Eleştiri ve İktidar
SİYASETYerel yönetimlerde turizm bölgelerinin yüzde sekseni aşan bölümünde iktidar olan CHP’nin, AKP’nin ülke turizmine büyük hasar veren, ağır hatalarını yeterince eleştirmeyişi, alternatif politikalar geliştiremeyişi ve sektörle yakınlaşmaması çok ilginç.
Bu süreçte CHP soyut değerlendirmeler ile yetinmemeli. Türkiye’de yetkilerin Ankara’da tek elde toplanmasına karşı sosyo-ekonomik denge unsuru olabilecek, bir yerel – yerinden- yönetim projesi ile kamuoyunun karşısına çıkılması, yaşadığımız sorunların çözümünde yararlı olacaktır. Eleştiri ile iktidar arasındaki bağın çok ince olduğu unutulmamalı.
AKP 2003 yılından bu yana, Cumhuriyet tarihimizde en uzun süreli iktidar partisi oldu. Siyasetin gündemini belirledi. Önceki iktidarlar; özellikle 1990-2000 yılları arasında geçen on yılda, Türkiye ve Bölgedeki gelişmeleri değerlendiremediler. Belki de bu yüzden çoğu siyaset sahnesinden ayrılmak zorunda kaldılar.
Dünya dijital çağa geçerken, Türkiye’nin gündemi çok farklıydı. Örneğin İstanbul sermayesinin bir bölümü, kaynak yönetiminde etkin olma çabasındaydı. Bazı askerlerin örtülü darbecilik özentileri, günümüzde yayın olanakları ellerinden alınan medya gruplarının çıkarları ile örtüştü.
Dönemin siyasal partilerinin aralarında bitmeyen kısır çekişmeleri, kamuoyunu kendi isteklerine uygun yönlendirdikleri yanılgısı, ülke ekonomisinin köklü bir değişime duyduğu ihtiyacın değerlendirilmesini engelledi.
Geçmişte özellikle 12 Eylül'den sonra hareket alanları kısıtlanan, Siyasal partiler kitle tabanlarının değil iktidar nimetlerini paylaşma ayrıcalığını hedefleyen, dar çıkar gruplarının etkisinden kurtulamadılar. Özelleştirme ile ülkenin üretim kapasitesi azaldı. Görece ucuz ithalata dayalı ve borçlanarak, tüketime yöneltilen bu model ekonomiyi krize sürükledi.
Kendisinden önceki iktidarların kötü yönetimleri, AKP’yi beklemedikleri bir seçim başarısının ardından, tek başına iktidara taşıdı.
Ya da öyle olduğu sanıldı.
Kuşkusuz yukarıda sayılan etkenlerin, bu gelişmede büyük payları vardı. Ancak kesinlikle yeterli değildi. ABD ve İngiltere’nin 1950’lerin sonunda kurguladıkları, Ortadoğu’da egemenlik alanlarının yeniden paylaşılmasına, Türkiye’nin de katılması arzulanmış olmalıydı. AKP’nin günümüzde süren dış desteğinde BOP’un payı unutulmamalı.
AKP önceki iktidarlar döneminde dışlanan, geniş kitlelere umut verdi. Siyasal İslam referansı kentleşme sürecinin bu evresinde, muhafazakâr seçmenlerde güvenirlik algısını yükseltti.
CHP başlarda dış destek ve BOP tasarımlarının, AKP’ye katkılarını yeterince değerlendiremedi. Özel-İmamoğlu ikilisinin iş başına geldikleri döneme kadar, AKP’yi klasik iktidar partisi gibi gördü. BOP etki alanındaki ülkelerde, günlük siyasetin rotalarını belirleyen İslamcı hareketlerin -İran dışında- dayandıkları, mezhep ve tarikat yapılanmasının Türkiye’ye etkilerini yeterince dikkate almadı. Muhalefet çizgisini muhafazakâr seçmenleri kazanmaya yöneltti. Türkiye’de sivil siyaset mimarisinin; AKP döneminde açıkça Sünni tarikatlar ittifakına dayalı yapılandırıldığının, tam anlamıyla fark edildiği hala söylenemez. Özellikle haklı olarak sürekli gündeme getirdikleri, yolsuzluk dosyalarının, iktidar yolunu açacağı yanılgısı da sürüyor.
Oysa AKP yerel seçim yenilgisinin ardından hiç boş durmuyor. Başarılı bir iletişim ve büyük ölçüde kamu kurumlarının destekleriyle, kendi dönemlerini aklayarak CHP’li Belediye Başkanlarını sanık sandalyelerine oturtuyor. CHP elindeki Bumerang ile hedefi tam orta yerinden vuramayınca, geri dönen sopanın baskısını önlemeye çalışıyor.
Üretimi öncelemeden, salt eleştirmenin seçmen üzerindeki etkileri ne var ki, iktidar yolunu da açamıyor.
Dünyada tarımın başladığı topraklarda, verimliliği temel alan bir düzenleme önermek yerine,ithalat yoluyla enflasyonu düşürmek isteyen iktidar karşısında, CHP kendi özgün modelini seçmenle paylaşmak zorunda . Son yapılan geniş katılımlı mitinglerde yalnız ve çaresiz bırakılan, çiftçilerin coşkulu destekleri bu görüşü doğruluyor.
Yerel yönetimlerde turizm bölgelerinin yüzde sekseni aşan bölümünde iktidar olan CHP’nin, AKP’nin ülke turizmine büyük hasar veren, ağır hatalarını yeterince eleştirmeyişi, alternatif politikalar geliştiremeyişi ve sektörle yakınlaşmaması çok ilginç.
AKP’nin iktidar ömrünü uzatmak amacında olduğunu gizlemediği, anayasa değişikliği manevrası, doğru değerlendirilmeli. Kürt seçmenlerin oylarına talebi, tek başına DEM’in Cumhur İttifakına katılması olarak algılanamaz. MHP’nin başlattığı yaklaşımın, ABD-İsrail ikilisi ve İngiltere’nin Ortadoğu ve Karadeniz’e dönük politikalarının , Suriye Bölümünün hayata geçirilmesi ile ilgili olabileceği dikkatlerden kaçmamalı.
Bu süreçte CHP soyut değerlendirmeler ile yetinmemeli. Türkiye’de yetkilerin Ankara’da tekelde toplanmasına karşı sosyo-ekonomik denge unsuru olabilecek, bir yerel – yerinden- yönetim projesi ile kamuoyunun karşısına çıkılması, yaşadığımız sorunların çözümünde yararlı olacaktır.
Eleştiri ile iktidar arasındaki bağın çok ince olduğu unutulmamalı.
İlginizi Çekebilir