19 Mart olmasaydı TCMB ne yapardı?
EKONOMİTrilyonlarca liralık faiz yükü ile, milyarlarca dolarlık rezerv kaybıyla açıklanamayacak büyüklükte bir orta ve uzun vadeli kaybı yaşadık.
Böyle bir ortamda Merkez Bankası bugün 250 baz puan faiz indirse, ortalık güllük gülistanlık olmaya başlayacak diye düşünmek ise büyük bir yanılgı. Zira siyasi operasyonları yapanların, yaptıkları operasyonun ülkeye maliyetini hiç düşünmediklerini şu dört aylık süreçte çok net gördük.
Yarın kritik bir faiz kararı var. Piyasada beklenti 250 baz puan indirim ve ekonomide hükümetin yeniden bir canlanmanın ilk adımlarını atacağı yönünde. Oysa sadece bir faiz indiriminden çok daha fazlasını 19 Mart sabahı itibariyle kaybettiğimizi görmemiz lazım.
19 Mart'tan önce, Aralık 2024’te başlayan politika faizi indirimleri süreci 6 Mart'ta politika faizinin %42,5'a inmesiyle devam ediyordu. 19 Mart ve sonrasında İBB operasyonları olmasaydı Nisan ve Haziran'da iki faiz indirimi daha yapılabilecekti. Yarınki toplantıda ise bu operasyonlar yapılmasaydı belki politika faizinin %40'ın altına inmesini konuşacaktık. Ancak tam tersine Merkez Bankası yaşanan travmaya tepki olarak olağanüstü bir toplantıyla 20 Mart günü politika faizi indirim sürecini askıya alarak faizi 42,5'tan 46'ya çıkarmak zorunda kaldı, koridorun üst bandı olan %49’la fonlama yapmaya başladı ve politika faizi takip eden Nisan ve Haziran toplantılarında da bu seviyede tutuldu.
Bu çerçevede 19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ile başlayan ve sonrasında CHP'li belediyelere yapılan operasyonları sadece ciddi bir döviz rezervi kaybı ile okumak eksik olur. Ekonomideki asıl büyük kaybımız bir iyileşme umudunun da yok olması oldu.
Hafızaları tazeleyelim.
19 Mart öncesinde yılın ikinci yarısında ekonomide yeniden hareketlenmenin başlayabileceğine dair beklentiler, iş dünyasında da hane halklarında da iyimser bir havanın oluştuğuna işaret ediyordu.
Hızlıca piyasa göstergelerine bakalım.
- 17 Mart günü Borsa İstanbul 100 Endeksi bu yılın en yüksek seviyesi olan 10.860 puanı görmüştü. Daha yukarı seviyeler konuşulmaya başlanmıştı. Tutuklama kararının ardından 24 Mart haftası son 17 yılın en kötü haftası olarak kayıtlara geçti. BİST 100 bir ara 9.000 puanın altını bile gördü. Aradan geçen dört aya rağmen hala o seviyelere geri dönülmüş değil.
- Dövizde de durum fena sayılmazdı. Haziran 2023’te -70 milyar dolara kadar düşen TCMB’nin SWAP hariç net döviz rezervi Mart ayı başında 60 milyar dolara kadar çıkmıştı. Operasyon sonrasındaki rezerv kaybı 60 milyar dolara çıkarken, aradan geçen dört ayın sonunda SWAP hariç net rezervler ancak 41 milyar dolara kadar toparlanabildi. Dolarda hala 40 TL’nin altındaki seviyelerde olmamız içten bile değlidi. Bu da enflasyon üzerindeki kura bağlı beklentilerdeki bozulmayı hafifletebilecekti.
- TCMB’ye göre ihtiyaç faizi kredileri ortalama oranı Şubat 2025’te Mart 2024’ten bu yana en düşük seviyesi olan %61,11 seviyesine gerilemişti. Operasyon sonrasında %75 seviyesini gören faiz oranlarında Temmuz ayında hala %70’lerde bir kredi faiz oranı var.
- Benzer bir seyir ticari kredi faizlerinde de yaşanıyor. 14 Mart haftası %55’lere kadar inen ticari kredilerdeki faiz oranı yine Mart 2024’ten sonra ilk kez bu seviyelere kadar düşmüştü. %65’lere kadar yükselen ticari kredi faizlerinde oran hala %61,30 seviyelerinde.
Gördüğünüz gibi operasyonlar olmasaydı, son 4 aydır bireysel ihtiyaç kredilerinde faiz oranları %50’li seviyelere inebilecek, ticari kredilerdeki faizler ise %45’lere kadar gerileyecekti. Piyasadaki durgunluk, artan konkordatolar ve işsizlik yerine, operasyonların etkisinin olmadığı bir ortamda iyimser hava daha yaz gelmeden başlayacak ve en azından bu kadar dalgalı bir seyir de yaşanmayacaktı.
Bu dalgalı seyirin yaşanmayacağının bir diğer işareti de güven endekslerinde. Tüketici güveni mart ayında son dönemin en yüksek seviyelerinden biri olan 85,9’a çıkmıştı. Tüketicinin ileriye yönelik beklentilerinde ciddi bir iyileşme işareti görülüyordu. Operasyonlar sonrası ilk yayınlanan TÜİK tüketici güven endeksi verisinde sert bir düşüş görüldü ve hala Mart 2025 seviyesine geri dönüş gerçekleşmedi. Benzer bir süreç sektörel güven endekslerinde de yaşandı. Reel sektör güven endeksi 100’ün üzerine çıkmış ve iyimserliği işaret ederken, yine operasyonlar sonrasında sert düşerek 98,6’ya geriledi, 100’ün altının kötümserliği işaret ettiği endeks de sektörel anlamda morallerin bozulduğunu net bir şekilde ortaya koydu.
Keşkeleyerek gerçeklerle yüzleşmek mümkün değil. Operasyonu yapanların keşke dediğini de düşünmüyorum. O da yine bize düşüyor.
Maalesef ülkeyi yönetenler, siyasi operasyonlarıyla sadece ülke içerisinde hukuk ve demokrasinin sorgulandığı bir ortam yaratmakla kalmadılar Türkiye’de ekonomi ile ilgili ortaya çıkan iyileşme umudunu da ciddi bir şekilde yok ettiler.
Bu metni okuyup, Merkez Bankası’nın yeniden faiz indirimine başladığı, umudun yeniden canlanacağını düşünerek belki 4-5 ay kaybettiğimizi düşünebilirsiniz.
Oysa 4-5 aylık bir gecikmeden çok daha fazlasını kaybettik.
Üretim altyapımızdan kayıplarımız her geçen gün arttı. İşsizlik çığ gibi büyüdü. Yoksulluk derinleşti.
Trilyonlarca liralık faiz yükü ile, milyarlarca dolarlık rezerv kaybıyla açıklanamayacak büyüklükte bir orta ve uzun vadeli kaybı yaşadık.
Böyle bir ortamda Merkez Bankası yarın 250 baz puan faiz indirse, ortalık güllük gülistanlık olmaya başlayacak diye düşünmek ise büyük bir yanılgı. Zira siyasi operasyonları yapanların, yaptıkları operasyonun ülkeye maliyetini hiç düşünmediklerini şu dört aylık süreçte çok net gördük.
İlginizi Çekebilir