Kabilecilikle barış olur mu?
SİYASETKabilecilik zihniyeti çerçevesinde oluşturulan her türlü dini, mezhebi, milli, etnik, örgütsel, tarihsel, cinsel, sınıfsal kimlik ve aidiyet, patolojiktir ve yıkıcıdır.
Barış, hukuk ve demokrasi, modern bireylerin özgür iradeleriyle mümkündür. Kabilecilik zihniyetine ve kimliğine mahkum olmuş kişilerin, grupların ve yapıların, önder ve reis gördükleri otoritelere iradelerini teslim ederek barışın, özgürlüğün, hukukun ve demokrasinin gerçekleşeceğini ummaları büyük bir yanılgıdır, yanılsamadır ve yalandır.
Biz ve onlar kategorilendirmesi bağlamında sürekli olarak gruplar ararası çatışma, rekabet ve şiddet üreten zihniyet, din, kimlik, siyaset ve kültür çerçeveleri, kişileri ve grupları kabileci biliş, duyuş ve yaşayış düzeyine mahkum etmektedir. Kabilecilik, kişilerin mensup olduğu siyasal, kültürel ve sosyal kimliğin kutsal, dokunulmaz olduğunu sanmasına neden olmakta, kabileci kimliği hakim kılmanın bir varoluşsal amaç olduğunu, kabileci kimlik için ölmenin en büyük onur ve namus olduğunu vehmetmesine neden olmaktadır.
Kabilecilik, hiçbir şekilde kişinin sağlıklı, verimli ve açık bir şekilde kendi grup kimliğini, kalıplarını ve kabullerini değerlendirmesine ve sorgulamasına imkan vermemektedir. Kabilecilik, kişiye her ne pahasına olursa olsun kendi kimliğine kutsal bir ipe ve bağa sıkı sıkıya bağlanır gibi ölümüne ve körü körüne bağımlı olmasını emretmektedir. Hiçbir kabilevi kimlik ve bağ, tanrısal ve kutsal değildir. Bütün kabilevi kimliklerin kutsal olmadığının, insan ürünü yapay kurgular olduğunun farkına varılması, kabileciliğin insan üzerindeki tahakkümünün aşılmasında önemli bir olgunluk düzeyidir.
Kabilecilik zihniyeti çerçevesinde oluşturulan her türlü dini, mezhebi, milli, etnik, örgütsel, tarihsel, cinsel, sınıfsal kimlik ve aidiyet, patolojiktir ve yıkıcıdır. Kabilecilik, yozlaştırmaktadır. Kabilecilik, insanın düşlerini, duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını manipüle etmekte, yozlaştırmakta ve hastalıklı bir bilinç durumu yaratmaktadır. Kabileciliğin egemen olduğu yerde demokrasi, hukuk ve barış yoktur. Kendi kabilesinin hakimiyeti uğruna demokrasinin, hukukun ve barışın bütün imkanlarının ortadan kaldırılarak yıkıcı bir popülizmin, fanatizmin, cinsiyetçiliğin, ırkçılığın ve dinbazlığın üretilmesi suretiyle despotizmin, otoriteryanizmin ve totaliteryanizmin önü açılmaktadır.
Kabilecilik, aklı, adaleti ve ahlakı birlikte bozmaktadır. Aklı, ahlakı ve adaleti bozan, çürüten ve ortadan kaldıran kabileci zihniyetlerin ve siyasetlerin, barışı gerçekleştirme iddialarının ve gösterilerinin hiçbir gerçekliği bulunmamaktadır. Kabilecilik, barış maskesi altında yeni çatışmaların, kamplaştırmaların ve yıkımların zeminlerini ve imkanlarını hazırlayan çok doğurgan bir kaynaktır. Siyaseti savaş, hukuku eliminasyon ve barışı tek tipleştirme olarak düşünen kabilecilikte, çoğulculuğa, özgürlüğe ve demokrasiye yer yoktur.
Modernite, insanın aklını kullanarak kabileciliğin karanlığından kurtularak aydınlanması ve olgunlaşmasıdır. Tek bir kişinin, örgütün, partinin, dinin, mezhebin, etnisitenin ve erkekliğin mutlak irade, sağlam irade, milli irade olarak sunulması ve yüceltilmesi, demokratik olmadığı gibi modern de değildir. Modernlik, her bireyin özgür ve onurlu bir şekilde aklını ve emeğini kullanarak nasıl yaşayacağına kendisinin karar vermesi demektir. Modernitede bireylerin iradesi, hiçbir şekilde sağlam, tartışılmaz ve yüce olarak görülen otoritelerin tahakkümüne sokulamaz.
Barış, hukuk ve demokrasi, modern bireylerin özgür iradeleriyle mümkündür. Kabilecilik zihniyetine ve kimliğine mahkum olmuş kişilerin, grupların ve yapıların, önder ve reis gördükleri otoritelere iradelerini teslim ederek barışın, özgürlüğün, hukukun ve demokrasinin gerçekleşeceğini ummaları büyük bir yanılgıdır, yanılsamadır ve yalandır. Demokrasinin, hukukun ve barışın inşası için unutulmaması ve öğrenilmesi gereken en önemli şey, kabilecilikten kurtularak bireysel irademizin her ne adına olursa olsun dışarıdan bir güce teslim etmemektir.
Kabileci zihniyet ve kimlik, kişinin ve grubun kendisini hep haklı ve üstün görmesini sağlamaktadır. Kendi dışında olanlara hakim olmayı ve onları yönetmeyi kendisinin hakkı ve ayrıcalığı olduğunu sanan kabileci zihniyet, kabilenin hegemonyası ve iktidarı için her şeyi araçsallaştırmaktadır. Kabileci zihniyet için din, milliyet, ideoloji, tarih, özel hayat, devlet, medya, siyaset, kültür, sermaye, eğitim, akademi, sanat, kısacası her şey hegemonya için kullanılacak araçlardır. Kabileci zihniyetin, hukuku, siyaseti, diplomasiyi, dini, medyayı, aileyi ve doğayı hegemonik amaçların gerçekleşmesi için kullanması, kabileciliğin barışı gerçekleştirmek yerine şiddete ve çatışmaya giden yolları açmakta daha başarılı olduğunu göstermektedir. Kabileciliğin hakim olduğu, modernliğin, demokrasinin, bireysel özgürlüklerin, aklın ve hukukun üstünlüğünün esas alınmadığı bir zamanda ve zeminde barış, bir temenniden ve maskeden öteye geçmemektedir.
İlginizi Çekebilir