Kıbrıs seçimleri
DIŞ POLİTİKAİş, Kıbrıs seçim sonuçlarından muhalefetin bütün bileşenlerinin çıkaracağı derslere kalıyor. Özellikle de ana muhalefet partisi CHP’nin omuzlarında büyük bir yük var. Bu yük, CHP’nin geçmiş siyasal bagajı. Bununla her alanda ve sorunda tutarlı, içselleştirilmiş, demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi bir siyasetle baş edilebileceğini gösteriyor Kuzey Kıbrıs seçim sonuçları ve CTP adayı Tufan Erhürman’ın seçim kampanyası.
Kuzey Kıbrıs’taki Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarına MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 2017’de söylediği “Şartlar oluştuğunda Misak-ı Milli uyanacak; 81 Düzce’den sonra 82 Kerkük, 83 Musul deme hakkının önünde hiçbir güç duramayacaktır” sözlerini revize ederek, “81 Düzce’den sonra 82’nin KKTC olması artık hayat memat meselesidir” tarzında sert tepki gösterdi. Seçime katılımın düşük olduğu iddiasında bulunarak Kuzey Kıbrıs Türk Meclisi’nin toplanıp Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı alması çağrısı yaptı.
Bu çağrı veya çıkış, Kıbrıs Türklerinin bağımsız devlet ve toplum olma iddiaları başta olmak üzere, Kıbrıslı Rumlara karşı ileri sürdükleri bütün savları çöpe atan bir mahiyet taşımaktadır. Kıbrıslı Türklere, varlıklarına ve egemenlik haklarına yönelik bir girişimdir.
Bir yıl önce “Dünyada barışı isteyenler önce içlerinde barış sağlamalı” diyerek Meclis’te Kürt siyasetçilere barış eli uzatıp tokalaşan Bahçeli, desteklediği aday seçilemeyince ve beğenmediği seçim sonuçları nedeniyle adeta savaş ilan etmeye yeltendi.
İktidar partisi bu tutumu paylaşmadı. Hatta birçok yetkili seçilen Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ı kutladı. Böylece Kıbrıslı Türklerde büyük tepkiye yol açan tutumu yumuşattı ve Süleyman Soylu, Hulusi Akar, Yavuz Bingöl, futbolcu Mesut Özil, Cübbeli Ahmet Hoca gibi isimlerle Ersin Tatar’a seçimlerde verdiği destek hatasının daha da katmerleşmesini şimdilik önledi. Türk Mukavemet Teşkilatı zihniyetçileri, Rauf Denktaş ve Derviş Eroğlu gibilerin izinde Türkiye’nin sürüklenmesi şimdilik kavşaktan döndürdü.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise Bahçeli’nin çıkışını TBMM grup toplantısında, “Öyle Kıbrıs’a plaka verirseniz siz Kıbrıs’ı vilayet görürsünüz. O zaman seçilmiş Cumhurbaşkanına vali muamelesi yaparsınız. KKTC bağımsız bir devlettir… Bu fevkalade yanlıştır. Oranın iradesine saygı duyacaksınız” sözleriyle eleştirdi.
Kıbrıs Adası, Osmanlı İmparatorluğu’nun cezalandırmak istediklerini sürgün ettiği adreslerden biriydi. Son yıllarda Kuzey Kıbrıs, Türkiye’nin kumar, fuhuş, kaçakçılık gibi gayrimeşru her türlü yasadışı işin tezgâhlandığı bir yere, adeta bir çöplüğe dönüştürüldü. Neredeyse Kuzey Kıbrıs, Türkiyeli milliyetçilerin kirli işlerinin pazarı hâline geldi. Bu nedenle olacak ki önceki Cumhurbaşkanı Ersin Tatar döneminde Kuzey Kıbrıs’a Ankara, Türkiye’nin 82’nci ili gibi davrandı. Türkiye’de seçimlerde izlediği “beka” siyasetini adaya taşıdı. Kuzey Kıbrıs’ın seçimlerine ve birçok iç işine müdahil oldu. İktidar partisi Tatar lehine, Erhürman aleyhine açıkça seçim kampanyası yürüttü.
Sonuç hüsran oldu. Kıbrıs Türkleri çözümsüzlükten yorgun. Ersin Tatar yönetimine ve Ankara’nın iç işlerine taraf olmasına tepkileri sandık sonuçlarında belirleyici oldu. CTP Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman’ın, partisinin bir önceki seçimde ve rakibinin bu seçimde aldığı oyun yaklaşık iki katını alması, bir anlamda “yeter artık” oylarının ifadesiydi.
Ersin Tatar’ın 2020 yılında seçilmesini sağlayan koşulları ve o dönemde yaşanan travmayıunutmayan her kesimden Kıbrıslı Türk seçmen, farklı ölçülerde CTP adayı Tufan Erhürmanismi etrafında buluştu.
2020 seçimlerinden sonra, tıpkı aynı dönemlerde Türkiye’de olduğu gibi, Kuzey Kıbrıs’ta da bir korku iklimi yaratıldı. Kıbrıslı Türkler, izolasyon ve her gün yükselen enflasyon oranları ile Türk Lirası’nın değer kaybı nedeniyle sürekli fakirleştiler. Tatar’ın beş yıl boyunca Kıbrıs sorununa ilişkin hiçbir adım atmaması, müzakereleri ilerletmemesi ve bir geçiş kapısı dahi açamaması da sonunu getiren önemli etkenlerden biri oldu.
MHP, Türk milliyetçileri ve Türkiye’nin müzmin ulusalcı statükocuları seçim sonuçlarını “federasyon” ve “bağımsız devlet” temelli bir çözüm ikilemine indirgemeye çalışıyor. Ancak sandık sonuçları, bağımsızlıkçıların bile Tatar’a değil Erhürman’a oy vermesiyle bu tartışmanın yanlışlığını kanıtlamıştır.
Siyasete ve siyasetçiye güvenin azaldığı bir noktada Tufan Erhürman, bir umut ışığı olarak belirmişe benziyor. Kuzey Kıbrıs’ta Tufan Erhürman’ı başarıya ulaştıran şey, Tatar’ın yeniden seçilmemesi üzerine kurulu bir politikaydı.
Adadaki birçok siyasi yorumcu ve siyasetçi, seçimin sonucunu Kıbrıslı Türklerin “nefes alma” isteğinin belirlediğini ifade ediyor. Beş yıl boyunca baskı, tehdit ve şiddet diliyle sürdürülen bir süreçte yaşayan Kıbrıslı Türkler, bu duruma “dur” demek istemiş.
Ankara siyasetinin iflası
Bütün bunlar, büyük ölçüde Türkiye’nin siyasal hikâyesiyle örtüşüyor. Her iki ülkenin seçmen davranışları fazlasıyla birbirinin kopyası gibi duruyor. Üstelik her iki ülkenin sosyal dokusu birbirinden çok farklı olmasına rağmen tablo bu şekilde tescil edildi. Özellikle 2024 yerel seçim sonuçları da bu durumu doğruladı.
Keza 19 Mart 2025 tarihinde Ekrem İmamoğlu’nun şafak vakti gözaltına alınmasıyla başlayan CHP’li belediyelere yönelik operasyonların toplumun farklı çevrelerinde yarattığı tepki, kaygı ve endişe, benzerliklerin çarpıcı örnekleriyle dolu. Bu tepkiler, kaygılar ve endişeler, CHP’nin seri mitinglerinin her defasında daha kitlesel ve sürdürülebilir olmasına yol açtı. İktidar bu durumu aldırmaz görünüyor; sanırım otoriter yönetimlere özgü bir yaklaşım sergiliyor.
İş, Kıbrıs seçim sonuçlarından muhalefetin bütün bileşenlerinin çıkaracağı derslere kalıyor. Özellikle de ana muhalefet partisi CHP’nin omuzlarında büyük bir yük var. Bu yük, CHP’nin geçmiş siyasal bagajı. Bununla her alanda ve sorunda tutarlı, içselleştirilmiş, demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi bir siyasetle baş edilebileceğini gösteriyor Kuzey Kıbrıs seçim sonuçları ve CTP adayı Tufan Erhürman’ın seçim kampanyası.
İlginizi Çekebilir