Contemporary İstanbul, Tersane İstanbul ve 19 Mart süreci
KÜLTÜR SANATSonuç olarak kamu yararı ilkesinin ihlali, doğal ve kültürel mirasın tahribi, şehir planlaması ilkelerine aykırılık ve toplumsal rızanın yok sayılması gibi unsurlar, projenin sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri ve uzmanlar tarafından bir kent suçu olarak değerlendirilmesine yol açmaktadır.
Çağdaş sanat fuarı Contemporary İstanbul’un 20. edisyonu 23-28 Eylül tarihleri arasında sivil toplum kuruluşları ve uzmanlar tarafından kent suçu çerçevesinde değerlendirilen Tersane İstanbul’da gerçekleşiyor. Fuar 19 Mart’ta başlayan süreç bağlamında bu sene öncekilerden daha farklı bir anlamı taşıyor. İKON Fuarcılık Hizmetleri A.Ş. tarafından düzenlenen fuarın ev sahipleri Fettah Tamince ve Abdulkadir Kart.
Fettah Tamince bugüne kadar farklı dönemlerde sanat üzerinden kendini görünür kılmakta mahir bir kişi olarak karşımıza çıkıyor. Tamince 2011 yılında faaliyete geçen Yedi Renk Sanat Vakfı’nın kurucuları arasında yer alıyordu. Vakıf 2012 yılından itibaren Devrim Erbil, Gürer Aykal, Yıldız Kenter, Haldun Dormen gibi isimlere ödüller vererek sanat çevresinde ismini duyurdu. O zamanki adıyla Fetullah Gülen Cemaati bu tarz girişimler ile toplum nezdindeki meşruiyetini güçlendirmeye çalışıyordu. Yedi Renk Sanat Vakfı, “Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı” olduğu gerekçesiyle Temmuz 2016 tarihindeki 2. OHAL Kararnamesi’yle kapatıldı. Tamince’nin kurucularından olduğu vakfın başkanı Ali Tokul, FETÖ’nün sanat imamı olduğu suçlamasıyla Ağustos 2016 tarihinde tutuklandı.
Fettah Tamince, 2013’te yapılan bir ihale sonucunda Taşkızak ve Camialtı tersanelerinin bulunduğu alanı 4 yılı inşaat ve 45 yılı işletme olmak üzere sahibi olduğu Rixos Grubu adına 49 yıllığına kiralamıştı. Daha sonra ismi Tersane İstanbul olarak değişecek olan “İstanbul Haliç Yat Limanı ve Kompleksi Projesi” kapsamında, her biri 70 yat kapasiteli 2 yat limanı, her biri 400 oda kapasiteli 5 yıldızlı iki otel, dükkanlar, restoranlar, kongre ve kültür merkezleri, sinema ve eğlence tesisleri, 1000 kişilik cami ve otopark yapılacağı duyuruldu. Haliç’e binlerce metrekarelik yeni dolguyu gerektiren projenin yapımı başlangıçta Teğet Mimarlık’ın koordinasyonundayken, daha sonra Murat Tabanlıoğlu, Melkan Tabanlıoğlu ve Özdem Gürsel ortaklığındaki Tabanlıoğlu Mimarlık yürütücülüğü üstlendi.
Fettah Tamince, 2018 yılında bu sefer Ahmet Güneştekin vesilesiyle sanat çevresinde ismini duyurdu. Güneştekin, 2018 yılında düzenlenen Contemporary İstanbul’da sergilenen Ölümsüzlük Odası isimli işinin ortaya çıkışında Fettah Tamince’ye ne denli müteşekkir olduğunu Eylül 2018 tarihinde Hürriyet Gazetesi için Ayşe Arman’a verdiği röportajda dile getiriyordu: “Ne istiyorsan sağlamaya hazırım. Parayı da hiç düşünme. Ne zaman başlıyoruz?” dedi. Keşke Türkiye’de 5-10 tane Fettah Tamince gibi adam olsa da birçok sanatçı, ülkenin şu anki kaotik döneminde yaratıcı, farklı ve cesurca işlere imza atsa...”
2019 yılındaki, iklim krizini konu olarak ele alan 16. İstanbul Bienali’nin mekânlarından biri olarak Tersane İstanbul duyurulmuştu. Bienalin başlamasından kısa bir süre önce İKSV asbestli malzemelerin temizlik çalışmalarının henüz tamamlanamadığı gerekçesiyle etkinliğin ana mekânını Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi olarak değiştirmişti. İklim krizini konu olarak ele alan bir bienalin Tersane İstanbul’da düzenlenmesi fikri çok şükür ki gerçekleşmedi.
2020 yılında Tersane İstanbul’un kapsamı genişletildi. 1122 yataklı otel inşaatı için Ticaret Bakanlığı’ndan çeşitli vergi ve harç muafiyetlerini içeren proje yatırım teşvik belgesi alındı. Web sitesinden anlıyoruz ki Tersane İstanbul’a orijinal projede yer almayan yüzlerce konut da eklenmiş: “Tabanlıoğlu Mimarlık vizyonuyla tasarlanan Tersane İstanbul, sahil ve yamaç konumunda yer alan farklı tipoloji ve planlara sahip 660 konut ünitesiyle çağdaş bir yaşam sunuyor.” Tersane İstanbul’da 660 konut ünitesine ek olarak 67 yalı dairesi ve 5 yalı da bulunuyor. Bu birimler hukuken “apart otel” statüsünde görünse de fiilen yüksek gelir grubuna satılan özel konutlar. Tersane İstanbul’un bir kent suçu olarak değerlendirilmesine yol açan unsurları yazının sonundaki notlarda bulabilirsiniz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ankara Keçiören’de oturduğu apartmanda bir zamanlar kapı komşusu olan Abdülkadir Kart, 2021 yılında projenin yeni ortağı olarak Fettah Tamince ile birlikte yönetimde eşit söz hakkını elde etti. Abdulkadir Kart’ın sahibi olduğu ASL İnşaat’a sadece 2010 ile 2020 yıllarını kapsayan 11 yıllık dönemde, kamu kurumları 4 milyar 700 milyon TL değerinde projenin ihalesini vermişti. Abdulkadir Kart sadece Contemporary Istanbul’a ev sahipliği yaparak kente değer katmıyor. Contemporary İstanbul’a katılan galeriler, sanatçılar ve izleyiciler sadece fuar için değil 2023 yılında açılan İstanbul Levent’teki 20 bin kişilik Barbaros Hayrettin Paşa Camii için de AKP’nin eski Rize milletvekiline teşekkür borçlular.
İKON Fuarcılık Hizmetleri A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanlığını münferiden yani tek başına imza atma ve şirketi temsil etme hakkına sahip olan Hıfzı Ali Güreli yürütürken, Rabia Bakıcı Güreli ise yönetim kurulu başkanlığını sürdürüyor. Ali Güreli, Contemporary İstanbul’dan bahsederken ülkeye sağladığı katkılar bağlamında yumuşak güç tabirini sıklıkla kullanıyor. Yumuşak güç uluslararası ilişkilerde kullanılan bir terim. Joseph S. Nye’ın ilk kez kullandığı terim şöyle açıklanabilir: Yumuşak güç bir ülkenin askeri veya ekonomik baskı uygulamadan, çekicilik, ikna ve meşruiyet yoluyla başkalarını kendi istediği yönde davranmaya razı etme kapasitesidir. Kültür, sanat, yaşam tarzı yumuşak gücün unsurları olmakla birlikte demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi normlar da yumuşak gücün vazgeçilmez unsurlarıdır. Ali Güreli yumuşak güçten bahsederken demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi konulardan bahsetmekten özellikle imtina ediyor. Ali Güreli, Youtube’da geçtiğimiz günlerde yayınlanan Teke Tek Sanat’ta Bedia Ceylan Güzelce’nin konuğu oldu. Güreli, 19 Mart’ta başlayan sürecin kendisine ne ifade ettiğini programda açıklıyor. Fuarın organizasyonu açısından 19 Mart’ta bir donma yaşandığından bahseden Güreli’yi dinlediğinizde başta demokratik bir endişe ile konuştuğunu sanabilirsiniz. Oysa ilerleyen cümlelerde ortaya çıkıyor ki mesele halkın ortaya koyduğu tepki. Güreli memlekette bir sorun olmadığına dair yabancıları zaman içinde nasıl ikna ettiklerinden gururla bahsediyor. Contemporary İstanbul açısından 19 Mart’ta başlayan sürecin anlamı seçme seçilme hakkının tehdit altında olması değil halkın bunu protesto etmesinin organizasyon üzerinde yarattığı riskmiş meğer.
Tersane İstanbul'un bir kent suçu olduğuna yönelik değerlendirmeler bir kenara içinde bulunduğumuz siyasi konjonktüre rağmen önde gelen sanat galerileri, sanatçılar ve izleyiciler Contemporary İstanbul’a katılmakta bir sakınca görmüyorlar. 19 Mart'ın hemen ardından demokrasiden, ifade özgürlüğünden dem vuran bildirilere imza atan galeriler, üzerinden yalnızca altı ay geçmiş olmasına karşın siyah zemin üzerine beyaz harflerle yazdıkları metinleri çoktan unutmuş gözüküyorlar.
Tersane İstanbul’a dair notlar:
Başta Haliç Dayanışması olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşu, meslek odası ve uzman Tersane İstanbul’u bir “kent suçu” olarak nitelendiriyor. “Kent suçu”, kentsel mekânda geri dönülmez tahribat ve kamusal zarara yol açan, hukuk dışı veya etik dışı uygulamaları tanımlamakta kullanılan bir kavramdır.
-Tersane İstanbul projesi ilk olarak “Haliç Yat Limanı ve Kompleksi (Haliçport) Projesi” adıyla 2013’te Ulaştırma Bakanlığı tarafından yap-işlet-devret modeliyle gündeme getirildi. Koruma Amaçlı İmar Planları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 3 Şubat 2016’da onaylanarak askıya çıkarıldı. Dikkat çekici biçimde, konut fonksiyonuna resmi planda yer verilmemişti.
-Proje alanı, İstanbul 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararıyla kentsel ve arkeolojik sit alanı ilan edilmişti. Bu nedenle tüm uygulamaların Koruma Kurulu onayına tabi olması gerekmesine karşın, süreçte merkezi idarenin baskısı ile kurul kararlarının by-pass edildiği iddia edildi. Nitekim 2018’de İstanbul II Numaralı Koruma Kurulu, bakanlık yetkililerinin ısrarına rağmen inşaat ruhsatı için onay vermeyi reddetti; ancak buna rağmen bazı tescilli yapıların yıkıldığı öğrenildi. Özellikle Osmanlı döneminden kalma Divanhane Karakolu binası, 2021 başlarında “yol genişletme ve kavşak düzenlemesi” gerekçesiyle gece yarısı iş makineleriyle yıkıldı.
-Türkiye’de kıyı alanlarında kalıcı konut inşası ve satışı normalde kısıtlanmışken, 2018 yılında yapılan bir yönetmelik değişikliği ile bu engel aşıldı. Turizm Tesisleri Niteliklerine İlişkin Yönetmeliğe eklenen maddeyle, kamu arazilerinde yap-işlet-devret modeliyle kurulan turizm tesislerine %20 oranında kat mülkiyeti oluşturma ve birimlerin satışı imkânı tanındı. Bu düzenleme sayesinde proje üzerindeki bazı yapıların hukuken “apart otel” statüsünde olması planlandığı halde, fiilen lüks rezidans olarak pazarlanıp satılmasının önü açıldı. Meslek odaları, kiralanmış hazine arazisi üzerinde konut satılmasının yasa dışı olduğunu vurgulasa da şirket yetkilileri “49 yıllık üst kullanım hakkı (leasehold) tapusu” ile satış yaptıklarını duyurdu.
-Resmi tanıtımlarda 2 km uzunluğundaki kıyı şeridinin yeniden insanlarla buluşacağı vurgulanıyor. Kağıt üzerinde bunun doğru olduğu söylenebilir. Ancak, proje kapsamındaki kamusal alanlar, gerçekte özel işletmelerin kontrolünde olacak ve bu alanlara erişim, tüketim gücü ve sosyal statü ile sınırlanacaktır. Haliç Dayanışması temsilcileri, kıyı hattının yalnız belli gelir grubundan kişilerin kullanımına sunulacağını, arka tarafta kalan yoksul mahallelerin ise denizle bağlantısının koparılacağını ifade etmektedir. Proje tanıtımında vurgulanan müze, kültür merkezi gibi unsurların da “herkes için erişilebilir kamusal mekân” olarak sunulup projenin meşrulaştırılması amacıyla kullanıldığı ileri sürülmektedir.
Sonuç olarak kamu yararı ilkesinin ihlali, doğal ve kültürel mirasın tahribi, şehir planlaması ilkelerine aykırılık ve toplumsal rızanın yok sayılması gibi unsurlar, projenin sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri ve uzmanlar tarafından bir kent suçu olarak değerlendirilmesine yol açmaktadır.
İlginizi Çekebilir