MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Ahlak yoksa çürüme kaçınılmazdır

Ana SayfaSi̇yasetAhlak yoksa çürüme kaçınılmazdır
Ahlak yoksa çürüme kaçınılmazdır

Karşımızda bir dine inandıkları için “ahlak”a ihtiyaç duymayan insanların öznesi olduğu bir kötülük var. 

06 Ağustos, 2025, Çarşamba 08:25
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Murat Aksoy
Murat Aksoy

Ülkede yaşadıklarımıza baktığımızda karşımızda olan çürüme din ya da inançla ilgili değildir. Bu çürümenin tek kaynağı ahlakidir. Meşruiyetini siyasal güçten alan, onun dokunulmazlığına sığanan, kraldan çok kralcı olan bir ahlaksızlıktır.

“Ahlakın yerine dini geçiren insanların sayısı durmadan artıyor… Bir dinleri olduğu için ahlâka ihtiyacı kalmamış gibi davranıyorlar.”

Amin Maalouf

Türkiye’den bahsedilirken kullanılan cümlelerden birisi de; “Yüzde 99’u Müslüman” olma özelliğidir.

Elbette bu cümle sadece sayısal bir çoğunluk tespiti değil aynı zamanda “Müslüman olma”ya atfedilen olumamayı yani 'a priori' olarak “iyi” olma halini de ifade eder.

Peki yüzde 99’u Müslüman yani iyi insan olması beklenen bu ülkede, sadece 3-4 gün içinde yaşadıklarımız, ortaya çıkanları nasıl açıklayacağız?

Açıkçası sadece son günlerde değil son yıllarda toplumun farklı düzlemlerinde ortaya çıkan olumsuz tabloyu “makro” düzeyde bir “çürüme” olarak tanımlarsak hata yapmış olmayız. 

Sahte diploma skandalı mesela?

Sahte diplomalar, o diplomalarla akademide görev alanlar, devletten iş almak için kullanlar…

Ortaya çıkan haliyle bu olay, basit bir e-imza çalmanın ötesinde organize sınıf atlama, rant üretme, ranta el koyma aracı olarak kullanılmış 

Ya da bir kedinin tekmelenerek öldürülmesi…

Ya da kadınların en yakınları tarafından öldürülmesi…

Kartalkaya’daki otelde yaşanan cinayet…

Bu olumsuz örnekleri çoğaltmak mümkün.

Peki nasıl oluyor ya da olabiliyor bütün bunlar?

Dahası kendini kültürel kimlik olarak muhafazakâr tanımlayan iktidar döneminde bunlar nasıl olabiliyor?

Neden ortaya çıkan bunca kötülük karşısında insani, siyasi sorumluluk hissetmez, özeleştiri vermez ya da istifa etmez?

Müslüman olma haline hasredilen bunca olumlu özellik, sorduğunuzda “Elhamdülillah Müslüman”  diyecek bu insanlarda, bireylerde yok?

Korkum şu ki kaşımızda Allah’a inanan ama güvenmeyen bir çoğunluk var.

Ya da ilahi olan inanç ile dünyevi olan gündelik hayatın farkını bilen ve buna göre yaşayan bir çoğunluk.

***

Müslüman -Hristiyan, Yahudi ya da başka bir dinden- olmak, tek başına dine inanan bir insanı hatasız, günahsız hale getirmez.

Sonuçta inanç özel alanda bireysel, kamusal alanda cemaatsel bir takım pratikleri içerse de, insanın yaratıcı ile kurduğu içsel bir bağı ve ilişkiyi ima eder.

Bu açıdan kamusal alanda cemaatsel bazı pratikleri içerse de dinler, özünde özel alanda yaratıcı ile kurulan ve yaşanan bireysel ve duygusal bir ilişkidir.

Bu açıdan bir dindardan beklenen, inancından gelen değerlere saygılı, iyi bir insan olmasıdır. Ve dinlerin genel ilkerinin neredeyse ortak olduğunu düşündüğümüzde dünyada çoğunluğun iyi insanlardan oluşmasını beklemek abartılı olmasa gerek.

Ve bu iyilik halinin pratikte hayat bulacağı zemin de, özel alan değil kamusal alandır. Çünkü sosyal varlık olarak insan ancak kamusal alandaki ilişkilerle insandır. Ve kamusal alanda ilişkiler de esas olarak seküler yani dünyevidir.

Ve burada “iyi” insan olma halini sağlayacak olan şey “inanç” değil temeli dünyevi ilişki olan “ahlak”tır.

Bu açıdan ahlakın kaynağı, inanç/din değil gündelik hayatta var olan dünyevi/seküler ilişkilerdir.

***

Son dönemde yaşanan çürümeye buradan bakmanın daha anlamlı olduğunu düşünüyorum.

Yukarıda sorduk, tekrarlayalım; kendini kültürel kimlik olarak muhafazakâr olarak tanımlayan bir iktidar döneminde belirgin hale gelen bu “çürüme” halini nasıl açıklamalı?

Yaşanan bu çürümenin kaynağı din değil. Bunları yapanların kültürel olarak Müslüman olmaları da bu gerçeği değiştirmez.

İnandığı dinden bağımsız olarak içinde yaratıcı korkusu taşımayan bir insanın kötülüklerini dine bağlamak elbette büyük bir haksızlıktır.

Karşımızda bir dine inandıkları için “ahlak”a ihtiyaç duymayan insanların öznesi olduğu bir kötülük var. 

Bu açıdan ülke olarak sorunumuz inandığımız din, onun pratiklerini getirip, getirmemek değil kamusal alanda üreteceğimiz ahlaktan yoksun olmamızdır. 

Bu yazıyı bana yazdıran epilogda yer alan Amin Maalouf’un “Bir dinleri olduğu için ahlâka ihtiyacı kalmamış gibi davranıyorlar” sözüdür. Maalouf’un Doğu’dan Uzakta (Les Désorientés) kitabında bu söz, şöyle geçer; “Din elbette önemli, ama aileden, arkadaşlıktan, sadakatten daha önemli değil. Ahlakın yerine dini geçiren insanların sayısı durmadan artıyor… Bir dinleri olduğu için ahlâka ihtiyacı kalmamış gibi davranıyorlar.”

Gerçekten de, ülkede yaşadıklarımıza baktığımızda karşımızda olan çürüme dinle ya da inançla ilgili değildir.

Bu çürümenin tek kaynağı ahlakidir.

Meşruiyetini siyasal güçten alan, onun dokunulmazlığına sığanan, kraldan çok kralcı olan bir ahlaksızlıktır.
 

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Murat Aksoy
Murat Aksoy

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Armağan Öztürk
Armağan Öztürk CHP’nin çözüm süreci komisyonuna katılımı
Murat Aksoy
Murat Aksoy Ahlak yoksa çürüme kaçınılmazdır
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan 2025 Model demir perdenin ekonomiye zararları
Beril Esra Atahan
Beril Esra Atahan Evren boşluk sevmez: Gitmeden gelinmez, kapanmadan açılmaz
Murat Paker
Murat Paker Matematiğin kümeler teorisinden psikolojinin kimlik teorisine: Türkler, Kürtler, Türkiyeliler
Erol Katırcıoğlu
Erol Katırcıoğlu Demokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Terörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray Çözüm komisyonu: Barış makyajı mı, siyasi tuzak mı?
Çağhan Uyar
Çağhan Uyar İktidarın oyunu, CHP’nin açmazı
Bumin Yağız Avcı
Bumin Yağız Avcı Zamanın Ruhu: Neoliberalizmin tahakkümü, ideolojik boşluk ve sınıf bilincinin çözülmesi 
Eser Karakaş
Eser Karakaş Meslek liseleri tartışmaları (1)
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel Sahte diplomalar ve Koçi Bey
Mehmet Fatih Ceylan
Mehmet Fatih Ceylan Bitmeyen veya bitirilmeyen çile: Ortadoğu
Yüksel Işık
Yüksel Işık Vedat Dalokay’dan Ders Almak
Murat Kartalkaya
Murat Kartalkaya Trump da Trump!
Mehmet Şafak Sarı
Mehmet Şafak Sarı Yapay zeka "silahlanma yarışı"
M. Coşkun Cangöz
M. Coşkun Cangöz Aslında vergiyi kim ödüyor?
SON GELİŞMELER
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı