© Yeni Arayış

80. Yılında bir kurumun ardından

Hesap Uzmanları Kurulu; yalnızca vergi kayıplarıyla mücadele etmekle kalmadı, aynı zamanda bir kamu ahlakı inşa etti.

80. yılı kutlamak mı, anmak mı, yasını tutmak mı, umutla yeniden düşünmek mi? Belki hepsi birden. Ama en çok da bu ülkenin hâlâ ihtiyaç duyduğu değerleri hatırlamak için yazıyorum bu satırları. Hesap Uzmanları Kurulu, bir meslekten öte bir duruştur. Ve bazı duruşlar zamanla değil, yoklukla daha da kıymetlenir.

Bazı kurumlar vardır, sadece görev tanımlarıyla değil, taşıdıkları ruhla, kattıkları değerle, yetiştirdikleri insanlarla anılırlar. İşte Hesap Uzmanları Kurulu da böyle bir kurumdu. Kurulduğu 1945 yılından, kapatıldığı 2011 yılına kadar geçen 66 yılda, Türkiye Cumhuriyeti’nin omurgasını ayakta tutan, sessiz ama derin bir güçtü. Bugün 80. kuruluş yılını anarken, kalbimizde buruk bir özlem, zihnimizde ise hâlâ dimdik duran bir miras var.

Bu kurum sadece vergi incelemesi yapmadı. Aslında bu cümlenin altını kalın kalın çizmek gerekir: Hesap Uzmanları, devlete hesap vermeyi, halka hesap vermeyi, kendine hesap vermeyi bilen ve bu disiplini kuşaktan kuşağa aktaran bir meslek ailesiydi. Bugün kamuda liyakatten, özel sektörde etikten, toplumda adaletten söz ediyorsak; bir zamanlar bu ilkelerin ete kemiğe büründüğü yerdi Hesap Uzmanları Kurulu.

Ben de bir zamanlar o ocağın bir neferiydim. Mülkiye sıralarından çıkıp o sınavlara hazırlanırken, neyle karşılaşacağımı az çok tahmin ediyordum ama içinde bulunduğumun bir ekol, bir yaşam biçimi olduğunu zamanla anladım. Sabahın ilk ışıklarıyla başlayan, çoğu zaman geceyi de kapsayan o inceleme günlerinde öğrendim ki, bir devlet görevlisinin en büyük gücü korku değil bilgidir. Bunu bize ilk gün söylemişlerdi: "İnsanlar size korkudan değil, bilginize ve duruşunuza saygı duysun." Ve biz, bu sözü hep yüreğimizde taşıdık.

Hesap Uzmanları Kurulu; yalnızca vergi kayıplarıyla mücadele etmekle kalmadı, aynı zamanda bir kamu ahlakı inşa etti. Kurulun mensubu olmak, sadece iş bilmek değildi; nezaket bilmekti, mesafe bilmekti, adalet bilmekti. Bugün hâlâ kamuda veya özel sektörde başarıyla görev yapan birçok yönetici, bu ekolden mezun. Çünkü bu ocakta önce insan olmayı, sonra uzman olmayı öğrendik.

Peki ne oldu da böyle bir yapı tarihe karıştı? Birçok gerekçe sıralandı: denetimde bütünlük, tek çatı, verimlilik... Ama biz iyi biliyoruz ki bazı kurumlar sadece teknik gerekçelerle kaldırılmaz. Kapatmak kolaydır, ama kaybedilen değerleri geri kazanmak çok zordur. Bugün hâlâ kamu maliyesinde yaşanan sıkıntıların bir kısmı, işte o kurumsal hafızanın, o bilgi birikiminin ortadan kalkmasının sonucudur.

Cumhuriyetin idealist kadrolarının kurduğu bu yapı, maalesef yirminci yüzyılın sonunda "eski" diye tanımlandı. Oysa çağdaşlık, gelenekleri yok saymak değil, onları zamanın ruhuna uygun şekilde yaşatabilmekti. Hesap Uzmanları Kurulu, tam da bunu başarmıştı: geçmişin birikimiyle geleceğin inşasını birleştirmişti.

Bugün yaklaşık bin kişilik bir aile kaldık geriye. Kimimiz emekli, kimimiz başka kurumlarda, kimimiz özel sektörde... Ama hepimiz, hâlâ o Kurul’un terbiyesini taşıyoruz. Yetiştirdiği her uzman, aslında birer kamu vicdanı oldu bu ülkede. Ve bu vicdan, bazen sessiz ama hep güçlü bir sesle konuşmaya devam ediyor.

80. yılı kutlamak mı, anmak mı, yasını tutmak mı, umutla yeniden düşünmek mi? Belki hepsi birden. Ama en çok da bu ülkenin hâlâ ihtiyaç duyduğu değerleri hatırlamak için yazıyorum bu satırları.

Hesap Uzmanları Kurulu, bir meslekten öte bir duruştur. Ve bazı duruşlar zamanla değil, yoklukla daha da kıymetlenir.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER