Babanın ölümü, kızkardeşliğin doğumu: Kıyıda
KÜLTÜR SANATYasın merkeze oturduğu Kıyıda, ölüm ve doğum metaforlarıyla diyalektik bir yolculuğu anlatıyor. Babanın ölümüyle açığa çıkan buluşma, kırgınlık, yüzleşme ve kavuşma kızkardeşliğin de doğumu...
Büşra Bilginer’in ilk uzun metraj filmi Kıyıda, kadınlar için ise vahim bir tabloyu gözler önüne seriyor. Yarayı ailede, dermanı kızkardeşlikte buluyor kadınlar. Bir çırpıda yazdığım bu cümle kadar kolay yaşanmıyor hikâye. Yarayı görmek ve sebebini kabullenmek bazen hiç mümkün olmuyor bazen de yıllar alıyor. Yarayı söküp atmak için babanın/ ailenin ölmesini beklemekle; özgürleşmek ve kenetlemek için yıkılması gereken bir kurumun üzerimize çürümesini beklemekle geçiyor ömür.
Büşra Bilginer’in ilk uzun metraj filmi Kıyıda, görünürde dört kız kardeşin buluşma hikayesini anlatıyor. Babanın ölümüyle açılan filmin daha ilk sahnesinde dört kadının da birbirinden farklı hikayeleri olduğuna anlıyoruz. Defne, Nilüfer, Yasemin aynı dikenli bahçenin çiçekleri olarak; Deniz ise belli ki kızkardeş bir annenin yol arkadaşlığıyla o dikenleri güle çevirerek büyümüş.
Filmin konusundan kısaca söz etmek istiyorum. Ulusal ve uluslararası film festivallerinden ödül ve adaylıkla ayrılan Kıyıda, Side’de geçiyor. Huzur ve dingin görüntülerin fonda olduğu bir resimle karşı karşıyayız ancak detaylarını bilmediğimiz ana hikâye oldukça dramatik. Çünkü kızkardeşlerin birlikte büyümesine izin vermeyen bir babanın ağır izlerini taşıyor, çatışmasını da buradan alıyor. Babanın yumruğuyla nar tanesi gibi dağılan kadınlar, yine aynı babanın ölümüyle bir araya geliyorlar. Filme hâkim olan yas da babanın ölümünden ziyade bu kadınların ayrılık türküsü. Yasemin ve Defne Gülten Akın’ın “Senin hiç haberin olmasa / Senin hiç haberin olmaz ki/ Başlar biter kendi kendine o türkü” dizeleriyle acısını yaşarken; Nilüfer aynı şiirin “Yitirmeli büyük yolların birinde ne varsa/ Böcekler gibi başlamalı yeniden” dizelerinde. Deniz ise kendi şiirinin dizesi olmanın yolcuğunda.
Yasın merkeze oturduğu Kıyıda, ölüm ve doğum metaforlarıyla diyalektik bir yolculuğu anlatıyor. Babanın ölümüyle açığa çıkan buluşma, kırgınlık, yüzleşme ve kavuşma kızkardeşliğin de doğumu... Filmin giriş bloğunda bu kardeşlerin hayatının birbirine değmediğine, orta blokta kırgınlıklar ve yüzleşmeye, finalde ise kavuşmaya tanıklık ediyoruz. Üstüne basarak söylemek istiyorum ki tüm bunlar babanın ölümüyle gerçekleşiyor. Aileyi temsil eden babanın ortadan kalkmasıyla kızkardeşler yeniden bir araya geliyor. Bu bir araya geliş gerçekleşene kadar çok büyük yüzleşmelere tanıklık etmiyoruz. Yine filmin “kavuşma” aşamasına gelene kadar kadınlar neredeyse göz teması bile kurmuyor, birbirinden kaçıyorlar. Babanın/ ailenin hayaleti kötü bir ruh gibi dolaşıyor üzerlerinde. Bu birbirinden farklı karakterler aynı silahın farklı kurşunlarıyla vurulmuş. Nilüfer yalnızlığı, Yasemin aileyi, Defne ise sitemi giymiş üstüne korunmak için. Hikâyenin detayını bilmediğimiz için olay değil duygu odaklı, karakterlerin içsel çatışmaları üzerinden ilerliyor film. Geçmişin bilgisini bize verecek diyaloglardan ziyade duyguları öğrendiğimiz vurucu bazı diyaloglara sahip olması da içsel çatışmayı destekliyor.
Büşra Bilginer’in ilk uzun metraj filmi Kıyıda, genç bir senarist yönetmen için oldukça parlak; biz seyirci için umut verici. Kadınlar için ise vahim bir tabloyu gözler önüne seriyor. Yarayı ailede, dermanı kızkardeşlikte buluyor kadınlar. Bir çırpıda yazdığım bu cümle kadar kolay yaşanmıyor hikâye. Yarayı görmek ve sebebini kabullenmek bazen hiç mümkün olmuyor bazen de yıllar alıyor. Yarayı söküp atmak için babanın/ ailenin ölmesini beklemekle; özgürleşmek ve kenetlemek için yıkılması gereken bir kurumun üzerimize çürümesini beklemekle geçiyor ömür.
“Aile kurumunun öneminin vurgulanması, aile içindeki birlik ve beraberliğin korunması, mevcut riskler karşısında ailenin topyekûn desteklenmesi amacıyla 2025 yılı, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN tarafından “Aile Yılı” olarak ilan edilmiştir.”
-Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı (2024-2028)
“Verilere göre 2025’in ilk 6 ayında öldürülen 136 kadından 96’sı, aile üyesi bir erkek tarafından öldürüldü. Kadınların büyük çoğunluğu kendi evlerinde yaşamını yitirirken, ev içi alanın bir şiddet mekânına dönüştüğü vurgulandı.”
-Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2025 Temmuz Raporu
İlginizi Çekebilir