:

“Nikol Paşinyan, son iki yüz ilin ən ağıllı və cəsur ermənisidir. Böyük Ermənistan, saxta genisod, Artsax, Kilsə faşizmi kimi xəstəliklərin yayılmasını durdura bildi.”

Bu tespit, bölgede düşmanlık yerine rekabetin konuşulabileceği yeni bir dönemin kapıda olduğuna işaret ediyor. Ve bu dönemin kilidi: Zengezur Koridoru.

Sadece Bir Yol Değil, Bir Eksen

Fazıl’ın yorumu net:

“Zəngəzurlu Tramp yolunun açıldığı gün, Bütöv Azərbaycan gerçəkləşəcək.”

Bu hat, yalnızca Naxçıvan ile Bakü arasında fiziki bir bağlantı değil; Türk dünyasını kesintisiz bağlayacak jeopolitik bir atardamar. Koridor açıldığında Azerbaycan, toprak bütünlüğünü tamamlamakla kalmayacak; stratejik eksen bütünlüğünü de tesis edecek.

Türkiye açısından bu koridor, Ankara’dan Orta Asya’ya uzanan “Türk Yolu”nun en kritik halkası. 1921 Moskova ve Kars Antlaşmaları ile Mustafa Kemal Atatürk’ün attığı hukuki temel, bir asır sonra fiilen tamamlanıyor. Atatürk’ün “Türk dünyası ile bağ kopmamalı” vizyonu, Aliyev’in “demir yumruğu” ile birleşiyor.

Rekabetin Yeni Alanları

Mustafa Fazıl’ın uyarısı ise net: Savaş biter, rekabet başlar.

Artık mücadele tankla, topla değil; üniversitelerdeki bilimle, spordaki başarıyla, kültürdeki yaratıcılıkla, ekonomideki girişimcilikle yürütülecek. Eğer bu alanlarda üstünlük sağlanamazsa, kazanılan askeri zafer “yarım kalmış” sayılır.

ABD Faktörü ve Jeopolitik Gerçekler

Fazıl, ABD ile kurulan stratejik ortaklığı “medeniyet tercihi” olarak tanımlıyor. 1828’de Azerbaycan’ın Rusya’ya bağlanarak “karanlıktan nispeten aydınlığa çıkması” ile bugünkü ABD ekseni arasında paralellik kuruyor. Ona göre Rusya artık kültürel üretim kapasitesini kaybetmiş, tamamen militarist bir zihniyete saplanmış durumda. Bu nedenle Azerbaycan’ın Batı’ya yönelmesi tarihî bir zorunluluk.

Ancak Ankara ve Bakü için altın kural değişmiyor:

Dostluklar değişir, eksenler kayar; fakat komşularla —özellikle Rusya ve İran’la— düşmanlık, jeopolitik intihar olur. Çünkü bu coğrafyada “denizde güvenli liman yoktur.”

Gözden Kaçan Risk

Koridorun açılması, bazı çevrelerde “Rusya Kafkasya’da devre dışı kaldı” şeklinde yorumlansa da, Moskova öyle kolay yutulacak bir lokma değil. Türkiye de bu anlaşmayla, iddia edildiği gibi Türk Cumhuriyetleriyle “eli kolu sallayarak” yol alamaz.

Artık anahtar, Washington’un elinde. Koşullar değiştiğinde, kepenklerin kapanması zor olmayacaktır.

Bu durum, Atatürk’ün yüz yıl önce bölge için öngördüğü vizyondan birkaç adım birden uzaklaşma ihtimalini de beraberinde getiriyor. Tarih, “Kazandık derken çok şeyi kaybettik” dersleriyle doludur.

ABD, Kafkasya’da çok cesur bir adım atarak Rusya’yı çembere almak istiyor. Zengezur Koridoru, doğru yönetilirse 21. yüzyılın Kafkasya’sını savaş alanı değil, kalkınma ve entegrasyon sahası hâline getirebilir. Yanlış yönetilirse, yeni yüzyılın krizlerini başlatacak kıvılcım olur.

Aliyev ve Paşinyan, farklı yollardan gelip aynı dönemeçte buluştular. Şimdi tarih, Ankara ile Bakü’ye kalemi uzatıyor: Bu kavşaktan ya Türk dünyasının ufkunu genişletecek bir yola sapacaklar ya da yüzyıllık hayallerin tozlu çıkmazına hapsolacaklar.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER