Sosyal yardımlı zaferlerin sonu: AK Parti’nin yeni gerçekliği
SİYASET2025’in ilk çeyreği dolarken alışık olunmayan seçim yenilgileri farklı biçimlerde telafi ediliyor.
Otoriter yapının meşruiyetini sosyal yardımlarla sağlayan iktidar bloku için bu model artık eskisi kadar işe yaramıyor. Uzayan ekonomik kriz, orta ve alt sınıflar arasında aşağı yönlü hareketliliği artırırken, zamanın ruhu sosyal yardımı değil, sosyal devleti zorunlu kılıyor. Sosyal yardımla ikna edilen seçmen giderek azınlığa düşüyor.
AK Parti iktidarının ilk 10 yılında, zaman zaman Ekonomi Bakanı Ali Babacan’dan duyduğumuz bir istatistik vardı: Türkiye’de yoksulluğun derinliğini gösteren gelir dilimi istatistikleri. Günlük geliri en düşük grupların azaltılmasıyla övünen bu veriler, dönemin ruhunu yansıtıyordu. AK Parti iktidarının ilk 10 yılına sosyal yardımlar damga vurdu.
Bu işin piri, mucidi, Erdoğan’dan daha az zeki olmayan Turgut Özal’dı. FakFukFon’u başlatmış ve oyun kimden alınacağını iyi biliyordu. Erdoğan liderliğindeki AK Parti, FakFukFon’u geliştirdi ve valiliklerde bir numaralı birim haline getirdi. Parası olan işini öyle ya da böyle çözerdi, ama karnı aç olanın, temel ihtiyaçlarını karşılayamayanın derdini çözmek öncelikti. Valinin hemen altında Sosyal Yardımlaşma birimi yer alıyor, kaymakamlıklarda da durum farklı değildi. Yemek, ısınma ve temel ihtiyaçların karşılanmasında sosyal yardımlar en ön plandaydı. Sosyal güvencesizliğin çaresi bulunmuştu. Sağlık sistemi için yeşil kart, pek çok kişiyi sosyal sigorta sisteminin dışında kalmaya yönlendiriyordu. Kimi kesimlerin istismarına maruz kalsa da, özünde amaç hasıl olmuştu. AK Parti, bu yolla tüm çeperlerde gücünü tahkim ediyordu.
Rahmetli Güngör Uras, bu durumun işsizlik riski doğuracağını öngörmüş ve “Sosyal Yardımlar İyi de İşsizliği Teşvik Ediyor” başlıklı yazısında durumu tespit etmişti.
AK Parti’nin sosyal yardım ağıyla yakaladığı en büyük seçmen kitlesi ev kadınlarıydı. Türkiye’ye tepeden bakıldığında, her 100 kişiden 50’si kadın, her 100 kadından 70’i ev kadınıydı. Bu, 55 milyonluk seçmen tabanında yaklaşık 18 milyon oy anlamına geliyordu. Özal, Erdoğan’dan belki daha zekiydi, ama Erdoğan Özal’dan çok daha hırslıydı. Hep kazanmak için ev kadınlarını kazanmanın önemini fark etmişti. 2018 seçimlerinden sonra yapılan sandık çıkış anketinde, kadınların en çok oyu Erdoğan’a verdiği ortaya çıkmıştı.
Ev kadınlarının yanı sıra, gelirle ters orantılı olan eğitim düzeyi de AK Parti’nin önünü açıyordu. Anahtar yine sosyal yardımlardı. AK Parti ideologlarının “cahilin feraseti” dediği şey, sosyal yardımla iktidarı ve partiyi eşleyen bir algı yönetimiydi aslında. Yardım, kamusal gücün değil, siyasal gücün ürünü gibi görünüyordu. “Makarna-kömür” diyalektiği, muhalefetin “rüşvetle oy toplanıyor” eleştirisine yol açsa da, bu iddia dönüp iktidara mermi oluyor, yoksulun yanında olmayı eleştirmenin övünülecek bir yanı olmaması üzerinden prim yine AK Parti’ye gidiyordu.
2025’in ilk çeyreği dolarken alışık olunmayan seçim yenilgileri farklı biçimlerde telafi ediliyor. 2024’te yenilgiye razı görünen iktidar, bir sonraki seçimde yenilmeye razı olmayacağını deklare etti.
Boğaziçi Üniversitesi’nin değerli hocası Berk Esen’in 2021 tarihli “Türkiye demokrasisi neden yok oldu?” makalesinde, sosyal yardım bazında kurulan bu simbiyoz ilişki, otoriter sisteme katkı sağlayan ana argümanlardan biri olarak ele alınıyor.
Bu sistemin süregittiği uzun yıllar boyunca AK Parti her seçimi kazandı. 2015 Haziran seçimine kadar bu durum devam etti. 2015 Haziran’da tökezleyen iktidar, bir sonraki tökezlemeyi 2019 Mart seçimlerinde yaşadı. 2024 Mart seçimleri ise artık tökezleyen değil, sarsılan bir iktidardan bahsetmeyi gerektiriyordu.
2025’in ilk çeyreğinde, Türkiye tarihinde görülmemiş bir meşruiyet krizi yaşanmaya başladı. Bu kez, seçim yenilgileri farklı biçimlerde telafi ediliyor. 2024’te yenilgiye razı görünen iktidar, bir sonraki seçimde yenilmeye razı olmayacağını deklare etti.
Güngör Uras’tan Berk Esen’e, herkesin mutabık olduğu sosyal yardımla yol alma formülünün bozulduğu söylenebilir. 2002’den 2015-2018’e uzanan sosyo-ekonomik yapı ile 2015 sonrası dönüşen yapı arasında önemli bir makas oluştu. Otoriter yapının meşruiyetini sosyal yardımlarla sağlayan iktidar bloku için bu model artık eskisi kadar işe yaramıyor. Uzayan ekonomik kriz, orta ve alt sınıflar arasında aşağı yönlü hareketliliği artırırken, sosyal yardımı değil, sosyal devleti zorunlu kılıyor. Sosyal yardımla ikna edilen seçmen giderek azınlığa düşüyor. İş arayanlar azalırken, iş arama ümidini yitirenler çoğalıyor; geniş tanımlı işsizlik rekor kırıyor.
2025 Türkiyesi, 2002’den çok farklı. Tıpkı dünya gibi. Dünya değişirken Türkiye’nin değişmeyeceğini ummak saflık olur. AK Parti, otoriter tırnaklarını çıkarırken, mevcut modelle seçimleri kazanamadığının farkında. Yeni bir model içinse ne zaman ne de zemin var.
Bununla beraber son olarak rahmetli Sırrı Süreyya’nın da hatırlattığı gibi unutulmaması gereken bir şey var: Tarihin tekeri ileri doğru dönüyor; siz isteseniz de istemeseniz de.
İlginizi Çekebilir