New York’un püskülleri, Toronto’nun sarıkları, seyyahın menzili: Paslı Buffalo
GEZİBölgenin karar alıcıları da darlandıkça tünele girip dertlerinden bir 5 dakika da olsa arınıyorlar mıdır bilmiyorum tabii. Neticede hem kendilerinin burada bulunmalarının hem de çözmeleri gereken sorunların var olmalarının sebebi, gene birbirlerine akarsularla bağlı olan bu dev havzalar. Ne demişler, su akar yolunu bulur.
New York’un Hasidik Yahudileri meşhurdur. Brooklyn’in Williamsburg bölgesinde yoğun olarak yaşarlar. Gençleri şehrin turistik noktalarına yayılır ve insanlara “Yahudi misin?” diye sorarak bir çeşit misyonerlik faaliyeti yürütürler. Püsküllü kıyafetleri, uzun favorileri ve sakallarıyla dolaşırlar. Emlak, inşaat ve pırlanta sektörlerine hâkimdirler; blok oyları sayesinde siyasette ağırlıkları oldukça yüksektir. Ancak, ilk defa Kasım ayında gerçekleşecek belediye seçimlerinde, en azından resmi olarak desteklemedikleri Demokrat Parti’nin Müslüman sosyalist adayı Zohran Mamdani’nin seçimi kazanması bekleniyor. Eğer bu gerçekleşirse, Zohran Hasidik Yahudi bloğundan destek almadan seçim kazanabilmiş ilk aday olacak. Tabii Zohran’ın tek bagajı bu değil. O da “gözlerdeki ışığı” görmüş olacak ki; kira fiyatlarını sabitleme, sosyal konutlar, şirketlere ek vergiler, tanzim satış mağazaları ve çocuklu ailelere destek gibi sosyal vaatleri var. Bu nedenle hem alt-orta gelir grubundan hem de Trump’ın aksine göçmenlere yönelik politikalarıyla göçmen topluluklardan destek alıyor. Ayrıca, pastayı kaptıktan sonra hümanist olmuş New York elitlerinin desteği de Zohran’da toplanıyor. (Babası Columbia Üniversitesi’nde profesör, annesi ise Oscar adaylığı olan Harvard mezunu bir film yapımcısı.) New York’ta bir metro biletinin 3 dolar, aylık ortalama kiranın 4 bin dolar olduğunu ve Manhattan Adası’ndaki satılan konutların yüzde 40’ının yatırım tröstleri veya LLC (Limited Liability Company) tarafından alındığını düşünürsek, bu konular sıcak kalmaya devam edecektir.
Biraz kuzeye çıktığımızda, Toronto, Brampton ve çevre şehir sokaklarında belirgin bir Sih ve Hindu topluluğu var. Sihlerin inançları gereği, özellikle erkekleri dastar adı verilen bir tür sarık taktıkları için dikkat çekiyorlar. Sihler, diaspora faaliyetleri, ticari ve sosyal yaşamları sayesinde Kanada siyasetine de ciddi etki etmiş bir grup. Ülkenin sosyal demokrat ve en büyük üçüncü partisinin genel başkanı son seçime kadar Sih’di; ancak ekonomik sorunlarla birlikte artan göç karşıtlığı nedeniyle ağır bir yenilgi aldılar. Dünyanın en göçmen dostu ülkesinde bile, Kanadalı iş yerleri özellikle göçmenlerden ayrışmak için iş yerlerine ve ürünlerine “gururla Kanadalı” gibi ifadeler yazarak Kanadalı tüketicileri kendi işletmelerinden alışveriş yapmaya çağırmaya başlamış. Bunların üstüne bir de Trump tarafından açıklanan tarifeler nedeniyle, özellikle sanayide başı çeken Ontario ekonomisini ciddi şekilde zorlayacak bir konu daha ortaya çıktı. Bir söyleşisine denk geldiğim Ontario finans bakanı, yaşanan zorlukları geçmiş dönemlerde biriken “altyapı yatırımı açığına” bağladı ve “onların dolarları varsa” bizim de mega projelerimiz var diyerek milyarlarca dolar yatırım yapacaklarını, yol, demiryolu ve hastaneler geliştireceklerini belirtti.
New York eyaletinin kuzeyine doğru muazzam güzel bir coğrafya hâkim. Zaten eyaletin yüzde 65’i ormanlık ve aradaki birkaç küçük şehir dışında alabildiğine sıkı orman içinden geçiyorsunuz. Nüfusun yüzde 70’i güneyde, New York şehrine yakınlığı nedeniyle Hudson Vadisi ve Long Island bölgesinde yaşadığı için kuzey, birkaç şehir dışında tamamen bakir kalmış. Bu birkaç şehirden biri Buffalo; meşhur “Buffalo Wings” ile bilinen, ilk tavuk kanadının yapıldığı yer. Buffalo, göl etkili kar yağışları nedeniyle “snow belt” (kar kuşağı) olarak anılırken, kaderi talihsiz şekilde değişiyor. Bir zamanların çelik merkezi olan şehir, 1973 petrol krizi, küreselleşme ve döneminde piyasalara “şimşek” gibi çakan Fed başkanı Paul Volcker’in yüksek faiz darbesiyle yüz binlerce istihdam kaybetti ve “sanayisizleşmenin” en önemli örneklerinden biri olarak “rust belt” (paslı kuşak) içindeki yerini aldı. Bugün Buffalo, ABD’nin en fakir üçüncü şehri ve şehirde faal olan tek bir demir-çelik üretim tesisi dahi yok.
Buffalo’nun 1,5 saat kuzeyinde, Niagara Şelaleleri’nin böldüğü Kanada-ABD sınırının Kanada tarafında Hamilton şehri de doğal güzelliklerden nasibini almış. Şehrin çevresinde irili ufaklı yüzden fazla şelale var. Gelişimi sayesinde dönemin Westinghouse CEO’su tarafından “altın at nalı” adı verilmiş, Ontario ve Kanada’nın çelik başkenti olan şehrin başı şu sıralar oldukça büyük dertte. Trump’ın tarifeleri nedeniyle ABD’ye ihracat yapan birçok çelik fabrikasının sıkıntıya gireceği bekleniyor. Dünyanın çelik devi Arcelor Mittal, şehirdeki çelik tel fabrikasını kapattı ve işten çıkarmalara başladı. Eğer soruna çözüm bulunmazsa, 40 binden fazla kişinin işsiz kalacağı tahmin ediliyor. Bir gezelim diye girdiğimiz şehir merkezi, kepenk indirmiş dükkanları, sokaklarda dolaşan keşlerle korku filmi setlerini aratmıyordu. Hali hazırda “altın at nalı”ndan Ontario’nun “koltuk altı” (arm pit) ismini almış ürkünç şehir, bir de kendini paslı kuşağın içinde bulursa ne hale gelir, kim bilir.
Gelelim dönemin Anglo-Protestan ağa babalarının, 150 yıl önce demir-çelik gibi ağır sanayi için neden böyle sık ormanlık, kar bir yağdı mı kalkmayan bir bölgeyi seçtiklerine. Çelik işinde enerji ve lojistik girdisi, ürüne göre maliyetin %30-50’sini oluşturur. Bu bölgelere yakın olan kok kömür yataklarının yanı sıra, o karları yağdıran göller ve akarsular hem mamul hem de cevher tedariği için bulunmaz bir lojistik arter oluşturmuş. Üstelik kurulacak şehirlerin enerjileri, hepsi birer doğal HES olan şelalelerden sağlanmış. Niagara Şelaleleri’ndeki kurulu güç, tek başına bizim Atatürk Barajı’nın iki katı kadar ve hâlâ 10 milyon insana enerji sağlıyor.
Ontario yönetimi paraya kıymış, eski santrallerden birinin tünelini yenileyip ziyarete açmış; şelalelerin dibine kadar girip keyfini sürebiliyorsunuz. Yaşadığım en arındırıcı deneyim olduğunu söyleyebilirim.
Bölgenin karar alıcıları da darlandıkça tünele girip dertlerinden bir 5 dakika da olsa arınıyorlar mıdır bilmiyorum tabii. Neticede hem kendilerinin burada bulunmalarının hem de çözmeleri gereken sorunların var olmalarının sebebi, gene birbirlerine akarsularla bağlı olan bu dev havzalar.
Ne demişler, su akar yolunu bulur.
İlginizi Çekebilir