Faizler uçtu, giderler coştu
EKONOMİMerkez Bankası faiz artırıyor, TL’yi cazip hâle getirmeye çalışıyor. Ama Maliye tarafında harcamalar hâlâ yüksek seyrediyor. Bu da “fiskal genişleme” anlamına geliyor.
Nisan ayı bütçe gerçekleşmeleri bize şunu söylüyor: Türkiye enflasyonla mücadele ediyor ama aynı zamanda faizle cebelleşiyor, harcamayla yarışıyor. Bu tablo sürdürülebilir değil. Maliye’nin sınıfı geçmesi için sadece gelir değil, akılcı ve tutarlı bir gider politikası da lazım. Gelir derken ülkenin acil bir vergi reformuna ihtiyaç duyduğu da kesin.
Ülke ekonomisini yönetenler için halkın nabzını tutmak, yapılan işlerin doğruluğunu anlamak açısından çok önemli.Türkiye ekonomisi yine kâğıt üstünde koşuyor ama cüzdanlar hâlâ nefes nefese… Enflasyonla mücadele programı çerçevesinde ekonomi yönetimi “disiplinli” maliye politikası uyguladığını söylese de Nisan 2025 bütçe gerçekleşmeleri, bize başka şeyler anlatıyor. O zaman kemerleri bağlayalım (gerçi zaten sıkı), birlikte tabloya bakalım.
GİDERLER KOŞTU, GELİRLER YETİŞMEYE ÇALIŞTI
2025’in ilk dört ayında merkezi yönetim giderleri 4,25 trilyon TL’ye ulaştı. Geçen seneye kıyasla artış oranı %45. Peki gelirler ne yaptı? O da 3,36 trilyon TL olmuş, artış %50. Yani gelir tarafı daha iyi performans göstermiş gibi dursa da,rakamlar hâlâ bütçe açığını kapatmaya yetmiyor. Açık: 885 milyar TL.
Vergi gelirlerine bakalım: %53 artmış ama en büyük yük yine vatandaşta. Gelir vergisi %100 artarken, kurumlar vergisi sadece %11 artmış. Yani maaştan al vergi, zam yap al KDV, benzine zam yap al ÖTV; vatandaştan vergi toplamak kolay, şirketten biraz daha çetrefilli...
FAİZ GİDERLERİ: EN BÜYÜK GİDER KALEMİNE HOŞ GELDİNİZ
Ocak–Nisan döneminde sadece faiz için harcanan para 724,6 milyar TL. Geçen seneye göre neredeyse iki katına çıkmış. %98,8 artış az buz değil. Faiz giderleri bütçedeki en büyük kalemlerden biri olmuş durumda. Ekonomideki bu tabloyu özetleyecek bir söz varsa, o da şu: "Borç borcu doğurur, faiz enflasyonu çağırır."
Faiz dışı denge de açık veriyor: -161 milyar TL. Oysa bu kalem, bütçenin ne kadar “sağlıklı” olduğunu gösterir. Artık orada da kırmızı yanıyor.
KİMLER HARCAMIŞ, NEYE HARCANMIŞ?
İstihdam politikaları, sağlık, sosyal güvenlik ve eğitim başı çeken kalemler. Bazı örnekler:
· Tedavi edici sağlık hizmetleri: 273 milyar TL
· Sosyal güvenlik harcamaları: 538 milyar TL
· Temel eğitim: 241 milyar TL
· Din hizmetleri: 41 milyar TL
· Tarım: 126 milyar TL
Ve tabii ki olmazsa olmaz: Hazine varlık ve yükümlülük yönetimi – yani borç işleri – 733 milyar TL. Yani paranın büyük kısmı paranın kendisine harcanıyor.
MALİYE, PARA POLİTİKASININ YANINDA MI?
İşte esas mesele burada başlıyor. Merkez Bankası faiz artırıyor, TL’yi cazip hâle getirmeye çalışıyor. Ama Maliye tarafında harcamalar hâlâ yüksek seyrediyor. Bu da “fiskal genişleme” anlamına geliyor. Peki, enflasyonla mücadele ederken kamu hâlâ yüksek harcama yaparsa, bu politika ne kadar tutarlı olur?
Ekonomistler uzun süredir uyarıyor: Para politikası tek başına savaşı kazanamaz. Maliye politikasının da yanında saf tutması şart. Ama görünen o ki Maliye hâlâ tribünden izliyor.
VATANDAŞIN BÜTÇESİ DENGELENMEDİKTEN SONRA…
Bütçe açığını azaltmak, faiz yükünü kontrol altına almak, gelir dağılımını düzeltmek için daha fazla mali disiplin şart. Ama bu disiplin sadece vatandaşın sofrasına değil, kamunun harcama alışkanlıklarına da uygulanmalı.
Çünkü artık ekonomi derslerinde değil, hayatın ta kendisinde yaşıyoruz bütçe dengesizliğini. Merkez “sıkı para” diyor, Maliye “biraz daha harcayalım” diyor. Ortadaki vatandaşa ise “ayağını yorganına göre uzat” kalıyor. Emekli ve asgari ücretlide her gün mucize gerçekleştirerek hayata tutunmaya çalışıyor.
SONUÇ
Nisan ayı bütçe gerçekleşmeleri bize şunu söylüyor: Türkiye enflasyonla mücadele ediyor ama aynı zamanda faizle cebelleşiyor, harcamayla yarışıyor.
Bu tablo sürdürülebilir değil. Maliye’nin sınıfı geçmesi için sadece gelir değil, akılcı ve tutarlı bir gider politikası da lazım. Gelir derken ülkenin acil bir vergi reformuna ihtiyaç duyduğu da kesin.
İlginizi Çekebilir