Adım sırası iktidar/devlette...
SİYASETAdım atılması gereken ikinci alan ise PKK’nın kendini feshetmesinden sonra silah bırakacak PKK’lıların durumudur. Bunlar Suriye’de mi kalacaklar, üçüncü ülkelere mi gidecekler, dönmek isteyenlerin hukuki durumları ne olacak ve bunların topluma entegrasyonu için herhangi bir plan söz konusu mudur?
DEM Parti yetkililerinin açıklamaları sürecin, bir anlamda 2013’te olduğu gibi “merdiven” sistemi ile yani sırayla karşılıklı adım atılarak ilerleyeceğini gösteriyor. Öcalan ilk adımı, PKK buna uyacağını açıkladı. Şimdi sıra iktidar/devlet blokunda.
Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrının içeriği bir şekilde tartışılmaya devam ediyor.
Tartışma kapsamında ilk dikkat çeken nokta; çağrının Suriye’deki özel yapıyı kapsayıp kapsamadığı konusunda. Aynı saat diliminde farklı kanallara konuk olan DEM Parti’nin İmralı heyetinde yer alan Sırrı Süreyya Önder, “kapsadığını” ifade ederken; Tülay Hatimoğulları ise, “kapsamadığını” söyledi.
Açıkçası bu aşamada kapsayıp, kapsamasının bir önemi yok. Sonuç olarak bu çağrının bu aşamadaki muhatabı PKK ve onlar da, çağrıya uyacaklarını ve kongreyi toplayacaklarını açıkladılar.
İşte tam bu noktada PKK yöneticilerinin fesih kararı almak kongreyi toplarken bir anlamda Öcalan’ın bu sürece liderlik etmesini yani toplanacak kongreye başkanlık yapmasını talep ettiler. Bu talebi, Öcalan’ın serbest bırakılması olarak okuyamayacağımız açık. Bu durumda talepleri muhtemelen Öcalan’ın teknolojik imkanlar kullanarak kongreye katılımının yolunun açılmasıdır.
Nitekim DEM Parti Eşbaşkanı Hatimoğlları da, son grup toplantısında, Öcalan’ın bu sürece katkısının sürebilmesinin koşulunun yaşama ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi olduğunu ifade etti. Gelinen bu noktada bunu sağlamak iktidar/devlet için zor olmasa gerek.
***
Peki bundan sonra süreç nasıl ilerleyecek?
Son günlerde DEM Parti yetkililerinin açıklamaları sürecin, bir anlamda 2013’te olduğu gibi “merdiven” sistemi ile yani sırayla karşılıklı adım atılarak ilerleyeceğini gösteriyor.
Bahçeli’nin çağrısına imkanlar dahilinde Öcalan mektup ve mektuba giremeyen not ile karşılık verdi. Öcalan çağrısına da PKK uyacağını açıkladı.
Şimdi sıra iktidar/devletin atacağı adımlarda.
Bunların bir kısmı kulis bilgileri olarak kamuoyuna yansıdı.
Açıkçası bu aşamada atılması gereken adımları ikiye ayırmak mümkün. Ki bu ayrım 2013’te sağlıklı yapılmadığı için mesafe alınamadı.
O günlerde bir yazımda ifade ettiğim gibi şu anda başlayan süreçte birbiriyle eş zamanlı çözülecek iki soruna işaret ediyor. Kuşkusuz bugünkü durumu 2013’den daha karmaşık hale getiren Suriye’de var olan fiili durum.
Bu iki sorunun ilki, Kürt sorununun çözülmesi. İkinci de PKK’nın feshi durumda, örgüt üyelerinin geleceğinin ne olacağıdır.
İlk alanda yani Kürt sorunun çözülmesinde atılacak adımların başında sorunun varlığını kabul etmek ve demokratikleşme sürecine dönüştür.
Kulislere yansıyan bilgilere göre bu alanda atılacak adımlar ancak sembolik düzeyde. Sonuç olarak daha temel sorun, ülkede demokrasinin ve siyasetin alanının daraltılması ya da başka ifadeyle iktidar/devlet blokunun çizdiği sınırlara hapsedilmesidir.
Adım atılması gereken ikinci alan ise PKK’nın kendini feshetmesinden sonra silah bırakacak PKK’lıların durumudur. Bunlar Suriye’de mi kalacaklar, üçüncü ülkelere mi gidecekler, dönmek isteyenlerin hukuki durumları ne olacak ve bunların topluma entegrasyonu için herhangi bir plan söz konusu mudur?
Bu noktada bakalım iktidar/devlet bloku beklenen adımları ne zaman ve ne şekilde atacak?
***
Kuşkusuz bu aşamada silahların susması elbette önemlidir. Ama şu da unutulmamalıdır ki, Öcalan’ın ifadesiyle silahla hak arama devri geçmiş olsa da, Kürtlerin hak ve taleplerinin kamusal alanda çözümü ancak anayasal eşitlikle mümkün.
Nitekim, PKK örgüt olarak, Kürt kimliğini, Kürtlerin hak ve özgürlüklerini gündemleştirmek için ortaya çıktı ve bunun terör ile yaptı. Bu açıdan PKK bir sonuç. Ve hala bu sonucun ortadan kaldırılmasının yolu içeride demokratikleşme, anayasal eşitliğin sağlanması ile mümkün olacaktır.
Ve bugün Türkiye’de sağlanamayan budur.
İktidar uzunca bir süredir kamusal alanda Müslüman üst kimliği ile Kürtleri homojenize etmek istiyor.
Diğer yandan silahın ve şiddetin bir vesayet olarak Kürt siyaseti hareketi ve genel olarak siyasetin üzerinden kalkması, kuşkusuz Kürt siyasi hareketinin özgürleşmesi ve yeniden Türkiyelileşme için fırsat olduğunu kabul etmek durumundayız.
Diğer yandan bu süreci bekleyen en büyük tehlike bu süreci bir bütün olarak salt siyasi (AKP-MHP-DEM Parti) çıkarlara kurban etmek olur.
Süreci barış kadar demokrasi merkezine almadan, kısa vadeli siyasi çıkara (Amacı belli bir anayasa değişikliği gibi) kurban edilmesi, bunu hedefleyenlerin amacına ulaşmasın katkı sunabilir, o kadar…
İlginizi Çekebilir