Hamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne...
EKONOMİUnutmayalım, Türkiye’de üretim yapan Türkiyeli bir imalat sanayicisi de çok zengin AB pazarlarına gümrük birliği çerçevesinde sıfır gümrükle, gümrük vergisi ve benzer mali mükellefiyetlerle karşılaşmadan girebiliyor ama nedense bizim iş insanlarımız gümrük birliğinin bu muazzam avantajını pek kullanmadılar. “Küçük olsun benim olsun, devlet rantlarını kullanmayı sürdüreyim”i tercih ettiler, ediyorlar.
Amerika Birleşik Devletleri’nin ünlü Forbes Dergisi en zengin Türkiyeli olarak Hamdi Ulukaya’yı (ABD’de yoğurt üreticisi) seçti. Gerçekten ilginç bir durum. Neden böyle düşündüğümü açmaya çalışacağım.
Yanılmıyorsam Ulukaya, Murat Ülker’in ünvanını elinden alarak bu pozisyona gelmiş, bu da ilginç.
Yazıya başlarken hem Hamdi Ulukaya’yı hem de Murat Ülker’i kutlamak da isterim, milyar dolarlık servetler kolay değil. Zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış derler.
Son kırk senedir tüm dünyada ekonomik yapıda çok büyük değişiklikler yaşanıyor. 80’lerde, 90’larda ABD’de en büyük şirketlerin başında Lockheed, General Motors Company (küçükken ceemse -GMC- derdik askeri kamyonları) vardı, artık bu şirketler, ilk yirmide, otuzda yoklar. Ön sıraları o tarihlerde olmayan Apple, Microsoft, Amazon, Google gibi şirketler aldı. Ancak bu çok önemli yapısal dönüşüm maalesef bize pek uğramadı. Bizde ilk on büyük şirket, senelerdir hiç değişmiyor. Son iki, üç senedir İstanbul Altın Rafinerisi Şirketi bu sıralamaya eklenmişti bu sıralamaya; ama bunun da nedeni çok geçmeden anlaşıldı.
İtalya’da 1945’de yayınlanan Carlo Levi’nin “İsa bu köye uğramadı” diye bir kitabı vardı (Le Christ s’est arreté à Eboli). Kitap 1979’da Francesco Rosi tarafından filme alındı, baş rolde efsanevi Gian Maria Volonte oynadı.
Prof. Dr. Mehmet Altan da bu kitabın ve filmin isminden esinlenerek “Kapitalizm bu köye (neresi acaba? E.K.) uğramadı” isimli bir kitap yayınladı daha sonra.
Avrupa Birliği’nin (AB) kurucu antlaşmalarına göre tarım ürünü şöyle tanımlanıyor: “Bitkisel, hayvansal ve deniz ürünleri ve bu ürünlerin birinci el dönüşümü”.
Bu tanıma göre ton konserve, kutu süt, sucuk ve yoğurt da tarım ürünleri.
Benim ilgimi çeken konu AB tanımına göre bir tarım ürünü üreten bir Türkiyelinin ABD’de de olsa, en zengin Türkiyeli seçilmesi.
Hamdi Ulukaya’nın (Çobani) bu zenginliğinin altında ABD’de* üretim yapıyor olması çok önemli bir karşı argüman olabilir benim eleştirime, daha doğrusu gözlemime karşı. Ama unutmayalım, Türkiye’de üretim yapan Türkiyeli bir imalat sanayicisi de çok zengin AB pazarlarına gümrük birliği çerçevesinde sıfır gümrükle, gümrük vergisi ve benzer mali mükellefiyetlerle karşılaşmadan girebiliyor ama nedense bizim iş insanlarımız gümrük birliğinin bu muazzam avantajını pek kullanmadılar. “Küçük olsun benim olsun, devlet rantlarını kullanmayı sürdüreyim”i tercih ettiler, ediyorlar.
Keşke 2025 için en zengin Türkiyeli yeni ekonomi içinden birisi olsa idi duygusu ve düşüncesi geçiyor içimden ama olmuyor işte.
Sayın Hamdi Ulukaya bu ünvanını, Murat Ülker’den devralıyor ve Murat Ülker’in de ürettiği ürünler (Ülker markası) büyük ölçüde yine AB tanımına göre tarım ürünleri.
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO), evet sanayi odasının, 2013’den beri başkanlığını yapan işadamı da peynir üretiyor öncelikli olarak. Yani o da tarım ürünü üreticisi. İlginç bir sanayi odası başkan uğraşısı.
Bir önceki İSO Başkanı da ağırlıklı olarak tarım ürünleri, mesela çikolata, üreten bir başkandı.
Türkiye bu yapıyı dönüştürmeden ekonomide gidecek fazla yer yok, vatandaşa refah yok, demokrasi ve hukuk devleti de yok.
Bu yapının dönüşmesi için de eğitimden ve hukuk devletinden başlayarak, AB sürecine büyük öncelik vererek yapılması gereken çok iş var.
İşimiz kolay değil ama imkansız da asla değil.
*2026 tahminlerine (IBRD) dünya üretimi 126 trilyon dolara çıkıyor, ABD tek başına bu miktarın 33 trilyon dolarını üretecek.
İlginizi Çekebilir