“Bilimci” ve “Yiyimci” Makyavelizm üzerine (1)
SİYASETMachiavelli’yi çarpıtanlar sadece Prens’teki sözlerinden hareket etmekte ve oradan bazı cümleleri cımbızla çekmektedirler. Bu çarpıtmayı yapanların bir kısmının Söylevler adlı eserden haberleri bile yoktur. Öte yandan Prens’te de iddia edildiği gibi “Amaca ulaşmak için her yol meşrudur” ya da “İktidara giden her yol mubahtır” biçiminde özetlenebilecek bir düşüncenin yeri yoktur.
Bilimci Makyavelizm
2025 yılının Ağustos ayında basında şu iddialar yer aldı:
“Ben Murat Kapki, Tekirdağ Cezaevi’nde tutukluyum. Mücahit Birinci yanıma gelip 1,5 sayfalık ifade tutanağı koydu, ‘Bunu imzalayıp tamamı yalan şeyleri söylemem halinde seni çıkartırım’ dedi. Ayrıca bu iş için benden 2 milyon ABD Doları istedi. ‘Kendini bana bir hafta teslim edeceksin, soru sormayacaksın, çıkmak için her şey mubahtır’ dedi. Ben böyle bir ifadeyi vermeyi kabul etmeyince ‘Makyavelist düşün, baktın CHP iyi gidiyor. Çıkmak için bunları dedim dersin’ dedi. Ben ‘Kabul etmiyorum’ deyince ayağa kalkıp elimi sıktı, ‘Bu işler böyledir’ dedi. ‘Bunları söylemezsem çıkamıyor muyum?’ deyince ‘Senin tercihin bu yönde oldu’ dedi.
Özetle, bir avukat, bir tutukluya istenen ifadeyle birlikte 2 milyon dolar vermesi karşılığında özgürlük vadetti.
İddiaya göre, avukat önerdiği ahlaksızlıkları da “Makyavelizm” sözcüğü ile özetledi.
Bu iddialar üzerine çeşitli basın organlarında yapılan çeşitli yorum ve haberlerde “Makyavelizm”in bir tür ahlaksızlık olduğu anlatıldı.
Öncelikle Makyavelizm’in bir “ahlaksızlık övgüsü” olduğuna ilişkin açıklamaların külliyen YALAN olduğunu ve bilinçli ya da bilinçsiz cehaletten kaynaklandığını belirtmeliyim.
Makyavelizm, bilimsel bir teoridir.
Makyavelizm sözcüğü, İtalyan düşünür Niccolo Machiavelli’nin adından kaynaklanır.
Niccolo Machiavelli, modern siyaset biliminin kurucusu kabul edilir.
Machiavelli bir ahlaksızlık övgüsü yapmış olsaydı, modern siyaset bilimi de ahlaksızlık övgüsünden ibaret olurdu ki bu tanım gereği olanaksızdır!
Bilim ahlaksızlığı övemeyeceğine göre Machiavelli’nin de ahlaksızlık övgüsü yapmış olduğu düşünülemez.
O zaman Makyevalizm nedir ve ne değildir sorularının cevabını vermek gerekiyor.
Bu yazının bütününde bu sorulara cevap aranıyor ve yazı üç bölümden oluşuyor.
Birinci bölümde Makyavelizm’in ne olduğunu açıkladım.
İkinci bölümde Makyavelizm’e ilişkin bizim tarihimizden önemli bir örnek inceledim.
Üçüncü bölümde Makyavelizm’in ne olmadığını çok sayıda örnek üzerinden açıkladım ve üç yazının özetini çıkardım.
Yazıda gerçek Makyavelizm’i yakıştırmalardan kurtarmak amacıyla “bilimci Makyavelizm” adlandırmasını kullandım.
Sözü edilen yakıştırmaları ise “yiyimci Makyevelizm” olarak adlandırdım.
Ama daha başından tekrar altını çizmeliyim ki literatürde bu tür bir “yiyimci Makyevelizm” adlandırması olmadığı gibi bu tür düşüncelerin Machiavelli ile hiçbir ilişkisi yoktur.
“Yiyimci Makyevelizm”i kendi şahsi çıkarları için toplumsal çıkarları feda edebilenleri tanımlamak için kullandım.
Ancak bu gruba girenlerin gerçek Makyavelizm’le uzaktan yakından ilişkisi yoktur; kendi şahsi çıkarları için Makyavelizm’i bir araç olarak kullanmaktadırlar.
Birinci bölüm
Baştan belirteyim ki Machiavelli, özgür yurttaşın yönetimine dayalı bir Cumhuriyet yönetimini savunuyordu.
Zorbalık yönetimlerini bütün eserlerinde aşağıladı ve horladı.
Bunun dışındaki yakıştırmalar kısmen yanlış ya da eksik değerlendirmelerden kısmen de bilinçli çarpıtmalardan kaynaklanır.
Önce kısaca Machiavelli kimdir ve nasıl biridir?
1469 yılında Floransa’da doğdu.
Genç yaşta Latince’yi, Latin ve Yunan edebiyatını öğrendi; babasından hukuk bilgisi edindi.
İşine ve ülkesine çok bağlıydı; çeşitli kamu hizmetlerinde bulundu.
İşine bağlılığından dolayı devlet başkanı Soderini’nin ilgisini çekti ve diplomatik görevlere yükseltildi.
Bir tür başbakanlık ya da dışişleri bakanlığı olan Onlar Kurulu Sekreterliği görevi yaptığından kendisine Floransa’lı Sekreter dendi.
Elçilik türü görevleri sırasında farklı siyasal yönetim biçimlerini yakından gözlemleme olanağı buldu ve bu gözlemlerini ilerideki çalışmalarında kullandı.
İktidar değişikliği sırasında yeni rejim aleyhine faaliyette bulunmaktan dolayı suçlanarak işkence gördü ve hapse atıldı.
Sürgün koşuluyla serbest bırakıldı; Toskana sınırları dışına çıkması yasaklandı.
10 Aralık 1513 tarihli mektubunda şunları anlatıyordu: (Paragrafı mütevazı yaşamını göstermek için aktarıyorum.)
“…Güneşle kalkıyorum ve ağaçlarını kestirdiğim koruluğa gidiyorum, orada bir önceki günün işini gözden geçirip oduncularla zaman öldürerek iki saat harcıyorum…Koruluktan… sonra pınar başına… oradan da kuşhaneme. Cebimde bir kitap oluyor, ya Dante ya da Petrarca ya da Tibullus, Ovidius gibi daha az önemli şairlerden birisi…./Akşam olunca evime döner ve çalışma odama girerim; kapıda toza çamura belenmiş gündelik elbiselerimi çıkarır, kralların huzurunda giyilmeye yaraşacak elbiseler giyerim; sonra bu uygun elbiselerle, eski kralların huzuruna girerim ve orada onların sevecenliğiyle karşılanarak sadece benim olan ve sahibi olmak için doğduğum besini alırım, orada eski krallarla konuşmaktan ve onlara eylemlerinin nedenini sormaktan utanmam; onlar da bana lütfedip cevap verirler. Dört saatliğine can sıkıntısı nedir bilmem, her derdi unuturum, yoksulluğu düşünüp üzülmem, ölümden korkarım; kendimi tümüyle onlara bırakırım...”
Bu sürgün döneminde meşhur eseri Prens’i ve ardından kısaca Söylevler olarak anılan Titus Livus’un İlk On Kitabı Üstüne Söylevler (Discorsi sopra la prima deca di Tito Livio) adlı eserini yazdı.
Machiavelli Prens’te monarşileri Söylevler’de cumhuriyetleri savundu.
Bu durumda akla başlangıçta iki ihtimal geliyor:
Ya çelişkili bir yazardı ya da zaman içinde görüş değiştirdi.
İkisi de değil…
Hem son derece tutarlı bir yazardı, hem de zaman içinde görüşlerinde değişiklik olmadı.
Eeee o zaman?
Cevabı basit:
Machiavelli bir devletin kuruluşu ile sürdürülmesini birbirinden ayırdı.
Devlet kurulurken bir monarşi olmalı ama devlet kurulduktan sonra cumhuriyete geçilmeliydi.
Bu yüzden Prens’te monarşileri, Söylevlerde cumhuriyetleri inceledi.
Prens ile Söylevler aslında birbirini tamamlayan iki kitaptır; bu kitapların tek bir kitabın iki ayrı bölümü olarak görülmesi gerektiği bile söylenir.
Machiavelli’yi çarpıtanlar sadece Prens’teki sözlerinden hareket etmekte ve oradan bazı cümleleri cımbızla çekmektedirler.
Bu çarpıtmayı yapanların bir kısmının Söylevler adlı eserden haberleri bile yoktur.
Oysa bir devletin sürekliliği cumhuriyetlerde mümkündür ve bunun formülü Söylevler’dedir.
Öte yandan Prens’te de iddia edildiği gibi “Amaca ulaşmak için her yol meşrudur” ya da “İktidara giden her yol mubahtır” biçiminde özetlenebilecek bir düşüncenin yeri yoktur.
Makyavelizm’i her amaca giden her araç meşrudur biçiminde değil, belirlenmiş ve ahlaki değere sahip olan amaca/iktidara giden her yol meşrudur biçiminde anlamak gerekir.
Bir başka anlatımla aracın meşru olabilmesi için öncelikle amacın meşru ya da ahlaki değere sahip olması gerekir.
Machiavelli’nin, amaca ulaşmak için her araca başvuran çirkin siyasetçilerle hiçbir ilgisi yoktur.
Kendi çağının politikacılarının önemli bir kısmı, başarılı olmak dışında hiçbir amaç gütmemekte, kendi kişisel çıkarları için uğraşmaktaydılar; hem amaçlar, hem de bu amaçlara yönelik araçlar ahlaki değildi.
Oysa Machiavelli’de amacın kendisi yüksek bir ahlaki değere sahipti.
Peki, Machiavelli için somut olarak bu meşru amaç neydi?
Cevap: İtalyan Birliği
İtalyan Birliği amacının meşru olmasını sağlayan neydi?
Cevap: İtalyan Birliği, İtalyan halkının yararınaydı.
Machiavelli döneminde İtalya’da temel sorun İtalyan siyasal birliğinin sağlanmasıydı.
Ortaçağın sonlarında İtalya’da ticaretle zenginleşen kent devletleri ortaya çıktı.
Bu zenginleşme dolayısıyla İtalya başta Venedik ve Ceneviz kent devletleriyle Akdeniz’e hâkim oldu.
Ticaret hem ekonominin güçlenmesine hem de entelektüel birikime neden oldu; bu yüzden Rönesans, Floransa, Venedik, Bologna gibi İtalyan kent devletlerinde doğdu.
Ancak İtalya bağımsız bir ulus devlet olmadıkça diğer devletler karşısında güçlü bir aktör olarak uluslararası arenada yerini alamazdı.
Ekonomik olarak güçlenen kentler büyük devletlerle baş edemezdi.
Bu yüzden güçlenen İtalyan burjuvazisinin de talebi bir ulus devlet inşası idi.
Machiavelli de somut olarak İtalyan birliğinin kurulması yönündeki burjuva eğilimini dile getirmekteydi.
Ulus devletler çağında artık kentlerin varlığını sürdürmesi güçtü.
İtalyan Birliğinin sağlanması bunu sağlayacak olan mutlak monarşinin varlığına bağlıydı ve bu yüzden Machiavelli Prens’te bu birliği sağlayacak bir monarşiyi savunuyordu.
Monarşi, İtalyan birliğini sağlamak için bütün araçları kullanabilirdi.
Dolayısıyla meşru ve ahlaki amaç olan İtalyan birliğinin sağlanması yolundaki her araç meşruydu.
Burada bir ahlaksızlık var mı?
Bir ulusun bağımsızlığını kazanmaya çalışması ahlaksızlık olabilir mi?
Bu amaç içinde kişisel yarar sağlamaya yönelik herhangi bir öğe var mı?
Kesinlikle yok.
Machiavelli hiçbir eserinde bir kişiye ya da bir gruba menfaat sağlamaya yönelik bir öğüt vermedi.
Sadece hükümdara ulusal birlik ve bütünlüğün sağlanabilmesine yönelik öğütler verdi.
Onu siyaset biliminin kurucusu yapan prensliği incelemeden önce dünyadaki prenslikleri de inceleyerek sınıfladı.
Örneğin Sicilya’lı tiran Agatocle sadece talihten yoksun değil aynı zamanda basit ve aşağılık biri olmasına rağmen Syrakusa Kralı oldu; bir çömlekçinin oğlu olan Agatocle alçakça bir yaşam sürdü ve iktidarı entrikalar yoluyla zorla ele geçirdi; yurttaşlarını öldürmeyi, dostlarına ihanet, saygısızlık, acımasızlık ve dinsizlik etmeyi meziyet saydı.
Oliveretto da Fermo yakınındaki herkesi kılıçtan geçirdi ve iktidarı zorla elde etti.
Eski prenslikleri elde tutmak, yeni prensliklere göre daha kolaydı; bu prensliklerin sürmesi için atadan kalma düzeni bozmamak, çiğnememek ve beklenmedik durumlar karşısında uygun zamanı beklemek yeterliydi.
Burada prenslik türlerini ve prensliğin ele geçirilme yöntemlerini incelemek mümkün değil kuşkusuz.
Örnekleri vermemdeki amaç, O’nun kendi teorisini ortaya koymadan önce kapsamlı bir gözlem ve araştırma yapmış olduğunu göstermekti.
Machiavelli “alçakça ve cinayete dayalı bir yoldan prensliğe yükselme”yi anlatırken bu tür bir prensliği savunmamakta, sadece bu tür bir yöntemin de bulunduğunu örnekleriyle göstermektedir.
O’nun üzerinde asıl durduğu ve dolayısıyla Makyavelizm’in konusu olan prenslik türü yetenek (virtu) ve talih (fortuna) ile elde edilen prenslikti.
Bu yöntemle iktidarı ele geçirmek zordu; ancak kişi kendi yeteneklerini kullanarak koşulların gereğini yerine getirir ve talihten (fortuna) de en olumlu biçimde yararlanmayı becerirse, iktidarı elde edebilir ve elde ettiği iktidarı güçlü kılıp uzun süre elinde tutabilirdi.
İtalyan birliğini sağlayacak monarşi bu öğütlere uyarsa bir İtalyan ulus devleti kurulabilirdi.
Bir prensin siyaset yapmasının genel olarak iki yönü vardı: Yasalar ve kaba güç.
Yasalar insana, kaba güç ise hayvanlara özgüydü; ama insana özgü nitelikler yeterli olmadığı için, bir prensin hayvana özgü nitelikleri kullanması gerekirdi.
Bu nedenle hükümdarın hayvan gibi davranmayı da iyi bilmesi gerekirdi.
Prensin, hayvanlardan tilki ile aslanı seçmesi gerekirdi: Aslan kendisini tuzaktan koruyamazken, tilki de kendini kurttan koruyamazdı.
Bu nedenle prensin tuzakları tanımak için tilki, kurtları korkutmak için de aslan olması gerekirdi.
Sadece aslan olmak, prens olmak ve prens kalmak için yeterli değildi ve yalnızca aslanlık etmek isteyenler prenslik etmeyi bilmiyorlar demekti.
Bir prensin sözünün eri olması ve hile yapmaması övülecek bir davranış olmakla birlikte, deneyler, verdikleri sözü önemsemeyen kimi prenslerin de büyük işler başardıklarını ve dürüst prenslere üstün geldiklerini göstermekteydi.
Dolayısıyla sağduyulu bir prens, verdiği sözler kendisine zarar verecekse ve söz vermesine yol açan gerekçeler ortadan kalkmışsa sözünü tutmamalıydı.
İnsanların tümü iyi olsaydı bu öğüt kötü bir öğüt olurdu; ama insanların çoğu kötü oldukları ve verdikleri sözü tutmayacakları için prensin de verdiği her sözü tutması gerekmezdi ve hatta sözünü tutmamalıydı.
Prens tilki gibi davranmalı ve bu davranışını iyice allayıp pullamayı, göz boyamayı, renk vermemeyi iyi bilmeliydi.
Prensin bağışlayıcı, sözünün eri, insancıl, dürüst, dindar görünmesi gerekse de gerçekte öyle olmayabilirdi: Duruma uygun davranmayı bilmeli, elinden geldiğince iyilikten uzaklaşmamalı, ama gerektiğinde kötülüğe başvurmayı da bilmeliydi.
Machiavelli talihin de önemli olduğunu kabul etmekle birlikte talihin de yetenekle yönlendirilebileceğini kabul ediyordu.
Talih eylemlerimizin yarısının efendisiyse, diğer yarısı irademizin belirleyiciliğine bırakılmış demekti; bu yarılardan talih dişi olanıydı.
Dolayısıyla prensin yeteneklerinin talihine egemen kılınması gerekirdi.
Machiavelli hükümdarın neden böyle davranması gerektiğini de insan doğasıyla açıkladı.
Ona göre insan doğası kötü, bencildi; insan mülkiyete düşkündü:
“…sevilmektense korkulmak daha güvencelidir. Çünkü insanlar konusunda genel olarak şu söylenebilir: Nankör, kaypak, içten pazarlıklı, sinsi, tehlike karşısında korkak, yarar canlısı olurlar;… tehlike uzaktaysa, onlara iyilik ettiğin sürece senin yanındadırlar, kanlarını, mallarını, yaşamlarını, çocuklarını verirler sana; ama tehlike yaklaşınca yüz çevirirler…”
“…İnsanlar…kötü oldukları ve sana verdikleri sözü tutmayacakları için, senin de verdiğin sözü tutman gerekmez…”
“…iyi olmayan birinin, bunca iyi olmayan arasında yıkıma uğraması kaçınılmazdır. Bu nedenle, iktidarda kalmak isteyen bir prensin iyi olmamayı öğrenmesi, böyle davranması, gerektiğinde de böyle davranmaması gerekir.”
Özetlemek gerekirse:
Alçakça ve cinayete dayalı bir yoldan prensliğe yükselme gibi yolları anlatmış olsa da O’nun ilgilendiği ve siyaset biliminin konusu olan prenslik türü yetenek ve talihe dayalı prensliktir. Bu tür prenslikte amacın kendisi meşru ve yüksek ahlaki değere sahip olduğundan amaca giden her yol mubahtır. Bu tür bir prens insanlar kötü olduğundan sözünü tutmayabilir, aslan gibi güçlü ve tilki gibi kurnaz olmalıdır; gerektiğinde güç gerektiğinde akla dayalı stratejiler kullanır.Prens, talihini de yeteneğiyle yönlendirerek İtalyan ulus devletinin kuruluşunu sağlayacak ve bu amaçla sınırlı olarak gerekli araçları kullanacaktı.
Ancak Prens adlı eserde yer alan bu sözlerin, ulus devletin kuruluşuyla ilgili olduğunu hiçbir zaman akıldan çıkarmamak gerekir.
Devlet kurulduktan sonra tercih edilmesi gereken yönetim biçimi artık monarşi değil, yönetimde halka ve özgür yurttaşlara yer veren cumhuriyettir.
Devletin sürdürülmesinde cumhuriyeti tercih etmesinin nedeni Roma Cumhuriyeti üzerinde yaptığı araştırmalardır.
Söylevler’de şu soruyu sorar:
“Roma’da Devleti daha mükemmel kılan Halk Tribünlerini hangi olaylar doğurmuştur?”
Dikkat edilirse soru, kendi içinde birçok sorunun yanıtını da barındırmaktadır:
Roma Cumhuriyeti mükemmeldi. Halk tribünleri Roma Cumhuriyeti’ni daha da mükemmel kılıyordu. Halk tribünlerinin ortaya çıkışı belirli olayların sonucu idi ki bu ortaya çıkış Cumhuriyetin demokratikleşmesini ifade ediyordu.Machiavelli’ye göre, Roma Cumhuriyeti gelişmesini halka, senatoya ve bunlar arasında uzlaşmayı sağlayan prense borçluydu.
Halkın isteklerine sınır koymamak özgürlük alanında büyük bir ilerleme sağlardı ama Roma’nın gücü de bu özgürlüğe koşut olarak azalırdı.
Dolayısıyla Machiavelli’nin bir “fren ve denge” mekanizması oluşturmak için karma yönetimi savunduğu söylenebilir.
Cumhuriyet düzeninde prens, halk ve soylular yönetime katılacak ve karşılıklı olarak birbirlerini denetleyeceklerdi.
Bu ilişkinin kuralları anayasa ile belirlenmeliydi ve yasaya bağlı yönetim zorunluydu.
Yasaya bağlı yönetimlerin sürdürülebilmesi için halkın yönetimde söz sahibi olması gerekirdi.
Senato ile halk arasındaki ilişkiyi incelediği bölümde, halka senato karşısında öncelik veriyor ve bu amaçla şu soruyu soruyordu:
“Özgürlüğün bekçiliğinde halk mı, yoksa soylular mı daha güvenlidir? Kimin başkaldırmak için daha çok nedeni vardır: kazanmak isteyenin mi, elinde tutmak isteyenin mi?”
O’na göre soylular sahip olduklarını kaybetmekten korktukları için kötülüğe ve uygunsuzluklara daha eğilimliydiler ve dolayısıyla özgürlük halkın bekçiliğinde daha iyi korunabilirdi.
Bir cumhuriyetin korunması için devletin özgürlüğüne karşı suç işlemiş yurttaşların, halk önünde açıkça itham edilmeleri gerekirdi.
Prens ile karşılaştırıldığında da halk daha güvenilirdi.
İnsanlar genel sorunlarda aldansalar bile, özel konularda yanılmazlardı ve halk kalabalığı prensten daha bilge ve kararlı idi.
Prenslerden daha kötü olmayan halk, yakın çevresi tarafından aldatılma tehlikesi olan prense göre yöneticileri daha iyi seçerdi.
Prensler devletin kurulmasında iyiydi; halk ise devletin sürekliliğinin sağlanmasında prense göre daha iyiydi.
Yanılan bir halk sözlerle, prens ise çelikle düzeltilebilirdi; halkı kınamak kolaydı ama prens hakkında konuşulamazdı bile.
Dolayısıyla Machiavelli kurulmuş yönetimlerin sürdürülmesi anlamında cumhuriyetçiydi ve cumhuriyetçiliği tüm yurttaşların özgür yönetimine dayanıyordu.
Machiavelli’nin cumhuriyetlerde özgürlüğü savunduğu kesindir, çünkü kurulmuş bir devletin ancak halkın özgürlüğü içinde gelişebileceğini söylüyordu:
“Her vatandaş birtakım mallar edinmek, bunları alıkoymak isteğindedir. Kendi çıkarına çalışırken dolayısıyla genel yararlanmayı da sağlar. Prenslik yönetiminde ise durum tersinedir. Prensin özel çıkarları çoğunluk Devletinkiyle çatışır. Özgür bir ulusun köleliğe düşmesi bu yüzdendir. Ulusa yapılan her kötülük Devletin gelişimini köstekler.”
Özetlemek gerekirse, (1) “Makyavelizm” zorbalığın, hilekârlığın övgüsü değildir; (2) açık biçimde zorba yönetimlerin karşısındadır; (3) Aracın meşru olabilmesi için amacın, ulusun yararına olmak gibi yüksek bir ahlaki değer taşıması gerekir; (4) Prensin hile ve güce başvurabilmesi ancak devletin kuruluş aşamasında mümkündür; (5) Devletin sürdürülmesi sırasında halka söz hakkı verilmesi ve bu amaçla demokratik bir cumhuriyet kurulması zorunludur (6) Prenslikler ve cumhuriyetler ayrımında tercihini kuşkusuz biçimde cumhuriyetlerden yana kullandı; (7) Bütün bunlar “Makyavelizm”in kötülüğe izin veren bir içeriğe sahip olmadığını göstermektedir.
Yazının girişinde yapılan Machiavelli atfının, bilimsel Makyavelizm ile hiçbir ilişkisi yoktur; ahlaksızlığa bilimsel bir temel sağlama çabasının ürünüdür.
Bilimsel anlamda hangi tür davranışların Makyavelizm sayılabileceğine ilişkin bir örnek için sonraki yazı…ve “Yiyimci Makyavelizm” için son yazı…
Temel kaynaklar:
Machiavelli, Prens ve Söylevler; İlhan Akın, Kamu Hukuku; Alaeddin Şenel, Siyasal Düşünceler Tarihi; Mehmet Ali Ağaoğulları, Tanrı Devletinden Kral Devlete
İlginizi Çekebilir