Osmanlı–İngiltere İlişkileri (2): Prens Edward’ın Birinci İstanbul Gezisi (1862)
KÜLTÜR SANATBahar Akpınar, 1575'de başlayan Osmanlı-İngiltere ilişkilerinde bu bölümde Prens Edward'ın bir haftalık İstanbul gezisini ve gezinin detaylarını yazdı.
Önceki yazıda Osmanlı–İngiltere ilişkilerinin 16. yüzyılın sonlarında kurulan temellerine bakmıştık. O dönem için “aforozdan ittifaka” dönüşen bu ilk temas, Osmanlı–İngiltere yakınlaşmasının başlangıç noktası olmuştu. Bu yazıda ise ikinci bölümde, 19. yüzyılın ikinci yarısına, yani Osmanlı–İngiliz ilişkilerinin artık modern diplomatik teamüllerle ve görkemli protokollerle şekillendiği yıllara geliyoruz. Aradan geçen onlarca hükümdarın ardından İngiltere tahtında yine bir kadın hükümdarın, Kraliçe Victoria’nın bulunduğu dönemde, oğlu Prens Edward’ın (tahta çıktığında Kral VII. Edward) 1862 ve 1869 yıllarında yaptığı iki ziyaret, iki ülke arasındaki ilişkinin yalnızca ticaret ve dostlukla değil, aynı zamanda diplomasi, şatafat ve kültürel temaslarla da kurulduğunu gösteren simgesel dönüm noktaları olarak tarihte yerini aldı. Edward’ın iki İstanbul ziyareti arasında Sultan Abdülaziz’in Londra seyahati girdiğinden iki geziyi ayrı ayrı yazılarda ele almayı uygun gördüm.
Yolculuğun Arka Planı
Kraliçe Victoria, 1840’ta evlendiği Prens Albert’e büyük bir tutkuyla bağlıydı. Dokuz çocukları olan çift, en büyük oğulları ve tahtın varisi Prens Edward’ın eğlenceye, kadınlara ve kumara düşkün olmasından yana dertliydi. Edward, disiplinli ve ahlakçı babasının tam zıddı bir karakterdi. Henüz 19 yaşındayken Curragh’daki askeri eğitimi sırasında tanıştığı dönemin artistlerinden Nellie Clifden ile yaşadığı aşkın ortaya çıkmasıyla skandal patlak verdi. İlişkisini yalanlamayıp sahip çıkması aileyi iyice paniğe sürükledi. Albert oğlunu disipline etmek için zorlu hava koşullarına aldırmadan onu ziyarete gitti. Dönüşte sağlığı günden güne bozulmaya başladı ve kısa süre içinde hayatını kaybetti. Kraliçe Victoria, kocasının ölümünden dolaylı olarak oğlunu sorumlu tuttu. Tam 40 yıl boyunca üzerinden çıkarmayacağı yas elbiselerini giyerken oğluyla da arası giderek açıldı. Deyim yerindeyse onu görmeye bile tahammülü yoktu. Veliaht olmasına rağmen Edward’ı devlet işlerinden dışladı; resmi belgelere erişimini yasakladı. Bir yandan uygun bir gelin arayışına girdi. Basına malzeme üstüne malzeme veren Edward’ı ülkeden uzaklaştırmak için eşinin oğlu için tasarladığı Doğu gezisini vasiyet olarak kabul etti. 21 yaşındaki Galler Prensi Edward’ın 1862’de İstanbul’a gelmesi sadece diplomatik bir temas değil, aynı zamanda bir annenin yasla gölgelenmiş iradesinin de sonucuydu. İşte, İngiltere ile Osmanlı arasındaki ilişkinin ikinci halkası böyle gelişti.
Unvanların Seyahati: İngiltere’de kalan Prens, İstanbul’a Gelen Baron
Edward, İstanbul’a kendi adıyla değil, resmi unvanlarından biri olan Baron Renfrew adıyla geldi. Bu unvan, Galler prensleri için geleneksel olarak kullanılan küçük bir İskoç unvanıydı. Londra’daki kraliyet protokolü, yolculuğun resmi bir devlet ziyareti gibi algılanmaması için özellikle bu unvanı seçmişti. Çünkü ziyaretin gayri resmi olması, Osmanlı tarafını diplomatik yükümlülük altına sokmaması, Edward’ı da resmi müzakerelerden muaf tutması bakımından önemliydi. Böylece genç prens, tahtın varisi kimliğini geri planda bırakıp daha çok kültürel ve eğitsel bir geziye çıkmış gibi görünüyordu. Osmanlı belgelerinde de bu hassasiyet açıkça yansımış, Edward’ın adı hiç anılmadan yalnızca Baron Renfrew olarak kaydedilmişti.
Osmanlı’da Protokol Arayışı
Kraliyet ailesi içindeki soğuk rüzgarlar bir yana, Kırım Savaşı sonrasında İngiltere ile Osmanlı arasındaki ilişkiler en iyi düzeyine çıkmış, 1856 Paris Antlaşması ile Osmanlı resmen bir Avrupa devleti olarak kabul edilmişti. Ancak 1860’ların başında Osmanlı hâlâ içine kapanık bir imparatorluk düzeni içinde yaşıyordu ve henüz hiçbir padişah Batı’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirmemişti. Bu nedenle Avrupalı misafirlerin ağırlanmasında uygulanacak protokol tam anlamıyla oturmuş değildi. Gelen her yeni konuk, bir öncekine bakılarak daha sistemli karşılanmaya çalışılıyordu. Osmanlı arşiv belgelerinde “öncekine şöyle yapıldı, buna yapılmazsa ayıp olur” şeklinde notlar düşülüyor, adeta her ziyaret yeni bir protokol kuralı yaratıyordu.
Prens Edward’ın ziyareti bu arayışın önemli bir sınavı oldu. Ziyaretin gayri resmi niteliği nedeniyle Osmanlı yönetimi resmiyet havasını azaltmak için özel tedbirler aldı. Bu bağlamda Çanakkale Boğazı’ndan geçişinde normalde yapılması gereken top atışları iptal edildi. Yerel yöneticilere bu merasimin uygulanmaması için emir gönderildi. Ancak saygıda kusur edilmedi, güvenlik tedbirleri alındı ve yolculuğu boyunca kolaylıklar sağlandı.
İstanbul’a Varış
Prens Edward, 21 Mayıs 1862’de Osborne yatıyla Dolmabahçe önlerine demirlediğinde, Osmanlı başkentinde dikkatli bir denge gözetiliyordu. Ziyaretin gayri resmi niteliği nedeniyle padişah doğrudan devreye girmemiş, fakat devletin en üst kademesi ona saygı göstermek için hazır bulunmuştu. Karşılama heyetinde Sadrazam Fuat Paşa, Hariciye Nazırı Ali Paşa ve Kaptan-ı Derya Mehmed Ali Paşa yer alıyordu. Dolmabahçe önlerinde 21 pare top atışıyla selamlandı. Taif Vapuru ile onu almaya giden Hariciye Nazırı Ali Paşa, Serasker Mehmed Rüştü Paşa ve Kaptan-ı Derya Mehmed Ali Paşa ile birlikte Dolmabahçe Sarayı iskelesine çıktı. Burada Sultan Abdülaziz tarafından kabul edildi, daha sonra padişah ile birlikte Mabeyn-i Hümayun’a geçti. Edward, İstanbul’a vardığında padişahın resmi misafiri sayılmadı. Bu nedenle yabancı hanedan mensuplarının geleneksel olarak ağırlandığı Beylerbeyi ya da Dolmabahçe Sarayı’na değil, İngiliz Elçiliği’ne yerleştirildi.
İstanbul’daki Günler
22 Mayıs 1862’de Edward sabah saatlerinde Kapalıçarşı’ya götürüldü. Burada alışveriş yaptı, özellikle Osmanlı dokumaları ve süs eşyalarıyla ilgilendi. Ardından Ayasofya ve Sultanahmet Camii gezdirildi. Aya İrini’deki Silah Müzesi’ni dolaştı. Annesi gibi düzenli günlük tutan Edward, İstanbul günlerini günlüğüne kaydetti. Ayasofya ve Sultanahmet tüm görkemleriyle günlüğünün satırlarına yansımıştı. Akşam Sadrazam Fuat Paşa’nın sofrasında ağırlandı ve Osmanlı mutfağıyla tanıştı.
23 Mayıs Cuma günü Elbise-i Atika Müzesi’nde Osmanlı sultanlarına ait kıyafetleri ve Yeniçeri elbiselerini inceledikten sonra Topkapı Sarayı’nı gezdi. Aynı gün Tophane Camii’nde cuma namazı öncesinde yapılan selamlık törenini izledi. Daha sonra Kale Kapısı Mevlevihanesi’ne giderek dervişlerin sema ayinini seyretti. Teşrifat defterlerinde bunun olağan bir program olmadığı, büyük ihtimalle prensin kendi isteğiyle eklendiği belirtilmektedir. Aynı günün akşamında, Kaptan Paşa’nın Haliç’teki konağında onuruna bir ziyafet düzenlendi. Burada Ali Paşa ve Fuat Paşa da hazır bulunuyordu.
24 Mayıs Cumartesi günü Edward, Belgrad Ormanı’na geçti. Kısa bir yürüyüş yaptıktan sonra Sultan II. Mahmud Köşkü’nü dolaştı.
25 Mayıs Pazar günü İngiliz Elçiliği’nin karşısındaki Anglikan kilisesinde ayine katıldı. Ardından Üsküdar’a geçerek Kırım Savaşı’nda ölen İngiliz askerleri için yapılmış İngiliz Mezarlığı’nı ve Selimiye Kışlası ile hastaneyi gezdi. Böylece ziyaret hem sembolik hem de duygusal bir jest olarak anlam kazandı. Edward, İstanbul’un ardından Kırım’a geçmeyi istese de bu isteği annesi tarafından kabul edilmedi.
Küçüksu Kasrı Ziyafeti ve Hediyeler
Edward’ın İstanbul günlerinin en dikkat çekici anlarından biri, Küçüksu Kasrı’nda düzenlenen büyük ziyafetti. Bu davet için Osmanlı hazinesinden tek bir akşam yemeğine 12.603 kuruş harcandı. Tüm ziyaretin masrafı ise 93.541 kuruşu bulmuştu. Bu rakamlar, Osmanlı’nın genç prensi ağırlamak için gösterdiği cömertliği ve misafirperverlik anlayışını açıkça ortaya koyuyordu. Ziyafet aynı zamanda protokol açısından da önem taşıyordu. Sultan Abdülaziz, bu yemekte Edward ile aynı sofraya oturdu. Osmanlı tarihinde bir padişahın yabancı bir hanedan mensubuyla aynı masayı paylaşması ilk kez gerçekleşiyor, böylece diplomasi tarihinde yeni bir sayfa açılıyordu.
Hediyeleşme de bu ziyaretin önemli bir parçasıydı. Sultan Abdülaziz, Edward’a birinci dereceden bir Osmanlı nişanı, işlemeli kaftanlar, askeri kıyafetler ve değerli bir nargile armağan etti. Bu yüksek nişan, Osmanlı’nın İngiltere veliahtına verdiği önemin açık bir göstergesiydi. Buna ek olarak Kraliçe Victoria’nın doğum günü vesilesiyle İstanbul’daki küçük suçlardan hüküm giymiş İngiliz tebaasının affı gündeme geldi. Bu af, Sultan Abdülaziz’in doğrudan iradesiyle gerçekleşti; böylece hem İngiliz elçisinin talebine karşılık verilmiş oldu hem de ziyarete zarif bir diplomatik jest eklendi.
Fotoğraflar ve Hatıralar
Ziyaretin dikkat çekici ayrıntılarından biri de Prens Edward’ın yanında bir fotoğrafçı getirmiş olmasıydı. İngiliz kraliyet fotoğrafçısı Francis Bedford, Osmanlı coğrafyasındaki ilk karelerini bu seyahatte çekti. Bedford’un objektifinden İstanbul’un çarşıları, camileri ve Boğaz manzaraları İngiltere’ye taşındı. Ancak saray içinde, özellikle hanedan üyelerinin bulunduğu alanlarda fotoğraf çekmesine izin verilmedi. Prens’in İstanbul’daki son gününde ise farklı bir hatıraya yer açıldı. Edward, 27 Mayıs’ta Abdullah Biraderler’in stüdyosuna giderek portre fotoğraflarını çektirdi. Bu kareler daha sonra albüm haline getirilip Londra’ya gönderildi ve seyahatin görsel hafızasına eklenmiş oldu.
Prens Edward, ziyaretinin sonunda günlüğüne “İstanbul’da çok hoş bir hafta geçirdim” diye yazacaktı. Böylece gayri resmi olarak başlayan bu gezi, hem Osmanlı misafirperverliğinin hem de Batılı protokolleri adım adım benimseme çabasının bir vitrini oldu. İki ülke arasındaki ilişkilerin sonraki adımı ise Sultan Abdülaziz’in Londra ziyareti ile gerçekleşecekti. Bir sonraki yazıda bu ziyarete bakalım.
Kaynaklar:
* Belviranlı, Feride, Kara Pilehvarian, Nuran, Prens Edward’ın İstanbul Ziyareti ve Osmanlı Protokolünde Yeri. Megaron, 2023.
* Çakır, Sinan. “Galler Prensi Edward’ın (VII. Edward) İstanbul Ziyaretleri”. Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, 51 (Bahar 2024), s. 59-82. https://doi.org/10.24058/tki.2024.501
* Hibbert, Christopher. Edward VII: The Last Victorian King. London: Palgrave Macmillan, 2007.
* Vickers, Hugo. The Private Lives of the Royal Family: Edward VII and Queen Victoria. London: Weidenfeld & Nicolson, 2004
* Royal Collection Trust. Photographs by Francis Bedford of the Prince of Wales’s Tour in the East, 1862. https://www.rct.uk/collection/2106493/the-prince-of-wales-27-may-1862
İlginizi Çekebilir