İstanbul için özel bir yasa gerekiyor
SİYASETCHP Türkiye’nin en büyük kentinin sağlıklı yönetimi için bir “İstanbul Yasası” tasarısı hazırlayarak , kamu oyuna sunmakta geç kalmamalı.
Türkiye’de siyasetin gündemi ile toplumun öncelikleri arasındaki çelişki, hızla artıyor. İktidar; 23 yılın ardından içinden çıkılamaz hale getirdiği, sorunlar kümesini bir takım dayanaksız ve soyut söylemlerle sıradanlaştırmaya çalışıyor.
Sözcülerin yeterince ikna edici olamadıkları anlaşıldıkça, bu kez kolluk ve yargı dahil kamu güçleri, sesi giderek yükselen muhalefeti baskılıyorlar. İktidar denetimindeki yayın organları ve yasaklama, halk oyunda yükselen hoşnutsuzluğu azaltmak bir yana daha çok artırıyor. Ancak inandırıcı olmaktan hayli uzakyayınlar, yarardan çok zarar veriyor.
İktidarın seslendirdiği, “Dünya Liderliği” bir türlü somutlaştırılamıyor. Bir yanda Ortadoğu kaynaklı; fetih ruhu ve Yeni Osmanlıcılık motifli başarı öyküleri ile seçmenler etkilenmeye çalışılıyor. Öte yanda donanımları yetersiz “trollerin” çabalarının, kendi çıkarları dışında katkıları yok.
İktidarın muhalefete karşı kullandığı kozu, CHP’li Belediye Başkanları ve bazı Belediye Meclisi üyelerini koğuşturma gerekçesiyle tutuklatmak. Her soruşturma başlangıcında, “bu kadar da olmaz “dedirten, gerekçeler ve Adalet Bakanının “bağımsız yargı” vurgulu demeçleri, kamuoyunda etkili olamıyor.
Muhalefet ise bu zorlu süreçte direnen tarafta olma çabalarını, Silivri’de tutuklu bulunan, İBB Başkanı İmamoğlu’nun CB Adaylığı eksenine dayandırıyor. Seçimlerin normal zamanından yaklaşık 3,5 yıl önce başlatılan, bu kampanya CHP’nin seçmene dokunacak somut bir programı halka açıklamasını, doğal olarak geri plana itiyor.
Aslında ülkede olan bitenler, Atatürk’ün ölümünün ardından Cumhurbaşkanı seçilen, İsmet Paşanın Başbakan atadığı Dr. Refik Saydam’ın göreve gelişinin ardından verdiği, ilk demecini anımsatıyor. “Memlekette A’dan Z ‘ye kadar her şeyimiz bozuk.”
Millet Bahçesinin açılışındaki konuşmasında, Sn. Cumhurbaşkanı; “İstanbul’da fetret devrine izin verilmeyeceklerini açıklayınca, ülkenin en büyük kentinin çözüm bekleyen basit sorunlarına çözüm aranacağını düşündüm.Fetretten söz edilmesi ile 1999 yılındaki büyük depreminin ardından geçen, bunca yılda işbaşına gelen yönetimlerineksikliklerinin giderileceği kast edilmiş olabilir miydi?
İstanbul er ya da geç olası büyük bir depremin tehdidi altında. Yavaş yürüyen kentsel dönüşüm uygulamaları ya da iktidarın deneyimli olduğu, imar rantı yönetimi yüzünden henüz gerçek bir deprem tatbikatı dahi yapılmadı.
Kent merkezi dışındaki yerleşim yerlerinde yaşanan, depremler sırasında halkın toplanma yerlerine ulaşmadığı, bir çok bölgede bu yerlerin farklı amaçla değerlendirildikleri ortaya çıktı. Yaşanan kargaşa tek başına bir deprem tatbikatının ne denli yaşamsal önemde olduğunu gösterdi.
Kentin olası bir depremde yıkılacak yapı sayısının yaklaşık 250 bin, halen boş bulunan konutların ise 425 bin civarında olduğu öne sürülüyor. Ancak ortada sayılar ve boş konutların geçici kullanımlarına ilişkin hiçbir somut çalışma yok.
Giderek yaygınlaşan, moto-kurye ile dağıtımlar; yaya kaldırımlarından başlayarak, kentin zaten berbat durumdakitrafik düzenini, içinden çıkılmaz hale getirdi. Hala bu hizmet için standart belirlenemedi.
Kent içi ulaşımda deniz yolunun kullanım oranı hayli düşük. Otopark yetersizliği ve denetim kargaşası, acil durumlarda; örneğin yangın ya da deprem anında, itfaiye ve kurtarma ekiplerinin müdahale olasılığını nerdeyse sıfıra indiriyor.
Metro istasyonları çevresinde bulunan, otopark kapasitesi çok yetersiz. Sürekli yaz saati uygulaması yüzünden kış aylarında ulaşım çok zorlaşıyor. Mesai bitimlerine doğru ana arterleri park yeri olarak kullanan, özel personel servislerinin yarattıkları trafik tıkanıklığı, yetkililerin ilgisini çekmiyor.
İstanbul için verilen örnekleri ülke ölçüsünde genellemek mümkün.
CHP Türkiye’nin en büyük kentinin sağlıklı yönetimi için bir “İstanbul Yasası” tasarısı hazırlayarak , kamu oyuna sunmakta geç kalmamalı.
İlginizi Çekebilir