MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Yol haritasını kim belirleyecek?

ANA SAYFASİYASETYol haritasını kim belirleyecek?
Yol haritasını kim belirleyecek?

“Terörsüz Türkiye” sürecini bir devlet proje olmaktan çıkarıp büyük toplumsal uzlaşmaya, toplumun sahiplenmesine dönüştürmek siyasal ve toplumsal alanda büyük bir demokrasi koalisyonu kurmakla mümkündür. 

10 Ağustos, 2025, Pazar 03:19
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Murat Aksoy
Murat Aksoy

Komisyon çalışmalarının muhalefetin talep ettiği biçimde demokratikleşmeye, hukuka dönüşe ve siyasi alanın genişlemesine katkısı olacaksa bunun yolu komisyonda muhalefet partilerinin şeffaflık temelinde bir demokratikleşme, demokrasi koalisyonu kurulması önemli hale gelmiştir.

Geçtiğimiz günlerde CHP’nin akademi kökenli bir milletvekili ile uzun uzun sohbet etme imkanı buldum.

Konuşmamızın ana ekseni büyük ölçüde CHP’nin “terörsüz Türkiye” hedefi sürecinde kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda rolü üstüne idi.

Milletvekili, CHP’nin gerek sürece bakışını gerekse komisyonda olmasının önemini ifade ederken; süreç konusunda rezervlerini ve bu bağlamda partinin süreçte olumsuz etkilenme olasılıklarına da dikkat çekti. Ki her biri haklı tespite dayanıyordu.

Yazılmamak üzere konuştuğumuz için söylediklerine burada nokta koyayım.

Peki gerçekten bu süreç, CHP’yi nasıl etkiler?

Şu gerçeği kabul ederek başlayalım; CHP, tarihsel olarak kurucu parti olma hasabiyle Kürt sorunun daima bir parçası oldu. Ve bu çoğunlukla da olumsuz oldu.

Ancak ortaya çıktığı yani kamusallaştığı andan itibaren Kürt sorununun çözülememiş olmasının sorumlusu CHP değil, siyaseti tekeline almış olan devlet ve devletin güvenlik politikalarıdır.

Devlet, Kürt sorununu yok sayması; sorunun varlığını kabul eden ve çözüm iradesi ortaya koyanların neden başarılı olamadıklarını da son dönemde kamuoyuna yansıyan kimi bilgilerden, itiraflardan anlayabiliyoruz.

Özal’ın yaşadığı zorluk ve engelleri de, AKP’nin sorunu sahiplenip çözmek için ilk adımı attığı 2009’da yaşananları da biliyoruz.

Kürtleri etnik kimlikleriyle yok sayma, eşit vatandaşlığı kabullenmeme ve bölgeye uygulanan ayrımcı politikalar ve bölgede uygulanan güvenlikçi politikalar, PKK’yı ortaya çıkarmış ve süreç içinde büyütmüştür. Ve uluslararası düzeyde de zaman zaman Türkiye’ye karşı kullanılmasının yolunu açmıştır.

Bu noktada bir kez daha ifade etmek gerekir ki, PKK bir “sonuçtur”. 

Çözüm de, PKK’yı ortaya çıkaran “nedenler”in ortadan kaldırılması ile doğrudan bağlantılıdır.

Gelinen nokta siyaset öncülüğünde, toplumsal taleplerin ortaya çıkardığı iktidara yönelik baskı ile değil, devlet ve Öcalan arasında uzlaşmadan başlamış olmasıdır. Yani içinde olduğumuz süreç, aşağıdan siyasi baskı ile değil yukarıdan ortaya konan irade ile ortaya çıkmıştır.

TERSTEN ÇÖZÜM

Bu açıdan son sürece bakıldığında çözüm, yukarda ifade edilenin tersine işliyor.

Yani öncelik içerde PKK’nın doğmasına yol açan yani “nedenleri” ortaya çıkaran siyasal anlayış değişmeden; Ortadoğu’da yaşanan ve yaşanması olası gelişmelerin Türkiye’yi olumsuz etkileyeceğini düşünen devlet adına Bahçeli, PKK adına Öcalan siyasi bir inisiyatif geliştirerek “sonuç” olan PKK’nin silah bırakmasını ve kendini tasfiye etmesinin yolunu açıyor.

Bu hamle ile devlet ve Öcalan, PKK’nın silahlı bir örgüt olarak Türkiye’ye dış tehdit olmaktan çıkarıyor. Bu adım atıldıktan içerde komisyon kuruldu.

Ve görünen o ki, komisyona iki işlev yükleniyor; i) Silah bırakan PKK’lıların ülkeye dönüşünün ve toplumsal entegrasyonunun sağlanması ve ii) bu süreci kolaylaştıracak demokratik adımlar konusunda bir yol haritası hazırlamak.

Ama asıl önemlisi ise sürecin toplumsal kabulünü kolaylaştırmak.

Tersinden işliyor olsa da PKK’nın silah bırakması, içerde siyasetin alanının genişlemesi için bir umuttur ve önemlidir ama barışı garanti etmeyebilir. Bu açıdan süreç risksiz demek yanlış olur.

Unutmayalım ki gelinen nokta siyaset öncülüğünde, toplumsal taleplerin ortaya çıkardığı iktidara yönelik baskı ile değil, devlet ve Öcalan arasında uzlaşmadan başlamış olmasıdır.

Yani içinde olduğumuz süreç, aşağıdan siyasi baskı ile değil yukarıdan ortaya konan irade ile ortaya çıkmıştır.

O yüzden olsa gerek, araştırmalarda sürece belli bir oranda destek vara ama topluma yansıyan bir coşku yok.

Eğer komisyonun yol haritası ilişkin süreç, Meclis işleyişinde olduğu gibi iktidar bloku –süreç özelinde +DEM parti- önerilerinin kabul, muhalefet önerilerinin reddedilmesi şeklinde yürüyecekse muhalefet partilerinin komisyonda olmasının siyasi işlevi anlamsız hale gelecektir.

DEVLET Mİ, KOMİSYON MU?

İşte bu yüzden komisyona biçilen işlev ne olursa olsun; komisyondaki partilerin izleyecekleri siyaset ve somut siyasal önerileri önem kazanmıştır.

Bu noktada şu soru önemlidir; komisyondan beklenene yol haritasını kim belirleyecek?

Komisyon mu yoksa süreci başlatan devlet iradesi mi?

Eğer önemli olan yol haritasının kendisi diyorsanız sorun yok. Ama bu sürecin aynı zamanda ülkenin demokratikleşmesi, hukuka dönüşe, siyasi alanın genişlemesine katkısı olması isteniyorsa yukarıdaki sorulara cevap vermek durumundayız.  

Eğer komisyonun yol haritası ilişkin süreç, Meclis işleyişinde olduğu gibi iktidar bloku –süreç özelinde +DEM parti- önerilerinin kabul, muhalefet önerilerinin reddedilmesi şeklinde yürüyecekse muhalefet partilerinin komisyonda olmasının siyasi işlevi anlamsız hale gelecektir.  

Bu açıdan komisyon çalışmalarının muhalefetin talep ettiği biçimde demokratikleşmeye, hukuka dönüşe ve siyasi alanın genişlemesine katkısı olacaksa bunun yolu komisyonda muhalefet partilerinin şeffaflık temelinde bir demokratikleşme, demokrasi koalisyonu kurulması önemli hale gelmiştir.

Muhalefet bunu başarabilirse terör örgütü olarak PKK’yı ortaya çıkaran koşulları yani nedenleri ortadan kaldırılmasının yolu açılmış olur.

Aksi olur yani yol haritası komisyon dışında belirlenir ve komisyonun sembolik değişimler yapmasına izin verilirse; PKK bitmiş olsa da demokratikleşmenin yolu otomatik açılmış olmayabilir.

Bu yüzden “terörsüz Türkiye” sürecini bir devlet proje olmaktan çıkarıp büyük toplumsal uzlaşmaya, toplumun sahiplenmesine dönüştürmek siyasal ve toplumsal alanda büyük bir demokrasi koalisyonu kurmakla mümkündür. 

Bu açıdan belki de soru şudur; komisyon yani siyaset, bu sürecin “öznesi” mi yoksa “nesnesi” mi olacağıdır. Kurulacak büyük barış ve demokratikleşme cümlesinin öznesi olması hepimizin en büyük dileğidir.

Şimdi CHP’yle ilgili soruduğumuz soruya gelebiliriz. CHP, gerek Kılıçdaroğlu gerekse Özel liderliğinde çözüm süreçlerini destekledi. Bu destek, son süreç için de geçerli.

“Terörsüz Türkiye” süreci sadece silahların bırakılması ile değil ancak Türkiye’nin demokratikleşmesi, hukuka dönmesi ve siyasetin alanının genişlemesi ile gerçekleşebilir.

CHP, bunun gerçekleşmesinde olmazsa olmaz bir partidir ve bu sorumlulukla hareket etmelidir.

  • Ahlak yoksa çürüme kaçınılmazdır Ahlak yoksa çürüme kaçınılmazdır
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Murat Aksoy
Murat Aksoy

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Murat Aksoy
Murat Aksoy Yol haritasını kim belirleyecek?
Fahri Bakırcı
Fahri Bakırcı “Yeter söz milletindir” sloganı üzerine (1)
Mehmet Akif Koç
Mehmet Akif Koç Zengezur Koridoru ya da “Turan Yolu”ndan “Trump Yolu”na
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray Tarikatlar ve İktidar
Deniz Nas
Deniz Nas Yeni Sol: Bireyin kimliğinin politiğe taşınması
Turgay Bozoğlu
Turgay Bozoğlu De te fabula narratur!
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel Atı alan bir kez daha Üsküdar’ı geçer mi?
Tunay Şendal
Tunay Şendal Ahlaki ve yapısal krizlerin aşındırdığı toplumsal güven
Ekrem İmamoğlu
Ekrem İmamoğlu Türkiye’de iç barış ve dış itibar nasıl sağlanır?
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş İstanbul’da ilk rasathane nasıl kuruldu?
Bahar Akpınar
Bahar Akpınar Homo Criminalis: Suçun Kurduğu Düzen
Bilal Sambur
Bilal Sambur Sahte diploma, sahte insandır
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan Jane Austen hayatımı mahvetti: Aşkın ve anlamın yolculuğu
Emir Berke Yaşar
Emir Berke Yaşar Hayat Hanım’ı yeniden okumak
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Yeni çözüm sürecinde Meclis’te ilk güçlü adım
Ahmet Öztopkara
Ahmet Öztopkara Arendt ve fikri mülkiyet: Yaratıcı eylemin sınırları
Gönen Orhan
Gönen Orhan Tüketiyorum, o halde VARIM!
Bora Şahin
Bora Şahin Makyajla yazılan manifesto
Bilgehan Uçak
Bilgehan Uçak Simi’den
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı