© Yeni Arayış

CHP operasyonu, yeni sürece operasyon  

İktidarın yargı eliyle CHP’ye karşı yürüttüğü hukuksuz operasyonların, CHP yönetiminin elini seçmeni karşısında fazlasıyla zayıflatması, doğal siyasal bir sonuç olur.

Hafta sonu CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in T24’den Murat Sabuncu ile söyleşisindeki  “Biz hem süreci tarihsel bir tutarlılık içinde izliyoruz hem de iktidarla mücadeleyi sürdürüyoruz” sözlerine itiraz etmek haksızlık olur. Demokratik siyasi muhalefetin çalışmasını yargı eliyle ortadan kaldırdığınızda, silahlı çatışmanın kalıcı sona ermesi hedefine ulaşmak mümkün olamaz. 

Birçok insanın 8 ay kadar önce sabah uyandığında ilk yaptığı iş; bu gece yarısı güvenlik güçleri hangi Kürt siyasetçisinin, DEM Partili belediye başkanının evine veya Kürt kurumuna baskın yapmış, kaç kişiyi gözaltına almış, kaçına kayyım atanmış diye hızla sosyal medya hesaplarına veya internet sitelerine göz atmak olurdu. 

İktidarın hedefinde ise şimdi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP var. 

İktidar, bunun ilk işaretini 30 Ekim 2024 tarihinde Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Ahmet Özer’in “PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçlamasıyla gözaltına alınmasıyla verdi.  

19 Mart 2025 sabahı yapılan ilk operasyon, CHP ve DEM Parti arasından yapılan Kent Uzlaşısı ve belediyelerdeki yolsuzluk iddiasıyla yapıldı.

Ancak iktidar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yerine kayyım atamadı, Kürt sorunu kapsamında başlatılan yeni sürece büyük handikap olma olasılığı nedeniyle, soruşturmayı yolsuzluk ekseninde sürdürmeyi tercih etti. 

Artık her sabah güne İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bir yolsuzluk operasyonu haberiyle merhaba diyoruz. 

31 Mart 2024 yerel seçimlerini kazanan 11 CHP’li Belediye Başkanı tutuklandı, çeşitli kademelerde görevli, seçilmiş veya bürokrat 284 kişi gözaltına alındı. Bunlardan 5 kişi pişmanlık yasasından yararlandı ve itirafçı oldu.  

10 yıldır Kürt siyasetçilere ve belediyelere yönelik operasyonlarda sayısız örneği olan gizli tanıkları, şimdi CHP’li Belediyelere yönelik yolsuzluk operasyonlarında görüyoruz.

İBB soruşturmasında “Çınar", "Ladin", "Meşe", "Doğan", "Şahin", "Kartal" kod isimli gizli tanıkların iddia ve ifadeleri, süren operasyonların siyasi kumpas davası olduğuna dair iktidar partisinin çevresi dahil toplumdaki yaygın kanaati derinleştiriyor.  

Diğer yandan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, 4-5 Kasım 2023 tarihinde yapılan CHP'nin 38. Olağan Kurultayı’nda "delege satın alındığı" iddialarıyla ilgili Ocak 2024’te başlattığı soruşturma, davaya dönüştü. 30 Haziran 2025’te ilk duruşması görülecek.

Bütün bunlarla birlikte 18 Mart 2025 tarihinde Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diplomasının iptal edilmesi, bütün yapılanların cumhurbaşkanı seçimleri operasyonu olduğunu tartışılmaz kılıyor. 

İktidar partisi ve gayri resmi ortağı, CHP’ye yönelik bu operasyonların, PKK’ninkendisini feshetme ve silah bırakma kararıyla beliren tarihsel fırsatı nasıl riske ettiğinin farkında değil veya bu riski bertaraf edecek çok daha tehlikeli siyasi bir plana sahip.  

İktidarın yargı eliyle CHP’ye karşı yürüttüğü hukuksuz operasyonların, CHP yönetiminin elini seçmeni karşısında fazlasıyla zayıflatması, doğal siyasal bir sonuç olur.

İktidarın, dün Kürt demokratik siyasal yapılara karşı düşmanca tutumuna benzer bir yöntem ve tarzla CHP’ye yönelik sürdürdüğü yargısal siyasi operasyonlar, çözüm sürecini iki yönden riske ediyor. 

İlki, iktidarın, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın kapısını 2023 seçimlerinden hemen sonra yeniden çalmasının esas nedeninin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın anayasal engeli bir biçimde aşarak bir kez daha cumhurbaşkanı seçilme arzusu veya planı olduğuna dair iddiaları doğrulayan yönü. 

Bu, iktidarın daha önceki barış arayışlarında olduğu gibi Kürt sorununu kendi partisel çıkarları için araçsallaştıran yaklaşımının sürdüğünü gösteren ve bu nedenle var olan güvensizliği derinleştiren bir işlevi görmektedir. Yeni çözüm sürecine yönelik toplumsal sahiplenmenin güçlenmesini frenlemektedir.

Diğer yandan, PKK’nin silah bırakma ve kendini feshetme kararının yarattığı tarihsel fırsatın gereklerini yerine getirebilmek ve toplumsal sahiplenmenin olmazsa olmazı olan bu sürecin ana taşıyıcı siyasal unsuru olan CHP’nin devre dışı bırakılmasıdır.

İktidarın yolsuzluk bahanesi/gerekçesiyle CHP’ye yönelik yargı eliyle yürüttüğü gece yarısı gözaltına alma, tutuklama, yalancı tanıklığa zorlama gibi siyasi operasyonları,yeni sürecin ruhuyla çatışan, toplumsal siyasal ortamı zehirleyen bir hoyratlık, hukuksuzluk, dolaylı olarak yeni sürece operasyondur.

Bu türden süreçlerde İktidar partisinin yapması gereken, ilk önce ana muhalefet partisini sürecin bir parçası yapmak olmalıdır. 

Hele de bugün siyasal kutuplaşmanın ve Kürt sorununda derin yarılmanın olduğu koşullarda bu olmazsa olmazdır. 

Bugün ise CHP’yi sürecin dışına doğru iten bir siyasal süreç işletiliyor. 

Hatta CHP’nin sürecin içinde etkin olması için çabalayan ve arzulayanların işini,iktidarın bu türden tutum ve yaklaşımları daha da zorlaştırıyor.

Bütün bu nedenlerle, CHP istese de sürecin gerektirdiği toplumsal desteğin sağlanmasında beklendiği gibi yüksel ölçüde çaba gösteremez. 

İktidarın yargı eliyle CHP’ye karşı yürüttüğü hukuksuz operasyonların, CHP yönetiminin elini seçmeni karşısında fazlasıyla zayıflatması, doğal siyasal bir sonuç olur. 

Hafta sonu CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in T24’den Murat Sabuncu ile söyleşisindeki “Biz hem süreci tarihsel bir tutarlılık içinde izliyoruz hem de iktidarla mücadeleyi sürdürüyoruz” sözlerine itiraz etmek haksızlık olur.

Demokratik siyasi muhalefetin çalışmasını yargı eliyle ortadan kaldırdığınızda, silahlı çatışmanın kalıcı sona ermesi hedefine ulaşmak mümkün olamaz. 

Süreç için İktidar siyasi operasyonlarına son vermeli, CHP doğrudan bilgilendirilmeli ve sürece dahil edilmelidir. Siyasi tansiyon hızla düşürülmelidir. Sürecin buna ihtiyacı olduğu gibi, bu bir zorunluktur.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER