© Yeni Arayış

1923-1938 Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarının Makroekonomik görünümü

Türkiye, 15 yıl içinde ekonomik egemenliğini güçlendirerek modernleşme yolunda kendi kaynaklarına dayalı bir kalkınma modeline geçti. Cumhuriyetimizin daha da güçlenerek ilelebet yaşaması dileklerimle… Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu uğurda şehit düşmüş tüm kahramanlarımıza minnet duygusuyla…

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edildiği 1923 yılı, Osmanlı İmparatorluğu’nun ardından yeni bir devletin temellerinin atıldığı, ekonomik açıdan geçiş ve toparlanma dönemi olarak kabul edilir. Bu dönemde ülke, I. Dünya Savaşı, İstiklal Harbi, işgaller ve savaş sonrası yıkımın ağır etkileri altındaydı. Bu nedenle klasik anlamda modern makroekonomik göstergeler (GSYH, enflasyon, işsizlik oranı vb.) sistematik olarak ölçülmüyordu; ancak döneme ait ekonomik yapı, üretim, dış ticaret ve maliye dengesi üzerinden genel bir tablo çizmek mümkündür.

1. Genel Ekonomik Durum

Ülke ekonomisi tarım ağırlıklı idi. Sanayi neredeyse yok denecek kadar azdı; savaş yıllarında mevcut tesislerin çoğu tahrip edilmişti.

Sektör

Ekonomideki Payı (tahmini)

Açıklama

Tarım

%85

Başlıca ürünler: buğday, arpa, tütün, pamuk

Sanayi

%5

Küçük ölçekli imalat: dokuma, sabun, un

Hizmet

%10

Tüccarlık, ulaşım, kamu hizmetleri

• Ulaşım altyapısı (demiryolu, limanlar, yollar) yetersizdi.

• Nüfus: Yaklaşık 13 milyon kişi (1927 sayımına göre 13,6 milyon).

• Türk Lirası henüz yeni şekillenmekteydi; Osmanlı lirası kullanılmaya devam ediliyordu.

• Tahmini reel GSYH: yaklaşık 1 milyar dolar (1923 fiyatlarıyla) civarındaydı. (aynı dönemde Fransa 60 milyar $, İngiltere 80 milyar $ civarındaydı.)

• Kişi başına gelir yaklaşık 50–60 dolar civarındaydı (tahmini). Bu, dönemin dünyadaki en düşük kişi başı gelirlerinden birine işaret eder.

2. Dış ticaret:

• İhracat: Yaklaşık 50 milyon dolar

• İthalat: Yaklaşık 86 milyon dolar

• Dış ticaret açığı: 36 milyon dolar

• Başlıca ihracat ürünleri: Tütün, kuru üzüm, incir, pamuk, afyon, hububat.

• Başlıca ithalat kalemleri: Makine, tekstil ürünleri, demir-çelik, yakıt.

3. Kamu Maliyesi

Devlet gelirleri çok sınırlıydı (yaklaşık 100 milyon lira civarı). En büyük gelir kaynağı gümrük vergileriydi. Devletin borç yükü, Osmanlı borçlarının devralınmasıyla birlikte 161 milyon Osmanlı lirası (yaklaşık 86 milyon altın lira) idi.Bu borçlar Lozan Antlaşması (1923) sonrasında 1928’de paylaşım anlaşmasıyla düzenlendi.

4. Para, Bankacılık, Enflasyon

Henüz Merkez Bankası yoktu (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 1931’de kuruldu). Dolaşımdaki para, Osmanlı Bankası’nın ve yabancı bankaların bastığı kaimelerdi. Finansal sistem büyük ölçüde yabancıların elindeydi.1923’te İzmir İktisat Kongresi toplanarak, “milli ekonomi” hedefi resmen ilan edildi.

Savaş sonrası fiyat istikrarsızlığı yaşanıyordu. Osmanlı borçları, para basımı ve mal kıtlığı nedeniyle yüksek enflasyon vardı (yıllık %30–40 civarında tahmin edilmektedir). Para birimi değersizleşmiş, altın standardı terk edilmişti.

5. İstihdam ve İşgücü

İşgücünün yaklaşık %80’i tarımda çalışıyordu. Kadın istihdamı düşüktü. Sanayi sektöründe işçi sayısı 20–25 bin civarındaydı. İşsizlik oranı için resmi veri yoktur, ancak kentlerde işsizlik ve düşük gelir yaygındı.

6. Yatırım ve Altyapı

Demiryolu uzunluğu, Yaklaşık 4.000 km (çoğu yabancı şirketlerin elinde). Sanayi yatırımı neredeyse yoktu.Elektrik üretimi ve modern ulaşım altyapısı sınırlıydı. 1923 sonrası dönemde devletçilik politikaları ile kalkınma planları başlamıştır.

Bu zor koşullarda kurulan cumhuriyetimizin ilk 15 yılında neler yapıldı? 

1923–1929 yılların arasında, Liberal – Özel Sektör Odaklı,​İzmir İktisat Kongresi kararları doğrultusunda serbest girişim desteklendi. Yabancı sermaye ve özel teşebbüs teşvik edildi. Ancak istenilen sonuçlar elde edilemeyince, özellikle yabancı sermayenin uzun vadede ülkeye vereceği öngörüsüyle; 1930–1938, Devletçilik – Planlı Kalkınma modeliyle, 1929 Dünya Bunalımı sonrası devlet öncülüğünde sanayileşme politikası benimsendi. Böylece I. ve II. Sanayi Planları uygulandı.

Makroekonomik Göstergeler

1923

1938

Değişim 

Açıklama / Kaynak

Nüfus (milyon kişi)

13,0

17,0

+%30

1927 ve 1935 nüfus sayımlarına göre

GSYH (milyar $ - 1990 fiyatlarıyla)

1,0

2,1

+%110

Maddison Project Database

Kişi Başına GSYH ($ - 1990 fiyatlarıyla)

50–60

150

+%150

Reel gelirde ciddi artış

GSYH Büyüme Oranı (ortalama)

%6,2 (yıllık)

1923–1938 ortalaması

Tarımın Ekonomideki Payı (%)

%85

%67

-18 puan

Sanayi ve hizmet sektörleri yükseliyor

Sanayinin Payı (%)

%5

%15

+10 puan

Devletçilik dönemi yatırımlarıyla artış

Hizmetlerin Payı (%)

%10

%18

+8 puan

Ulaşım, kamu, ticaret büyüyor

İhracat (milyon $)

50

117

+%134

Tarımsal ihracat + sanayi ürünleri

İthalat (milyon $)

86

110

+%28

İthal ikamesiyle daralma

Dış Ticaret Dengesi (milyon $)

-36

+7

+43

Açık fazlaya döndü

Enflasyon (yıllık, tahmini)

%30–40

%5 civarı

Düşüş

Fiyat istikrarı sağlandı

Devlet Gelirleri (milyon TL)

100

345

+%245

Mali disiplin ve vergi reformları

Devlet Giderleri (milyon TL)

113

347

+%207

Denk bütçe geleneği oluştu

Dış Borç / GSYH (%)

>%40

<%10

-30 puan

Lozan sonrası borçların ödenmesi

Bütçe Dengesi (Gelir – Gider)

(milyon TL)

-13

-2

Dengeye yaklaştı

1938’de neredeyse denk

Demiryolu Uzunluğu (km)

4.000

7.800

+%95

Devlet eliyle altyapı genişledi

Karayolu Uzunluğu (km)

13.000

23.000

+%77

Kara ulaşımı gelişti

Elektrik Üretimi (milyon kWh)

45

210

+%366

Sanayi elektrifikasyonu

Fabrika Sayısı

<30

>250

~x8 kat

Sanayileşme hamlesi

İstihdamın Tarımdaki Payı (%)

>%80

%70

-10 puan

Tarımdan sanayiye geçiş

Bankacılık Yapısı

Yabancı ağırlıklı

Ulusal(Sümerbank, Etibank, Halkbank)

Millileşti

Finansal egemenlik sağlandı

Sonuç olarak, 1923’ten 1938’e uzanan Cumhuriyetimizin kuruluş döneminde Türkiye ekonomisi, savaşlardan yorgun, yıkıma uğramış bir tarım toplumundan; mali disiplini sağlanmış, sanayileşme temelleri atılmış, ekonomik olarak bağımsız bir devlete dönüştü. 1923’te üretim büyük ölçüde tarıma dayanırken, sanayinin payı sadece %5civarındaydı. 1930’lu yıllarda uygulanan devletçilik ve planlı kalkınma politikalarıyla sanayi üretimi üç kat arttı, dış ticaret açığı kapandı, bütçe denk hale getirildi ve dış borç yükü büyük ölçüde azaltıldı. Türk Lirası istikrar kazandı, Merkez Bankası kuruldu, demiryolu ve fabrika yatırımları hız kazandı. Böylece Türkiye, 15 yıl içinde ekonomik egemenliğini güçlendirerek modernleşme yolunda kendi kaynaklarına dayalı bir kalkınma modeline geçti. Cumhuriyetimizin daha da güçlenerek ilelebet yaşaması dileklerimle… Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu uğurda şehit düşmüş tüm kahramanlarımıza minnet duygusuyla…

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER