İstanbul’da ilk rasathane nasıl kuruldu?
KENTDünyadaki bilim kurumlarının dikkatini çekmek, bu anıtyapıyı hak ettiği bir yere taşımak… Böyle bir girişim hiç şüphesiz şehre değer katar.
Bu yapının şehrin kamusal hayatını zenginleştirecek bir işlev kazanması düşünülebilir. Bu değerdeki sosyal tarihin de müstesna bir örneği olan bir anıt yapının otel olmasının İstanbul’un ve Adalar’ın lehine olmadığı da. Bakanlıkla Büyükşehir Belediyesi’nin işbirliği yapmalarını, aynı İstiklal Caddesi’ndeki Raimondo d'Aronco'nun Casa Botter'i gibi şehrin kamusal hayatına katılması mümkün. Bu anıtyapı, bu kişilerin anısını yaşatmak için belki uluslararası ilişkiler geliştiren bir enstitü, bir araştırma merkezi olarak işlevlendirilebilir.
Astronomiyle, sismolojiyle, meteoroloji ile ilgili bir gözlem merkezi, bir enstitü falan deyince aklımıza hemen üniversiteler veya kamu kurumları geliyor, doğal olarak. Dünyada devletten, kamu kurumlarından bağımsız olarak kurulmuş birçok örnek de var. Ama bunların büyük bir bölümü de gene kamu kaynakları ile destekleniyor. Bu tür bilim kurumlarının arkasında devletten ve kamu kurumlarından bağımsız girişimler, bilim ve araştırma çevreleri de var.
Peki bu coğrafyada ilk rasathane nasıl kuruldu?
İstanbul’da bu eksikliğin bir Büyükadalı tarafından karşılandığını biliyor muydunuz?
Ya da şöyle sorayım: İmparatorlukta ilk gözlem merkezinin, rasathanenin astronomiye ve yerbilimlerine büyük bir merakı olan, önemli bir hukukçu olan Lewis Mizzi tarafından kurulduğunu biliyor muydunuz?
Kurulmasının nedeni 1894 depremi sonrası şehrin sismoloji konusundaki deneyiminin yetersiz olduğunun anlaşılması. İlginç olan bu bağımsız rasathanenin depremden önce düşünülmüş olması.
Büyükada’daki bu rasathane dünyadaki benzerlerinden ileride.
Hukukçu Lewis Mizzi’nin astronomiye duyduğu ilgiyle Büyükada’daki köşküne yaptırdığı kule imparatorluk başkentindeki gözlem imkânı sunan ilk ve yegane rasathane.
Buna karşılık ülkede çağdaş standartlara uygun bir astronomi gözlemi yapabilmek için gerekli teçhizata, teleskoplara sahip ilk gözlem kulesi ancak 1930’la doğru gerçekleştiriliyor.
Mizzi uluslarası çapta bir deneyime sahip, İstanbul gibi Avrupa’da önde gelen bir deniz ticareti ve finans merkezi olan bir şehirde yaşayan ve çalışan bir hukukçu. Ama aynı zamanda bir yer bilimci, gökbilimci…İstanbul’da çıkan ve İngilizce yayınlanan The Levant Herald ve Eastern Expres gibi gazetelerin imtiyaz sahibi ve editörü.
Bir düzine dili anadili gibi konuşan. İngiliz tabiyetinde bir Maltalı. İstanbullu Levantenler arasında saygın bir yere sahip
Onun 94 depremi sonrasında yazlık konutuna eklettiği, ünlü İtalyan mimar Raimondo d’Aronco’ya yaptırdığı, çağdaş standartlara uygun, döneminin en iyi donanımlara sahip gözlem kulesi İmparatorluğun bilimsel açığını telafi edecek önemli bir adım.
45 yıl yaşadığı İstanbul’dan ayrıldığında, Malta’nın eski başkenti Medina’daki doğa bilimleri müzesine kendi koleksiyonunu bağışlıyor. Bugün bu müzede onun koleksiyonunun sergilendiği ve adını taşıyan bir seksiyonu var.
Mizzi hakkındaki bu ayrıntılı bilgileri Büke Uras’ın kitabından öğreniyoruz .Çalışmalarıyla Osmanlı imparatorluğunun mimari alanındaki modernleşme sürecine ışık tutan mimarlık tarihçisi Uras, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan “Büyükada Moris Danon Koleksiyonu” kitabıyla şehrin tarihine ait bilinmeyen birçok önemli konuyu aydınlatıyor (*).
Sahibinden söz ettim. Bu mimari eseri gerçekleştiren mimar ise gene dünyaca tanınmış İtalyan bir mimar, Raimondo d’Aronco.
Bu mimar 2. Abdülhamit tarafından şehre dünya fuarını düzenlemek için davet ediliyor. İnşaat işleri başladığında, projeyi tamamladığında 94 Depremi oluyor.
Dünya fuarı deprem nedeniyle gerçekleşemiyor. Ama d’Aronco Mizzi köşkünde olduğu gibi şehirde çok önemli projelere imza atıyor.
Mizzi köşkü Ortaçağ canlandırmacılığı (Neo-Gotik) ya da onu takip eden Yeni-Sanat (Art- Nouveau) akımının dünyadaki önemli örneklerinden biri.
Bu önemli mimarlık eserinin İstanbul’un eşsiz kültür varlıklarından biri olduğu açık. Yalnızca mimarisi ile değil, şehrin tarihiyle ilgili önemli gelişmelerin bir belgesi olarak.
Bugünlerde yapının satışa çıkarıldığını duyduk.
Büyükada’daki Mizzi Köşkü’nün satışa çıkarıldığı haberi basında yer aldı.
En yüksek fiyatı verene satılacakmış.
Bu önemli mimari eseri Finlandiyalı bir zenginin satın alması başlangıçta Adalıları umutlandırmıştı. Çünkü yapının bakıma ihtiyacı vardı. İyi bir restorasyon geçireceği düşünüldü. Sonrasında fasılalar halinde uzun bir süreç yaşandı. Bir süre şantiye mühürlü kaldı.
İşlemeli iç duvarlarının, orijinal döşemelerinin tahrip edildiği görülünce yaşanan umutlar bir parça hayal kırıklığına dönüşmüştü. Ancak bir süre sonra onarım işleri yeniden başladı ve restorasyon tamamlandı.
Bugün de umutlu olmak için nedenler var. Yapı ticari bir amaçla dönüştürülmedi.
Bu anıtyapının ev olarak kullanılması biraz zor. Bir hayırsever bulmak gerekiyor, onu koruyacak. Otel olması mümkün ama bahçesinde havuz yok, ayrıca hangi turizmci bu kadar parayı ödeyebilir? Bu yapıya yalnızca değerli bir mülk, bir bina olarak bakmak haksızlık olur. Bu durumda akla başka bir fikir geliyor:
Dünyadaki bilim kurumlarının dikkatini çekmek, bu anıtyapıyı hak ettiği bir yere taşımak… Böyle bir girişim hiç şüphesiz şehre değer katar.
Şu anda satışta olan Mizzi Köşkü sıradan bir yapı değil.
Dünya mimarlık tarihine geçmiş Art-Nouveau tarzının şehirdeki en önemli örneklerinden biri.
Bu yapının şehrin kamusal hayatını zenginleştirecek bir işlev kazanması düşünülebilir. Bu değerdeki sosyal tarihin de müstesna bir örneği olan bir anıt yapının otel olmasının İstanbul’un ve Adalar’ın lehine olmadığı da. Bakanlıkla Büyükşehir Belediyesi’nin işbirliği yapmalarını, aynı İstiklal Caddesi’ndeki Raimondo d'Aronco'nun Casa Botter'i gibi şehrin kamusal hayatına katılması mümkün. Bu anıtyapı, bu kişilerin anısını yaşatmak için belki uluslararası ilişkiler geliştiren bir enstitü, bir araştırma merkezi olarak işlevlendirilebilir.
Diyeceksiniz ki önemli bir hafıza mekanı, Troçki’nin kaldığı ev bile yıllardır bir müzeye, bir araştırma mekanına dönüştürülemedi. Ama bu mekanın nasıl bir potansiyel taşıdığını anlayan bir “beyaz atlı prens”in yakında gelebileceğini hayal ediyorum.
Umutla Mizzi Köşkü’nün halka açık bir bilim ve deney mekanı olarak şehre muazzam bir prestij kazandıracağını, bunun için ilgili kurumların (Bakanlığın ve Büyükşehir'in) dikkatini çekmenin gerekli olduğunu düşünüyorum. .
*Büke Uras, Büyükada-Moris Danon Koleksiyonu, Yapı Kredi Yayınları 2023, sayfa 274.
İlginizi Çekebilir