Fatih Sultan Mehmet’in hikayesi (6)
KÜLTÜR SANATFatih, aynı gün öğleden sonra şehre girer. Muhtemelen ne kadar gurur hissediyor ise bir parça da hüzün vardır içinde.
Konstantiniye fethedilmiştir ancak Fatih'in hayalleri sadece bu şehir ile sınırlı değildir. İskender'in hayatını okuyarak onunla yarışan birisinin de burada durması zaten mümkün değildir. Fatih nerede ise sağlığının izin verdiği ve ordunun da hazır bulunduğu tüm süreler boyunca seferdedir.
Konstantinapolis'in Osmanlı'nın eline geçmesi Avrupa'da büyük bir şok etkisi yaratır. Hristiyan dünyası bu olayı, Kudüs'ün yeniden müslümanların eline geçmesi, İsa'nın çarmıha gerilmesi yada dünyanın sonu gibi bir haber olarak değerlendirir. Böyle şok edici zamanlarda insanlar haberi ilk nerede aldıklarını hayatları boyunca unutmaz. Kimisi bir pazar meydanında, kimisi limanda, kimisi kilise yolunda bu haber ile dona kalır.
Bu fethin Avrupalının zihin haritasında ne kadar önemli bir yer tuttuğunu, aslında tarihin çağlara bölünürken, Yeni çağın İstanbul'un fethi ile başlatılmasından da anlayabiliriz. Mevcutta kullandığımız tarih çağlarının kaynağı, Alman tarihçi Christoph Cellarius'a dayanır (1634-1707). Kendisi o döneme kadar olan çağları 3'e ayırırken Yeniçağın başlangıcı olarak Konstantinapolis'in düşüşünü alır.
Peki fetih ile beraber başka neler yaşanır?
Fatih, aynı gün öğleden sonra şehre girer. Muhtemelen ne kadar gurur hissediyor ise bir parça da hüzün vardır içinde. Çünkü aslında şehri yağma olmadan ele geçirmek istemiş ancak kuşatmanın uzaması, 3 defa yapılan teslim çağrısına şehrin olumsuz yanıt vermesi ve sonrasında verilen yağma kararı buna imkan tanımamıştır.
Fatih o dönem yeryüzünün bilinen en büyük mabedi Ayasofya'ya gelir. Görkemli yapıya girer. Bir Osmanlı askerinin binanın içerisinde bulunan mermeri tahrip etmeye çalıştığını görür. Neden böyle bir şey yaptığı sorusuna, ''din adına'' cevabını alınca öfkelenir ve kılıcı ile askeri iterek dışarı attırırken ''Sizin aldığınız hazineler ve esirler size artık yeter, şehrin yapıları ise bana aittir'' der. Denilene göre sonrasında yapının kubbesine kadar çıkar ve şehrin harap haline üzülürken dilinden ''Perdedari mi küned der tak-ı kisra ankebut/ Bum nevbet mi zened der kal'a-i Efresyab (Örümcek, Kisra'nın penceresinde perdekarlık yapıyor/ Baykuş, Efresyab'ın kalesinde mızıka çalıyor)'' mısraları dökülür.
Fethin ertesi günü artık bambaşka hayatlar başlamaktadır. Bir tarafta Galata'da bulunan Cenevizliler o bölgenin anahtarını Fatih'e getirerek teslim olurlar. Böylelikle Konstantiniye'nin durumunda olduğu gibi bir yağma ve hazin sondan kurtulurlar. Fatih, Galata bölgesindeki şehrin içine dokunmaz ama Galata kulesi haricinde şehrin geri kalan surlarını yıktırır.
Diğer tarafta ise başka bir değişiklik Çandarlı Halil Paşa’nın akıbetinde olur. Fatih, babası zamanından beri 17 yıldır sadrazamlık görevinde bulunan bu kişiyi tutuklatır. Çandarlı'nın, Bizans imparatorundan rüşvet aldığı ve kuşatmayı başarısız kılmak için uğraş verdiğine ilişkin dedikodular o tarihten bugüne kadar ulaşmıştır. Osmanlı devletinin kuruluşundan beri devlet içerisinde 2. aile konumunda ki bir soya sahip bu kişinin böyle bir ilişkisinin olma ihtimali düşüktür ancak Fatih için kesin olan bir şey varsa, o da artık kendisinin mutlak otoritesi önünde engel istemediği ve çıkan bu tür engelleri aşma niyetinde olduğudur.
Çandarlı tutuklandıktan sonra Edirne'ye gönderilir ve 40 gün sonra da idam edilir. Fatih döneminden sonra bir daha Osmanlı'da devlet içerisinde ağırlığı kuşaktan kuşağa geçecek 2. bir aile olmayacaktır. Çandarlı, Osmanlı döneminde idam edilen ilk sadrazamdır ancak Fatih'in idam edeceği son sadrazam olmayacaktır.
Fatih zamanına kadar sultanların 2 kimliği bulunur. İlki Türk hakanı olmasıdır. İkincisi İslami bir kimlik ile dinsel liderliği de elinde tutmasıdır. Konstantiniyeyi ele geçirdikten sonra Fatih bunlara ilave bir kimlik daha koyar. Ona göre Roma'nın başkentini elinde tutan aynı zamanda meşru Roma hükümdarıdır ve kendi ünvanları içerisine Kayser-i Rum olarak Roma imparatoru unvanını da ekler. Aslında hedefi - tıpkı Büyük İskender gibi- dünyada tek devlet, tek din ve tek hükümdar olması ve merkezinin de Konstantiniye olmasıdır.
Fatih, fetihten sonra şehri ve ülkeyi hatta dünya tarihini değiştirecek idari kararlarına devam eder. Katolik ve Ortadoks Kiliseleri birliği çalışmaları konusuna son noktayı koyar. Ortadoks kilisesi ayrı olarak varlığına devam edecektir. Fatih ilk patrik olarak da, Bizans döneminde iken her daim kiliseler birliğine itiraz etmiş olan Gennodis'i atar. Aynı zamanda ''Hiç kimse sataşmasın, vergi vermeden ve hasımsız, emrindeki piskoposlar ile birlikte her zaman vergiden muaf tutulsun'' diye eline bir ferman vererek ilk ayinin yapılacağı kiliseye kadar kendisine eşlik eder.
Konstantiniye fethedilmiştir ancak Fatih'in hayalleri sadece bu şehir ile sınırlı değildir. İskender'in hayatını okuyarak onunla yarışan birisinin de burada durması zaten mümkün değildir.
Fatih nerede ise sağlığının izin verdiği ve ordunun da hazır bulunduğu tüm süreler boyunca seferdedir. Denilir ki, Fatih zamanında Yeniçeriler ev yüzü görmemiştir.
Her seferin detayına girmek yazıların değil ancak kitapların konusu olur ve buraya sığmaz.
Onun dönemine kadar bir devlet olan Osmanlı, Fatih ile beraber artık bir imparatorluğa dönüşür. Ama o sadece askeri başarıları ile anılmayacaktır. Devletin kurumsallaşması, eğitim, bilim ve sanat içinde önemli adımlar atacaktır.
1454 ve 1459 da Sırbistan, 1460'da Sinop İsfendiyaroğulları ve Mora, 1461 de Trabzon Pontus Devleti, 1462 de Eflak, Midilli, 1463 de Bosna, 1465 de Hersek, 1476 da Boğdan, 1463 ve 1479 arasında Arnavutluk ve Venedik savaşları, 1473 de Otlukbeli'nde Akkoyunlu Devleti, 1477 de Kırım Hanlığı, 1480 de Güney İtalya'ya seferleri olur.
Fetihleri ile anılan Fatih, aslında her seferinde de başarılı olamamıştır. İlk yenilgisini İstanbul'un fethinden sadece 3 yıl sonra bir başka kale önünde Belgrad'da alacaktır. Yine topçu ve Tuna Nehrine gelen donanma desteği ile yapılan kuşatma bu sefer başarılı sonuçlanmamış, Osmanlı kuvvetleri savunmanın yardımına gelen Macar ordusu nedeni ile iki ateş arasında kalmıştır. Yanındakiler Fatih'e, ordusunun bozguna uğrayacağını, geri çekilmeleri gerektiğini söylediklerinde ise onun cevabı tıpkı örnek aldığı Büyük İskender'in de karakterinde olduğu gibi eline kılıcı alarak düşman üstüne atılmak olur. Ordu onun bu cesareti ile toparlanır ve zafer kazanamasa da büyük bir bozgun ve kıyımı atlatır. Ancak Fatih de bu esnada yaralanır ve sonunda kuşatmayı kaldırarak geri çekilmek zorunda kalır.
Fatih'i Balkanların fethi esnasında en fazla uğraştıran kişi ise Arnavutluk hükümdarı İskender Bey'dir. Aslında kendisi babası tarafından rehine olarak Osmanlılara teslim edilmiş ve 2. Murat döneminde hem seferlere katılmış hem de eğitimini tamamlamıştır. Bu dönemde görünürde müslümanlığa geçmiş de olsa bunun gerçek bir din değişikliği olmadığı sonrasında Osmanlı'dan kaçarak halkının bağımsızlığı için askeri mücadeleye başlayınca anlaşılacaktır. Onun zamanında bir türlü Arnavutluk bölgesinde kesin hakimiyet kuramayan Fatih, nihayet ölümü haberini aldığı 1463 senesinde ''Sonunda Avrupa da, Asya da benim oldu. Hıristiyan dünyası yas tutsun çünkü kılıcını ve kalkanını kaybetti'' dediği rivayet edilir. Fatih, Arnavutluk'un geri kalan bölümlerini de İskender bey'in ölümü sonrasında ele geçirir.
Onun dönemine ilginçlik kazandıran bir başka konu ise özellikle batı kültüründe halen etkili bir figür ile aynı dönem yaşamış olmasıdır. Dracula...
Biz kendisini aynı zamanda Kazıklı Voyvoda olarak da tanırız. Aslında babası o dönem Eflak bölgesi (Güney Romanya) hükümdarıdır ve adı da ejderha anlamına gelen Drakul'dur. Ondan sonra başa geçen oğluna da Küçük Drakul anlamına gelen Drakula denilmiştir. Şiddete düşkünlüğü ve cezalandırma yöntemi olarak insanları kazıklara geçirmesi, bu tarihsel kişiliğin hala anılmasının en büyük nedenlerindendir. Hatta Drakula, Osmanlı ile savaş döneminde Balkan bölgesinde Fatih'in de katıldığı bir seferde, bölgede yaşayan tüm müslümanları kazıklara geçirmiştir. Denilene göre toplamında 25 bin kişiyi bulan bu toplu katliam bölgesinden geçerken, Fatih bile karşılaştığı şiddet görüntüsü nedeni ile ürperir. Ama Drakula'nın sadece müslümanlara karşı değil kendi halkına karşı da acımasız olduğu söylenir.
Tarihe ve tarihi kişiliklere meraklı olan Fatih, Midilli'nin fethi sırasında (1462) Truva'nın kalıntılarının olduğu bölgeye gelir. Tıpkı yine Büyük İskender gibi Aşil ve diğer kahramanların mezarlarını araştırır. Homeros'u ve Truva savaşını bilen hükümdar bir rivayete göre ''Allah, beni bu şehrin ve halkının müttefiki olarak bu zamana kadar sakladı. Biz bu şehrin düşmanlarına galip geldik ve onların vatanlarını aldık '' der.
Bir imparator bile olsanız hayat size de acılarını gösterir. Fatih'in de hayatı boyunca yaşadığı belki de en büyük üzüntü oğlu Şehzade Mustafa'nın ölümüdür. Şehzade babasının gözde oğludur ve özellikle Akkoyunlularla yapılan Otlukbeli savaşında askeri becerisini de kanıtlamıştır. Ama Şehzade birgün rahatsızlanır, zehirlendiğinden şüphelenirler. Şehzade de, bunun sorumlusunun, babasının da yıllarca sadrazamlığını yağmış olan Mahmud Paşa olduğunu ima eder. Sebebi ise kişisel bir meseledir denir. Oğlunun ölümüne çok üzülen Fatih de, zehirlenme ihtimaline inanmış olacak ki, kendisine en uzun süre hizmet eden ve bir çok başarısında katkısı bulunan Mahmud Paşayı idam ettirir.
Konstantiniyeyi aldıktan sonra hayatı nerede ise savaşlar ile devam eden Fatih, hem Anadolu’da hem de Avrupa'da devletin sınır ve güvenliğini sağlayacak şekilde yıllarca fetihlerine devam etmiştir. 1479 yılına gelindiğinde ise 16 yıldır Venedikliler ile devam eden savaşı istediği şekilde bir barış anlaşması yaparak bitirir. Böylece artık önünde ciddi hiçbir gücün kalmamasını sağlar. Ama denilir ki aklı aynı zamanda diğer Roma da, yani İtalya'dadır. Onca detaya giren okul tarih kitapları pek yazmaz ama 1480 yılında Fatih, İtalya'nın fethine güneyden başlamak için donanma ile bir ordu gönderir ve çizme olarak tabir edilen ülkenin tam topuk kısmında yer alan bir bölge olan Otranto kalesini Napoli Krallığından alınır. Muhtemelen bu fethin devamı gelecektir ancak buna Fatih'in - nedeni belirsiz olan ölümü sebebi ile- ömrü yetmeyecektir.
Onun dönemine kadar bir devlet olan Osmanlı, Fatih ile beraber artık bir imparatorluğa dönüşür. Ama o sadece askeri başarıları ile anılmayacaktır. Devletin kurumsallaşması, eğitim, bilim ve sanat içinde önemli adımlar atacaktır.
Bu yönleri ile Sultan'ın Hikayesi bir sonraki yazıya.
................................................................................................................
Resim: Fatih Sultan Mehmet ve Ortadoks Kilisesi Patriği olarak atadığı Gennodis
Müzik Önerisi: Can Atilla - İstanbul'da İlk Gezinti
İlginizi Çekebilir