© Yeni Arayış

Makyajla yazılan manifesto

MAGA feminenliği ve Mar-a-Logo yüzü, kadınların “güçlü” göründüğü ama sözlerinin hep bir başka erkek adına yankılandığı bir estetik rejim. Bu rejimde güzellik, özne olmaktan çok temsil aracı.

Parodinin kancalı kucağıyla. “Republican Makeup Challenge” diye dalga geçerken, aslında o makyajı yüzlerinde taşımanın psikolojik bedelini ödemeden edemiyorlar. Mizah dediğimiz şey, iktidarın en etkili taşıyıcısına dönüşüyor. Bir şeye gülmek, onu ciddiye almamak değil; tam tersine, onu kanıksamaktır çünkü. Tıpkı hapishane mizahının -Silivri soğuktur- zincirleri gevşetmek yerine prangaları ısıtması gibi.

Son zamanlarda Türkiyeli YouTuber’ların da videolar çekmek için akın ettiği bir hapishane, CECOT.
Tam adıyla Centro de Confinamiento del Terrorismo -yani Terörle Mücadele Gözaltı Merkezi- El Salvador’un güneyinde, tarihin gördüğü en sert güvenlikli cezaevlerinden biri.

ABD’ye yalnızca coğrafi olarak değil, politik olarak da oldukça yakın bu cezaevi, uzun süredir Washington’ın dikkatinde. Özellikle sağ siyasetçiler tarafından "sertlik politikalarının" başarı örneği olarak gösteriliyor.

El Salvador’un yüksek güvenlikli cezaevi; taş bir zemine, projektör ışığıyla parlayan çamur izlerine, diz çökmüş bedenlere ve başları öne eğilmiş binlerce mahkûma sahip.

Her şey metalik, donuk ve tek renkli.

Tam da bu mutlak denetim ve teslimiyet manzarasının ortasında, kadrajı delen bir şey vardı. Mahkumların silinmiş kimliklerine karşılık, sahneye çıkan biri; tüm varlığıyla görünmek için oradaydı.

Geriye çekilmiş korkak omuzların, bastırılmış bakışların arasından, dikkatle yerleştirilmiş bir simge öne çıkıyordu: Bir çift inci küpe.

ABD İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem’in kulaklarında, dikkatle seçilmiş iki beyaz nokta gibi asılı duruyorlardı. Üzerinde kurşun geçirmez yelek, başında beyzbol şapkası. Fakat gözleri bir operasyonun telaşına değil, bir reklam setinin ışığına bakıyordu.

Dudakları kontürlü, allığı dengeli, yüzü ekrana hazır. Kameraya döndü ve adeta podyumdan bildirir gibi konuştu: “Sokaklarımızı bu pisliklerden temizliyoruz.”

Yaşananlar, bir operasyondan çok ütopik bir polisiye dizisini andırıyordu.

Kristi Noem’in kulaklarındaki inci küpeler, bir tür politik tiyatronun kostümüydü. Sanki şiddetin soğuk metalik atmosferine, kadınsı bir dokunuş eklenmişti ama bu dokunuş, güç gösterisini yumuşatmak için değil, onu daha da keskinleştirmek içindi. Çünkü MAGA feminenliği, kadınları güçlü göstermekle kalmıyor; aynı zamanda bu gücü, erkeğin iktidar diline uygun şekilde paketliyor.

O anın görüntüsü sadece Noem’in göçmen politikalarını değil, Trump döneminin kadın estetiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Bu videodan günler sonra sosyal medya, Noem’in yüzünü değil, o yüze benzeyen onlarca başka kadınları konuşuyordu.

Melania Trump’tan Ivanka’ya, Lara Trump’tan Kimberly Guilfoyle’a kadar uzanan bir zincirde, aynı dudaklar, aynı alınlar, aynı gülüşler yer alıyordu. Bu benzerlik, estetik bir tesadüf değildi. Bu, bir politik ikonografiydi...

Güçlü kadın mı? Performans sanatı mı?

Kristi Noem’in kamera karşısındaki rahatlığı, medya koçlarının cilalı retoriğinden ziyade, uzun provalarla içselleştirilmiş bir karakterin sahne ışıklarına yansıması gibiydi. O gülüş; keskin, ölçülü, yumuşaklıkla maskelenmemiş bir otorite taşıyordu.

Ancak Noem, bu koreografinin tek oyuncusu değil. Kimberly Guilfoyle, Cumhuriyetçi Ulusal Kongre’de mikrofonu eline aldığında, ses tonundan önce yüzündeki kontür ışıltıları hafızalara kazındı. Lara Trump, Fox News’teki agresif retoriğini, Instagram filtrelieriyle yumuşatan bir ikili oyun sergilerken, Karoline Leavitt’in TikTok’ları, Z kuşağına "dijital samimiyet" pazarlarken, partinin sadakat naralarını da gizlemeyen bir performans sergiliyor.

Bu kadınlar, siyaset sahnesinde söz sahibi olmaktan çok, görsel bir manifesto sunuyor. Çünkü modern politikada bir kadının varlığı, artık yalnızca argümanlarının keskinliğiyle değil, kontrollü bir estetiğin kurallarına uymasıyla ölçülüyor....

Güçlü duruyorlar ama tehditkâr değiller; sert konuşuyorlar ama çekiciliklerini koruyarak; öfkeleniyorlar ama yüzleri hiç kırışmıyor.

MAGA femininitesi, kadınlara kameralar önünde bir "güç illüzyonu" vaat ediyor. Ancak bu güç, retorikten çok, bir dijital gladyatörlük arenasında beden dilinin ve makyaj paletinin sınırlarına hapsolmuş durumda. Sahnede söz alıyor gibi görünseler de, asıl konuşan, kadınlığın politik olarak ticarileştirilmesi.

Bu kadınlar, iktidarı elde mi tutuyor, yoksa iktidarın dekoratif bir parçası mı oluyor?

MAGA feminitesi nedir?

Trump evreninde kadınların yüzleri, fikirlerinden önce konuşuyor.

Makyaj yalnızca güzellik için değil; politik hizalanmayı anlatmak için yapılıyor. ABD medyasında "MAGA feminitesi" olarak tanımlanan bu estetik, yalnızca bireysel bir stil tercihi değil; ideolojik aidiyetin görünür hâli.

Amerika'nın aşina olduğu görsel kodlara sahip olan MAGA feminitesi, mat ten, belirgin kontür, hacimli kirpikler, hacim verilmiş ama sabit duran saçlar, dolgulu dudaklar ve vücuda oturan kıyafetlerle somutlaşıyor.

Kardashianlar'ın bile terk ettiği görünüm, Trump'ın kadınlarıyla yeniden canlanıyor.

Bu görünüm, bireysel tercihlerden ibaret değil; algoritmanın, erkek bakışının ve lider sadakatinin ortak kurduğu bir “makyaj rejimi.”

TikTok gibi platformlarda viral olan "Republican makeup challenge" videoları, hem makyaj trendini hem politik altmetinleri taşıyor. Mizahla karışık yapılan parodi videolarda bile, estetik biçim hiç değişmiyor..

Videolarda MAGA feminitesiyle dalga geçilse de görüntünün yeniden üretilmesi, imajı pekiştiriyor. "Güçlü kadın" görünümünü ödüllendirir gibi yaparken, aslında onu bir erkeğin gölgesine yerleştiriyor.

Ama bu görsel kültür, yalnızca sosyal medyada yaşamıyor.

Bu estetik, en keskin hâliyle Mar-a-Lago’da kristalleşiyor.

Nasıl oldu da 1968'de makyaj malzemelerini yakarak özgürleşmeye çalışan Amerikalı feministlerin torunları, bugün aynı malzemeleri birer itaat aracı olarak kullanır hale geldi? Oynadıkları "güçlü kadın" rolü milyonlarca genç kadın tarafından sahipleniyor, ama acımasız bir ironiyle. Bu rolün senaryosunu yazan bir erkek.

Mar-a-Lago Yüzü: Makyajın ideolojisi

Trump’ın Florida’daki malikanesi Mar-a-Lago, adını İspanyolca “denizden göle” anlamına gelen ifadeden alıyor. Atlantik kıyısından Palm Beach’in iç göllerine uzanan bu gösterişli yapı, Amerika’daki politik estetiğin yönünü de işaret ediyor.

MAGA feminitesi normları kuruyor, Mar-a-Lago yüzüyse onu kutsal hâle getiriyor. Biri sosyal medya algoritmalarında yayılıyor, diğeri kamera önünde resmiyet kazanıyor. İlki bir trend, ikincisiyse bir uygulama.

New York ve Palm Beach’teki estetik kliniklerde “Melania burnu” ve “Ivanka çenesi” gibi talepler her geçen gün yaygınlaşıyor.

MAGA feminenliği TikTok’ta viral olan "Republican makeup challenge"larda hayat bulurken, Mar-a-Lago yüzü, Melania’nın donuk ifadesi veya Ivanka’nın kusursuz kontürüyle malikanenin altın varaklı koridorlarında şekilleniyor.

Biri kitlelere "Siz de böyle görünebilirsiniz" diye seslenirken, diğeri "Ancak bu kadar yaklaşabilirsiniz" diyen bir elitizm taşıyor. MAGA Feminenliği kitleye sunuluyor, Mar-a-Logo yüzü ise liderin çevresine ait.

İronik olansa, bu kadınların savunduğu değerlerin -doğallık, gerçek kadınlık, abartıdan uzak durmak- kendi yüzlerine yansımaması.

Trump'ın uzmanlık alanı: Çelişkiler

MAGA feminenliği ve Mar-a-Logo yüzü, kadınların “güçlü” göründüğü ama sözlerinin hep bir başka erkek adına yankılandığı bir estetik rejim. Bu rejimde güzellik, özne olmaktan çok temsil aracı.

Bu durumun feminizmle kurduğu ilişki ise derin bir çelişki yüklü.

Evet, bu kadınlar ekran karşısında kendinden emin duruyorlar.

Evet, kamusal alandalar ve görüş belirtiyorlar.

Sayısız "kaçak göçmen"in önünde dalgalı uzun saçları, dolgun elmacık kemikleri ve tok ses tonuyla konuşan "güçlü kadın," ülkesini bu pisliklerden temizlediğini söylüyor.

Peki bunun feminizmle nasıl bir çelişkisi olabilir?

Nasıl oldu da 1968'de makyaj malzemelerini yakarak özgürleşmeye çalışan Amerikalı feministlerin torunları, bugün aynı malzemeleri birer itaat aracı olarak kullanır hale geldi?

Oynadıkları "güçlü kadın" rolü milyonlarca genç kadın tarafından sahipleniyor, ama acımasız bir ironiyle. Bu rolün senaryosunu yazan bir erkek.

Miss America protestolarında sütyenleri ve rujları ateşe atan feministler, kadınlığın kılık değiştirmiş bu yeni zincirlerini görseydi ne derdi?

MAGA feminenliği, Amerikalı kadınlara "özgürlük" diye sunduğu şeyi aslında bir tuzak olarak sunuyor.

Ve en kötüsü... Bu estetik kanseri yalnızca muhafazakâr kadınlara sirayet etmekle kalmıyor; feminist hashtag'lerle büyüyen, beden pozitifliği nutukları atan, cinsiyet normlarını sorguladığını zanneden genç Amerikalı kadınların damarlarına da sızıyor.

Nasıl mı?

İroninin zehirli şakasıyla. Parodinin kancalı kucağıyla. “Republican Makeup Challenge” diye dalga geçerken, aslında o makyajı yüzlerinde taşımanın psikolojik bedelini ödemeden edemiyorlar.

Mizah dediğimiz şey, iktidarın en etkili taşıyıcısına dönüşüyor. Bir şeye gülmek, onu ciddiye almamak değil; tam tersine, onu kanıksamaktır çünkü. Tıpkı hapishane mizahının -Silivri soğuktur- zincirleri gevşetmek yerine prangaları ısıtması gibi.

Kadınlık, bir kez daha -bu sefer kahkahalarla cilalanmış bir kabuk altında- erkeğin yazdığı senaryoyu oynuyor.

Perde, makyaj malzemelerinin tıkırtısıyla kapanıyor.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER