© Yeni Arayış

Economist Konferansı’ndan 

En modern silahların çok kısa bir sürede demode hale geldiğini, birkaç sene bekleyen ve yeni teknolojiyle donanamayan bir silahın savaş kaybına yol açabileceğini anlatırken yatırımın sonsuz bir kaynak israfına yol açabileceğini de söylemiş oluyordu.

Cumhurbaşkanı Tassoulas da açılış konuşmasında “Birleşmiş Milletler’in olmadığı bir dünya düzeni tahayyül edilebilir mi?” derken sanırım bu sorunun altını çiziyordu.

Yapay zekâ sonrasında dünya hiç bilmediği bir düzeni tesis etmeye hazırlanıyor.

Economist Dergisi’nin düzenlediği 29. Yuvarlak Masa toplantıları için Atina’ya geldim, daha doğrusu bu sefer kırk dakika kadar mesafede yer alan Lagonissi’ye.

Grand Resort Lagonissi’de kalıyorum.

Adından da anlaşılacağı üzere burası deniz kıyısında pek güzel bir tatil beldesi.

İşin tuhafı, bu Lagonissi denen belde Atina Havaalanı’na sadece yirmi dakika uzaklıkta ama şehirle hiçbir bağı yokmuşçasına bakir, temiz ve güzel.

Bunların yanısıra mutfağı da alabildiğine lezzetli.

Denize girmek için tercih ettiğim Mediterraneo plajının yanında aynı adı taşıyan bir de lokanta vardı.

Buranın yemekleri güzelse de hiçbiri Economist’in ev sahipliğinde katıldığım ve yine kompleksin içinde yer alan Ouzeria Eageon ile boy ölçüşemez.

Müthiş bir manzara, olağanüstü lezzetli yemekler, yanında Girit şarabı.

Restorana girdiğimde beni Yunanistan’ın eski Dışişleri Bakanı Dimitris Avramopoulos karşıladı, tam karşıda kendi evi olduğunu söyledi.

Gitmediğim için cennetten bir köşe mi bilemiyorum ama cennet manzaralı olduğu şüphesiz.

Dimitris Avramopoulos’la Delphi Forum’un Süleymaniye’deki toplantısında bir araya gelmiştik ama bu kez daha çok zaman geçirme ve daha yakından tanıma fırsatı bulduğum için kendisinden biraz bahsetmek istiyorum.

Bir ülkenin Dışişleri Bakanı, kabinede birlikte görev yaptığı arkadaşlarının aksine zamanının büyük bölümünü yurtdışında, başka ülkelerdeki mevkidaşlarıyla birlikte geçirdiği için zamanla onların arasında bir arkadaşlık kurulur.

Dolayısıyla, bir Dışişleri Bakanı’nın birlikte çalışmaktan en mutluluk duyduğu arkadaşlarının kendi kabinesinde değil de uluslararası camiadan olması tesadüf değildir.

Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı olduğu dönemde Yunanistan’daki mevkidaşı Avramopoulos’tu.

Mizacen birbirlerine çok uyduklarından Avramopoulos ile Davutoğlu iki ülkeyi de bıktıran “çözümsüzlük paktına” son vermeyi kafalarına koymuşlar.

Epey de uğraşmışlar.

O dönemde, iki ülke arasında tam 25 anlaşma imzalanırken -Cumhuriyet döneminde 2010’a kadar toplam 30 küsür anlaşma imzalanmış- Atina’da “ortak bakanlar kurulu” bile toplanmıştı.

Avramopoulos, milliyetçileri karşısına alma pahasına Yunanistan’ın Türkiye’yle düşman olmadığını ısrarla vurgularken Ege Denizi hakimiyeti için edilen kavganın anlamsızlığından da dem vurdu hep.

“Senelerce savaştıktan sonra Venizelos ile Kemal Atatürk ne yaptı? Oturdular, konuştular, daha iyi bir geleceği nasıl birlikte inşa edebileceklerini tartıştılar. Onların yapabildiğini biz neden yapmayalım?”

Ouzeria’ya da sohbet ederken Avramopoulos şöyle iddialı bir söz sarf etti: “Ahmet’le [Davutoğlu] bambaşka bir geleceği kurma kararlığındaydık. Onun ‘komşularla sıfır sorun’ demesi çok önemliydi. Her türlü kararı almadan önce empati yapıyorduk. O bir adım atacakken ‘acaba Yunanistanlılar nasıl karşılar?’ diye düşünüyordu, ben de mutlaka Türkiyelilerin nasıl yaklaşacağını göz önünde bulundurmaya çalışıyordum. Velhasıl, kalıcı bir çözüme çok yaklaşmıştık. Ahmet birkaç sene daha görevde kalsaydı, ben de burada olsaydım, şuna emin olabilirsin ki Yunanistan ile Türkiye arasında herhangi bir sorundan artık bahsetmiyorduk.”

Böyle toplantılar yetkililerin sorunlara nasıl yaklaştığını göstermesi açısından hep çarpıcıdır.

Avramopoulos’u dinlerken, vizyoner siyasetçilerin yetki sahibi olduklarında, konjonktür de izin verirse en olmazı bile oldurabileceğini düşündüm.

Avramopoulos haricinde eski Dışişleri Bakanları Dora Bakoyanni ve şimdilerde Savunma Bakanı olarak görev yapan Nikos Dendias da dinlediğim konuşmacılar arasındaydı.

Dendias, Avramopoulos’a nazaran sert bir politikacı.

Türkiye’nin askeri harcamalarını artırmasının bazı sorunlara yol açabileceğini söylemekten çekinmezken Yunanistan’ın bugünkü yüzde 3.1’lik harcama oranını artırmayı düşünmediğini de ifade etti.

Ama Dendias’ın konuşmasında ilgimi esas çeken, değişen savaş teknolojisi üstüne söyledikleriydi.

Yunanistan’ın -adını vermedi ama Türkiye ile mukayese ettiği belliydi- küçük bir ülke olduğunu ve askeri harcamalarını sadece kendi -ve tabii ki müttefiklerinin- savunması için yaptığını, hiçbir ülkeye saldırmayacaklarını anlatırken konuşmasının odağına “yapay zekayı” yerleştirmişti.

Dendias, günümüzde teknolojinin çok hızlı değiştiğini insansız hava araçlarına dair bir örnekle izah etti.

En modern silahların çok kısa bir sürede demode hale geldiğini, birkaç sene bekleyen ve yeni teknolojiyle donanamayan bir silahın savaş kaybına yol açabileceğini anlatırken yatırımın sonsuz bir kaynak israfına yol açabileceğini de söylemiş oluyordu.

Dendias, son teknolojiyi kullanarak bizzat cephede üretilmesi planlanan silahlardan da bahsetti, “modernizasyon artık cephede olmalı,” dedi.

İletişim -ve istihbarat- imkânlarının çoğalması ortak savunma için ulus-devlet modelini aşan bir yeni örgütlenme gerektiriyor.

Böyle olunca da güçlü kurumların varlığı daha bir önem kazanıyor.

Cumhurbaşkanı Tassoulas da açılış konuşmasında “Birleşmiş Milletler’in olmadığı bir dünya düzeni tahayyül edilebilir mi?” derken sanırım bu sorunun altını çiziyordu.

Yapay zekâ sonrasında dünya hiç bilmediği bir düzeni tesis etmeye hazırlanıyor.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER