© Yeni Arayış

Silivri’den Çağlayan’a; Çağlayan’dan Silivri’ye uzun bir gün

Dün İmamoğlu, Özkan ve Yanardağ için uzun bir gün oldu. Onların yaşadıklarını kendi kişisel deneyimim üzerinde yazmaya çalıştım. Ben yazarken zorlandım, dün İmamoğlu ve Özkan'ın bunu daha ağır yaşadıklarını tahmin etmek güç değil.

Bu satırları İBB’nin seçilmiş Başkanı İmamoğlu, danışmanı Necati Özkan ve gazeteci büyüğümüz Merdan Yanardağ’ın haklarında açılan “casusluk” soruşturmasını izlerken yazıyorum. Savcılık sorguları henüz bitmişti.

Ve ben tüm gün özellikle Ekrem İmamoğlu ve Necati Özkan’ın bu sabahtan itibaren yaşadıklarını düşündüm. Her ikisi de sadece ifade vermek için Silivri ve Kandıra’dan Silivri’ye getirildiler.

Ben birazda kendi yaşadığım üzerinden aklımdan kalan Silivri-Çağlayan-Silivri üçgeninde bir günü yazmak istedim.

Bundan bir süre önce yazdığım yazıda İBB soruşturmasını referans alarak iddianamelerin çıkmasının moral açıdan önemine değinmiş ve o andan itibaren günlerin ileri doğru değil geriye doğru sayılmaya başlanacağını ve bunun da hapiste olan biri için umutlanması için güçlü şans olduğunu yazmıştım.

Sonuçta iddianamenin sunulan mahkeme tarafından kabulü ile birlikte bir duruşma günü belirlenecek ve o günden itibaren duruşma gününe kadar geriye doğru gün saymaya başlanması, belirsizliğin sona ermesi demektir.

İddianame kabulü ile ilk duruşma arası benim kişisel tecrübemle 7 ya da 8 hafta idi. Yani ya 56. günden ya da 49. günden başlayarak geriye saymaya başlıyorsunuz. O zamanının çoğu da günlük rutinler dışında, size isnat edilen suçlamalara karşı savunma hazırlamakla geçiyor ve neredeyse her günü/olayı/detayı hatırlamaya; onlarla ilgili notlar, yazılar, tanıklar vs düşünüyorsunuz.

Peki son gün?

Evet, duruşma gününü bekleme heyecanı, son gün doruğa ulaşır. Son gün, savunmanızı tekrar edersiniz, sayfaları düzeltirsiniz, delilerinize bakarsınız, kıyafetlerinizi seçersiniz ama saatler geçmez hatta gece uyuyamazsınız.

Ertesi günü düşünürsünüz. Suçsuzluğunuz ispat çabanız kadar, o salona kimlerin geleceğini, sevdiklerinizi görmenizin heyecanı sarar içinizi.

Akşam sayımından sonra bir infaz memuru mazgalı açıp size sabah hazır olacağınız saati bildirir; “Sabah 7’de hazır olun” der ve mazgalı kapatır.

Sabah erken uyanılır eğer uyunabilmişse ve bayram sabahı gibi önceden hazırladığınız en güzel elbisenizi giyersiniz. Bu mahkeme heyeti için değildi, salonda sizi görecek insanlara iyiyim demenin dışında güçlüyüm demek içindir.

Ve koğuştan çıkarsınız. İlk arama koğuş önünde olur; ayakkabılarınızı çıkarıp ters biçimde yere vurmanız istenir; içinde bir şey varmışçasına.

Silivri 9. Nolu’da Cezaevi’nin o meşhur girişi kapısına kadar önünüzde bir, arkanızda bir olmak üzere infaz memuru arasında koridorlardan geçip son aşamaya gelirsiniz. Üzerinizdeki fazlalıkları çıkararak X-Ray cihazından geçip, muhtemelen aylar sonra ilk giriş yaptığınız geniş alana gelmiş olursunuz.

Tek başınıza iseniz çok beklemezsiniz ama kalabalık bir yargılamanın parçası iseniz ya da o gün duruşması olan başkaları varsa onları beklersiniz ya da onlar sizi bekliyorlardır. O andan itibaren sorumluluk infaz memurlarından güvenlik güçlerine/jandarmaya geçer. Kimlik tespiti, sıraya girme ve son olarak bileklerinizi kavrayan soğuk kelepçeler.

Ellerinize kelepçeleyen askerler utançlarından olsa gerek yüzünüze bakmazlar.

Liste tamam olduğunda sırayla o mavi ring minibüsüne bindirilirsiniz arka kapıdan. Şoförün olduğu tarafın arkasında bir boş koltuğun arkasında bazılarında iki, bazılarında üç kapalı bölme vardır. Her bölümde 6 kişinin oturabildiği 3’er kişilik iki plastik bank vardır. Sırayla elleriniz kelepçeli o küçük kafesin içine girersiniz ve üzerinize kapı kapanır ve kilitlenir. Unutmadan, her kafesin bir köşesinde bir kamera vardır, her şeyi ama her şeyi kayda alan. Sonuçta elleriniz kelepçeli, üzerinize kilitlenmiş yaklaşık 2 metrekarelik kafeste Silivri’den Çağlayan yolculuğunuz başlar.

Boyunuz uzunsa ayağa kalkıp dışardan tel örgü çekilmiş küçük pencereden Silivri’den İstanbul’a gelişiniz izlersiniz. İstanbul’a yaklaşana kadar pek tanımazsınız geçtiğiniz yerleri. Esenyurt’tan itibaren yüksek binalarla İstanbul başlar ve trafik de. Ama öndeki polis eskortu sizi trafiğe takılmadan emniyet şeridinden Çağlayan’a ulaştırır.

Önce pencereden gördüğünüz aydınlık kararır ve döne döne -7 kata kadar inersiniz.

Minibüs durup sizi arabadan indiğinizde sizi egzost kokan, gürültülü bir karanlık karşılar sizi. Yeniden sıraya dizilip, sağınıza ve solonuzdan kolunuza giren askerler tarafından boş nezarethaneden birine alınırsınız yerin 7 kat dibinde. Nezarethaneye girerken kelepçeleriniz çözülür. İçerde duruşma saatini bekleriniz. İhtiyaçlarınız için “Memur Bey” diye bağırmanız gerekir. Üzerinize kilitlenen kapı açılır, elleriniz yeniden kelepçelenir ve lavobaya gidersiniz. Dönüşte aynı işlem, kelepçeniz çözülür, nezarethaneye girersiniz.

Nezarethane soğuktur, hava sıcak da olsa üşürsünüz. Sadece yerin 7 kat dibinde olduğunuz için değildir bu; içinde olduğunu duruma, haklılığınıza olan inancınızdandır üşümeniz.

Zaman geçmez. Savunma yapacağınız içindir mi bu yoksa sevdiklerinizi göreceğiniz için mi, bilinmez.

Sonunda o saat gelir. Nezaretin kapısı açılır, eliniz yeniden kelepçelenir, kollarınıza giren askerlerin eşliğinde asansörün önüne getirilirsiniz.

Beklersiniz, gelmez, gelmeyeceğini sanırsınız.

Ve sırayla bindiğiniz asansör mahkeme salonunun olduğu kadar çıkar. Geldiğiniz yer, mahkemenin kulisidir burası. Kelepçeleriniz, salona gireceğiniz zaman açılır ve sizi içeri alırlar.

Salon boştur ya da sizle birlikte avukatlar başta olmak üzere tanıdık yüzler girmeye başlar. O anı daha yavaş yaşarsınız, sevdiklerinize daha çok bakarsınız. Aklınız savunmanızdan sevdiklerinize kayar. Selamlaşırsınız sessizce. Sevdiklerinizde aranızda sadece güvenlik güçleri vardı.

Mahkeme başlar. Alfabetik sırayla başlar; önce kimlik tespiti sonra atılı suçlar karşısında savunma yaparsınız. Zamanınız vardır. Uzun konuşmaya çalışırsındır. Hazırlanmışsındır ve kendiniz ilk defa savunabileceksinizdir ve olabildiğince uzun konuşursunuz.

Ve sonunda mahkeme bir ara karar verir. Beklentiniz tahliye olmaktır ama olumsuz bir karar çıktığında önce yıkılırsınız ama bu içten yaşanır. Ama hem haklı olduğunuz hem de sevdiklerinize üzmemek için gülümser, güçlü olmaya çabalarsınız. Ve yine sevdiklerinizle aranızda olan güvenlik güçleri üzerinde vedalaşırsınız.

Ve en önemlisi de sonraki duruşma tarihini biliyor olmanızdır. Çünkü bu geriye sayımın ilk günüdür. Bunu asla unutmazsınız.

Yeniden mahkeme salonunun kulisine alınırsınız ve elleriniz yeniden kelepçelenir, yeniden yerin 7 kat altına aynı nezarethaneye gidersiniz güvenlik güçlerinin kolları arasında. Hemen Silivri’ye, koğuşunuza gitmek ve uyumak istersiniz.  

Beklersiniz, zaman gelir ve bu kez süreç tersine işler ve yolculuk bu kez Çağlayan’dan başlar Silivri’ye doğru. Yolculuk sessiz başlar ama sonra konuşmalar başlar, çünkü hayat sürüyordur. Savunmaları konuşursunuz, mahkeme heyetini, savcıyı konuşursunuz ve yolculuk biter.

Silivri 9. Nolu Cezaevi avlusuna girdiğinizde kelepçeniz çözülür. Yeniden X-Ray cihazdan geçer, koğuşunuza kadar komuma memurlarının eşliğinde giderisiniz ve sabah olduğu gibi bir kez daha ayakkabınızı çıkarır ters çevirip yere vurursunuz, yeniden giyer ve koğuşunuza girersiniz.

Uyumazsınız, TV açar, çay demler ya ad kahve için su kaynatırsınız ketılda. O günün el sürülmemiş gazetelerine bakarsınız. Akşam yemeğini kaçırmışsanız, size yemek servisi yapılır mazgaldan ama almazsınız, gerek duymazsınız. Bir duble içki olsa daha iyi olur diye düşünürsünüz.

Uyumak istersiniz, uyumak zor olur. Sevdikleriniz gelir aklınıza...

Umudunuz kaybetmezsiniz. Çünkü masumiyetiniz en güçlü umudunuzdur. Ve bilirsiniz ki bu günler geçecek ve sonunda özgür olup sevdiklerine kavuşacaksınızdır.

Nasıl uyuduğunuzu fark etmezsiniz, ertesi gün uyandığınızda sonraki duruşma tarihini düşünür ve yeniden başlarsınız geriye saymaya; 48., 47., 46., .....

Not: Yazının yayına gireceği saatlerde savcılık İmamoğlu, Özkan ve Yanardağ'ı casusuluk suçlaması nedeniyle tutuklanmak üzere nöbetçi sulh ceza mahkemesine yolladı. Açıkçası bu üç ismin verdiği ifadelere baktoığımzıda casuslukla yan yana getirildiklerini anlam mümkün değil.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER