Daha gidilecek çok yol var
SİYASETSanıyorum şimdiden bizim de kendimize göre alışkanlıklarımız, başka bir ifade ile araba kullanma kültürümüz oluştu. Hem eğlenceli hem de acınacak yönleri olduğu da muhakkak
Ceza sisteminde şu anda belirli bir rastgelelik algılandığı için insanlar cezalara isyan ediyor. Cezalara itiraz hakkının da kolay kullanılabilen bir hak olması gerek. Benim edindiğim izlenim, ceza verenler de çoğu zaman kuralları iyi bilmeyebiliyor, durumu iyi değerlendirmeden yaptırıma karar verebiliyorlar. Kısacası, daha gidilecek çok yolumuz var. Ancak yolumuzu doğru tanımlamamız gerekiyor.
Eşim eve girerken posta kutusundaki gönderileri almış. Eve getirince baktık. Trafik İdari para Cezası Karar Tutanağı Tebligatı imiş. Her ne kadar araba eşim üzerinde kayıtlı ise de, kullanıcısı genelde ben olduğum için anlaşılıyor ki, bendenizin bir kuralı ihlal etmem söz konusu. Açınca gördük, kulunuz 19 Mayıs 2025 günü Unkapanı civarında 50 km. hız sınırının geçerli olduğu bir yerde, aracı 57 km süratle sürerek EDS, yani elektronik denetim sistemine yakalanmış. Kanun karşısında boynumuz kıldan ince, tabii cezayı ödeyeceğiz ama olanları değerlendirme ve eleştirme hakkını da kullanmak isteğini da tabii karşılamak lazım.
Önce tarihlerden başlayalım. İddiaya göre hız aşmayı gerçekleştirdiğim tarih 19 Mayıs 2025. Randevu kayıtlarına baktım, herhangi bir şey gözükmüyor. O gün, o saatlerde Unkapanı’nda ne arıyordum diye merak etmedim değil. Hız kuralını ihlal ettiğimin tespit edildiği tarihe bakıyorum, 8 Haziran olarak gözüküyor. Özetle, olaydan yirmi gün geçtikten sonra çekimi izleyen bir memur kuralı ihlal ettiğime karar vermiş. Orada merak ettiğim bir nokta var ki, cevapsız kalıyor. Acaba benim cezayı hak ettiğime karar verildiği sırada trafik akışı neydi? Başka bir ifade ile, ben örneğin 50 km. hız yapsam, trafiğin akışını aksatır, diğer araçların ilerlemesini, engeller miydim? Bu sorunun cevabını bilmeden şu veya bu araca ceza vermek pek isabetli gözükmüyor. Nitekim, araba kullanmayı öğrendiğim ve ilk ehliyetimi aldığım ülkede bize öğretilenkonulardan biri de, sürat tahdidine göre değil, trafik akışınauyarak araba kullanmaktı.
Gelelim tebligat tarihine. Kural ihlal ettiğimin bana bildirilmesi ise 19 Haziran 2025, kısacası suç işlediğim iddiasından tam tamına bir ay sonra. Böylece yavaş işleyen bir sistemle cezalandırılmış oluyorsunuz, eğer cezaya itiraz etme arzunuz varsa, o da körelmiş oluyor. Sözlerimin yanlış değerlendirilmesini istemem. Kurallara uymayan sürücülerin cezalandırılmasına itirazım yok. Kural ihlali EDS ile de tespit edilebilir. Ancak, hızlı işleyen ve vatandaşın ceza yazmaya meraklı (ya da devlet tarafından gelirleri arttırmak için ceza yazmak lazım anlayışıyla görevlendirilmiş) bir memur tarafından taciz edilmesine karşı itiraz etmesini kolaylaştıran bir sisteme ihtiyaç olduğuna işaret etmek istiyorum.
Kendi başımdan geçen üzerinde düşünürken, aklıma bayram sırasında alınan tedbirler, vatandaşların itirazları ve nihayetinde konunun bakanlar kuruluna kadar intikali geldi. İtiraf etmeliyim ki, sonunda cezalar affedildi mi, uygulanmasına mı karar verdildi, bilmiyorum. Ama vatandaşın itirazlarında bir miktar haklı olabileceğini düşünüyorum. Niye öyle düşünüyorsun diye soracak olursanız, kendi gözlemlerinden yola çıkacağım. Örneğin karayolunda 90 km. hızla ilerliyorsunuz, birden karşınıza bir işaret 50 km., ardından bir başka işaret 30 km., sonra tekrar bir işaret 90 km. Etrafa bakıyorsunuz, in cin top oynuyor. Acaba bu işaretler neydi? Tabii dikkat ederseniz, muammayı çözmeniz mümkün. Yolun biraz ötesinde geriye dönmek için bir göbek var. Ancak işaretlendirmeyi ona göre yapmak, tüm araçların hızını birden 50 ve bilahare 30 km.’ye düşürmek saçmalığından kurtulmak mümkün ama biraz düşünmek ve ihtimam gerekiyor.
İsterseniz biraz daha eğlenceli bir olaya geçelim. Yolda gidiyorsunuz, kocaman bir levha. Üzerinde otomobil, kamyon resimleri filan da var. Her biri için ayrı bir sürat tahdidi bildirilmiş. Mesela otomobiller için öngörülen sürat 110 km. Gaza basıyorsunuz, fakat o da ne, yolun kenarındaki yuvarlak levhada 90 km. yazıyor. Sizce bu yoldaki sürat sınır nedir? Efendim 110 km. ama daha önce 90 km. olduğu zaman konulmuş levhalar da yerinde bırakılmış, onlar size başka akıl veriyorlar. Bunları düzeltmeden EDS ile sürat denetimi yapmak galiba işgüzarlık kalemine giriyor.
Yanıldığımı temenni ettiğim bir başka izlenimim var. Biliyorsunuz, ülkemizde değişik tipte yollar var. Çoğu yerleşme birimi arasında normal karayolu var ve ücretsiz olduğu için oldukça yaygın olarak kullanılıyor. Kalabalık olduklarından kurallara uyulması özel önem arz ediyor. İkinci tip paralı fakat işletmesi Karayolları Genel Müdürlüğüne ait yollar. Bu yollarında ücreti makul olduğu için sıkça kullanılmaları söz konusu. Bir de özel işletmelerin inşa ettiği yap-işlet-devret esasına göre işletilen yollar var. Devlet bu yollara bir miktar destek verse bile, oldukça pahalı oldukları biliniyor. Bu yolların kullanılmasını teşvik için kuralsız süratle araç kullanımına izin veriliyormuş. Tabii, yolun kenarında sürat tahdidine ilişkin işaretler, duyurular var ama rivayete göre, bunlara pekuyulmuyormuş. Ben bu yolları kullandım ve birçok kullanıcının hızlı gittiğine de şahit oldum.
Ama bir hikayem var ki, evlere şenlik. Uçakla İzmir’de bir toplantıya gittim. Toplantı saat 10:30’da başlıyor. Tanıdığım bi rkarı koca ile konuşuyorum. “Sizi uçakta görmedim, Sabiha Gökçen’den mi geldiniz” diye sordum. “Hayır araba ile geldik.” “O zaman dün akşam gelmiş olmalısınız!” “Yoo, bu sabah 6:00’da yola çıktık, 8:30 civarı İzmir’e vardık.” Şaşırıp kaldım, bu kadar çabuk gelmek için herhalde arabayı 250 km. hızla sürmüş olmalılar. Tahmin ediyorum iyi bir arabaları vardır ama sürat sadece araba kullananı değil, tüm yolda gidenleri ilgilendiriyor. Ama yıldırım gibi gelmişler, kimse de hızlarını sorgulamamış. Ceza aldıklarını filan da duymadım.
Sürücülerimizin hızlı araba kullanmayı sevdiklerini, bir yerden diğerine gitmek için gaza basmaktan çekinmediklerini biliyorum. Nitekim, yol şartlarına bakmadan hızlı araba kullanmaktan dolayı çok kaybımız oluyor. Gazetelerde kaza raporlarını okurken aracın kontrolden çıkması türünden bir ifadeye sık sık rastlanıyor. Bu ifade sanıyorum arabanın kontrol edilemeyecek kadar hızlı gittiğinin kibarca ifadesi. Sürücülerimiz, hızla hedefe ulaşmaya çalışırken, karşıdan araç gelirken bile önlerindeki aracı geçmeye çalışıyorlar. Bu ikinci kaza sebebi de kayıtlarda hatalı sollama diye anılıyor. Yapılmaması gereken bir hareket olduğuna kuşku yok. Bütün bunların sona ermesi için arabaları kurallara göre kullanmayı ulusça öğrenmemiz gerekiyor.
Sanıyorum şimdiden bizim de kendimize göre alışkanlıklarımız, başka bir ifade ile araba kullanma kültürümüz oluştu. Hem eğlenceli hem de acınacak yönleri olduğu da muhakkak
Türkiye’yi ziyaret eden Amerikalı bir dostum, ülkemizdeki araba kullanma alışkanlıklarını gördükten sonra, Türkler 1920’lerin Amerikasındaki gibi araba kullanıyorlar demişti. Ne demek istediğini de bilahare şöyle izah etti. Amerika’da arabalar ilk yaygınlaşmaya başladığında, insanlar kuralsızca araba kullanıyorlarmış. Zaman içinde araba sayısı artmış, fakat daha önemlisi kuralsız araba kullanmanın çok büyük maliyetler getirdiği ortaya çıkmış. Toplum araba kullanmayı bir sorun olarak görmeye, ona göre kurallar geliştirmeye, uygulamaya, daha da önemlisi insanları o yönde eğitmeye başlamış. Devam etti: Bugün, senin de bildiğin gibi, çoğu Amerikalı itinalı ve kurallara bağlı olarak araba kullanır. Herhalde sizde de aynısı olacaktır.
Tabii, gelişmeler tam Amerikalı dostumun belirttiği istikametteilerlemiyor. Gerçi henüz araba sayısı çok değil, birçok kimse hayatında ilk defa araba sahibi oluyor ve araba kullanıyor ama bir de araba kullanmanın kültürel bir boyutu var. Sizlerde rastlamış olmalısınız, çeşitli ulusların araba kullanmasını anlatan, bir bölümü ile de alay eden kısa çekimler internette dolaşıyor. Orada Türklerin araba kullanma alışkanlıklarını ele alan bir çekim görmedim ama İtalyanların ve Almanların arabalarını farklı kullandıkları, kurallara uymakta İtalyanların zorluk çektiği görülüyor. Sanıyorum şimdiden bizim de kendimize göre alışkanlıklarımız, başka bir ifade ile araba kullanma kültürümüz oluştu. Hem eğlenceli hem de acınacak yönleri olduğu da muhakkak.
Hepimizin görevi emniyetli araba kullanmayı bu kültürün bir parçası yapmak. Burada devlete çok görev düşüyor. İlkokuldan başlayarak derslerde yol emniyetine ilişkin bilgi vermek, araba kullanma kurallarından söz etmek gerekiyor. Bu öğretimi orta ve lise boyunca da sürdürmek önemli. Ehliyet sınavında da ağırlığın emniyetli araç kullanma üzerine inşa edilmesi doğru olacaktır. Ancak, yola çıkıldığında da doğru işaretlendirme ihmal edilmemesi gereken bir boyuttur. Bütün bunlar yapıldıktan sonra, uymayana da ceza vermek daha tabii görülecektir. Galiba ceza sisteminde şu anda belirli bir rastgelelik algılandığı için insanlar cezalara isyan ediyor. Cezalara itiraz hakkının da kolay kullanılabilen bir hak olması gerek. Benim edindiğim izlenim, ceza verenler de çoğu zaman kuralları iyi bilmeyebiliyor, durumu iyi değerlendirmeden yaptırıma karar verebiliyorlar.
Kısacası, daha gidilecek çok yolumuz var. Ancak yolumuzu doğru tanımlamamız gerekiyor.
İlginizi Çekebilir