Fakirleşen Ankara zenginleşen Kastamonu
EKONOMİModern Türkiye’nin başkenti Ankara’nın 600 yıl önce nefesi kesilmiş Candaroğlu’nun Başkenti Kastamonu’yu zenginleştirmesi hoş olurdu ama kazın ayağı öyle değil
Bir finansal masal üzerine tarihsel fantezi
Almanya ile Türkiye’nin kaderinin tarih boyunca kesiştiği sıkça söylenir; hatta bazıları, Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’nı Almanya’nın yenilgisi nedeniyle kaybettiğini öne sürer. Öte yandan Almanya, mirasçısı olduğu Alman İmparatorluğu’nun birliğini 1871’de Bismarck ile tamamlamıştır. Oysa modern Türkiye’nin temeli sayılan Osmanlı, bu birliği büyük ölçüde 15. yüzyılda gerçekleştirmiştir.
Örneğin, memleketim Kastamonu’nun Osmanlı hakimiyetine geçişi 1461 yılına denk gelir. Candaroğlu Beyliği 1461 öncesinde adeta Bavyera, Kastamonu ise Münih gibidir. Almanya, birliğini sağlasa da federal köklerini korumuş ve bu yapı, tarihsel geçmişe dayalı demokratik bir çerçeve olarak ülkeyi ayrıştırmak yerine birliğini güçlendirmiştir. Üstelik bu federalizm etnik bir temele dayanmaz; herkes Almandır, ancak yaşam tarzları ufak farklılıklar gösterir.
Almanya’ya gidenlerin dikkatini en çok çeken şey, şehirler ile kasabalar arasında bile refah ve gelişmişlik açısından büyük farklar olmamasıdır. Nüfus ve sosyo-ekonomik göstergeler açısından uçurumlar azdır. Başkent Berlin’dir, ancak her eyaletin merkezi Berlin’e kafa tutacak kadar gelişmiştir. Türkiye ile kıyaslandığında, bölgesel eşitsizlik açısından iki ülkenin adeta uç noktalarda olduğu söylenebilir.
Bu tarihsel fanteziyi kurmama neden olan şey, BDDK’nın verilerinden yararlanılarak yapılan ve popüler şekilde öne çıkan bir çalışma. Bu çalışmaya göre, son 10 yılda banka mevduatı en çok artan şehir, memleketim yani kadük Candaroğlu’nun başkenti Kastamonu olmuş. Aynı çalışmada, Ankara yani modern Türkiye’nin başkenti ise mevduatı en az artan, yani “en çok fakirleşen” şehir olarak gösterilmiş.
“Yalan üçe ayrılır: Yalan, kuyruklu yalan ve istatistik” derler ya; Ankara ile Kastamonu’yu bilmesek, ve bu lafı duymasak bu saptamaya da inanabilirdik. Üşenmedim, BDDK’nın FİNTÜRK üzerinden sağladığı il bazında mevduat verilerini indirip inceledim. 2025’e ait son veri Haziran ayına ait olduğu için, karşılaştırmada 2015’in Haziran verilerini esas aldım. On yılda toplam mevduat 20 kat artmış: 1,16 trilyon TL’den 22,9 trilyon TL’ye ulaşmış. TL cinsinden %2000’lik artış, dolar bazında sadece %27’ye denk geliyor. Bu trajik yanı bir kenara bırakıp, Kastamonu’nun “zenginleşmesi” ve Ankara’nın “fakirleşmesi” meselesine yakından bakalım.
2015 ve 2025 verilerine göre, Türkiye’deki mevduatın %80’i ilk 10 şehirde ve yurtdışı yerleşiklerde toplanıyor (yurtdışı yerleşikler, Ankara’dan geride, İzmir’den ileride). Bu gruptaki pay, 10 yılda %81’den %79’a gerilemiş. Kastamonu’yu “şampiyon” yapan istatistik, onun payının binde 19’dan binde 33’e çıkması ve sıralamada 45’ten 31’e yükselmesi. Ankara’nın payı ise %14,7’den %12,4’e düşmüş, ancak 2’nciliği değişmemiş. Acaba Ankara’nın bu tuhaf gerilemesinde, yurtiçi yerleşiklerin paralarını yurtdışına taşıması mı etkili oldu diye düşünmeden edemiyor insan. Acaba parası yurtdışı yerleşikler mi sepeti delmiş?
Finansal cehalet ve toplumsal rehavetin ürünü kestirme bir analizi çürütmek bu kadar kolay olsa da, asıl kafamı kurcalayan soru şu: Ankara’daki paralar nereye gitti? BDDK’dan rica etsek, Türkiye’den yurtdışına çıkan paraların ülke bazında anonim bir analizini yapsa da bu merakımızı gidersek. Sonra bir ara paraları gönderenlerin de yaşadıkları şehrin analizi yapılır belki. Parası yurtdışı yerleşikleri tanımak eğlenceli olacaktır.
Gelelim Kastamonu’nun “zenginleşme” sırrına. Bu artış sıradan vatandaşa ait bireysel tasarruflardan değil, “diğer mevduat” kaleminden (kamu ve özel tüzel kişiler) kaynaklanıyor. Kastamonu’da bu kalem, en yakın rakibi Konya’nın 30 katlık artışını bile geride bırakarak 55 kat artmış.
Banka sırrı gerçeğini unutmazsak, Kastamonu’nun bu “şampiyonluğu” aslında Kastamonu’daki bazı kurumların zenginleştiğini gösteriyor. Bu tür mevduatlar anlık olarak da artıp azalabilir. Diğer mevduat çoğu zaman fotografik bilgidir. Asıl zenginlik-fakirlik tartışmasının yapılması gereken tasarruf mevduatında yani bireylerin parasında ise Kastamonu ilerlemek bir yana gerilemiş.
Türkiye ortalaması 36 kat artış gösterirken, Kastamonu’da bu oran 29 katta kalmış. Kişi başına düşen tasarruf mevduatı Türkiye’de 93.000 TL iken Kastamonu’da 83.000 TL olmuş. 2015’te bu rakamlar sırasıyla 4.700 TL ve 3.700 TL idi; yani 1.000 TL’lik fark, 10 yılda 10.000 TL’ye çıkmış. Ankara için ise aynı rakamlar 202.000 TL (2025) ve 12.000 TL (2015).
Modern Türkiye’nin başkenti Ankara’nın 600 yıl önce nefesi kesilmiş Candaroğlu’nun Başkenti Kastamonu’yu zenginleştirmesi hoş olurdu ama kazın ayağı öyle değil. Türkiye bölgesel eşitsizlikte zaten kötüydü ve eşitsizliği büyüterek büyümeyi tercih eden akılla farklı bir sonuç beklemek saflık olur. Finansal cehaletin başka pek çok cehaletler gibi prim yaptığı ülkede akla ilk gelen istatistiğe sarılanları görmek şaşırtıcı olmuyor. Ekonomi sayfası yönetip bu haberi satın alanların ülke ekonomisi için yazdıklarına inanmak bedava.
Finansal cehalet ve toplumsal rehavetin ürünü kestirme bir analizi çürütmek bu kadar kolay olsa da, asıl kafamı kurcalayan soru şu: Ankara’daki paralar nereye gitti? BDDK’dan rica etsek, Türkiye’den yurtdışına çıkan paraların ülke bazında anonim bir analizini yapsa da bu merakımızı gidersek. Sonra bir ara paraları gönderenlerin de yaşadıkları şehrin analizi yapılır belki. Parası yurtdışı yerleşikleri tanımak eğlenceli olacaktır.
İlginizi Çekebilir