MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum

Ana SayfaSöyleşi̇Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum

Şirin’in “Yetişin Babalar” kitabı bana “baba” olmayı, “babalık” kavramını büyümekte olan çocuklarım üzerinden yeniden düşünmeye itti. Kitap, baba adaylarından ergenlik çağındaki çocuklara kadar tüm babalar için bir anlamda pratik bir rehber.

15 Haziran, 2025, Pazar 02:10
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Murat Aksoy
Murat Aksoy

Bugün Babalar Günü. Tüm babaların gününü kutluyorum. Bu özel gün vesilesiyle New York Üniversitesi’nden Prof. Dr. Selçuk Şirin ile yeni çıkan “Yetişin Babalar” kitabını konuştuk. 

Şirin’in ile kişisel hukukumuz 2010’un sonuna kadar gidiyor. Şirin sadece bir akademisyen değil bana göre aynı zamanda bir sivil toplum aktivisti de sayılabilir. Fiziki olarak Türkiye’den çok uzak olsa da, ben aklının sürekli burada olduğunu özellikle kitaplarından biliyorum. 

Nitekim Türkiye’nin geleceğine ilişkin ilk kitabını 2015’de yayınladı: “Yol Ayrımındaki Türkiye”. Türkiye’yi dert edinen kitapları “Bir Türkiye Hayali” ve “Ya Adalet Ya Sefalet” izledi. Ve kitapların her biri Türkiye hayali olanların okumalarında yarar olan kitaplar. 

Şirin sadece Türkiye ve siyasete ilişkin değil kendi alanında da önemli çalışmalara imza attı. Yeni doğan çocuklar için “Bir Milyon Kitap” kampanyası ile Şirin, Türkiye genelinde yüzbinlerce eve belki de ilk defa kitap girmesinin yolunu açtı. Çünkü kitaplı bir ev ile kitapsız bir evde büyüyen çocuğun ülkesine olan katkısının anlamını çok iyi biliyordu. 

Kendisi ile son kitabını konuşurken onun daha önce yayınlanan “Yetişin Çocuklar” ve “Yetişin Gençler” kitaplarına da yeniden baktım. 

Ancak itiraf etmeliyim ki, Şirin’in “Yetişin Babalar” kitabı bana “baba” olmayı, “babalık” kavramını büyümekte olan çocuklarım üzerinden yeniden düşünmeye itti. Kitap, baba adaylarından ergenlik çağındaki çocuklara kadar tüm babalar için bir anlamda pratik bir rehber. Bu döneme ilişkin babalığın tüm evrelerini paylaşıyor. Ve tabi bu dönemleri ilişkin kamuoyunun yakından tanıdığı isimlerin farklı babalık deneyimlerini de okuyoruz kitapta. Bu açıdan bir anlamda babalık rehberi olarak da okunabilir kitap. Açıkçası kitabı okuduğumda anne kadar babalığın, çocukların hayatındaki önemi ve baba olmanın sorumluluğunu ve bu konudaki toplumsal ezberleri düşünmeye etti beni. 

Babalar Günü için Şirin ile kitabı üzerinden babalığa dair söyleşiyi ilginize sunuyorum. 

Geçtiğimiz günlerde katıldığınız bir yayında, “Yetişin Babalar” kitabınızın herkes tarafından okunmasını ve bunun için ücretsiz dağıtımını sağlamaya çalıştığınızı ifade ettiniz. Bu kitap neden bu kadar önemli?

Bu kitap, daha evvel çıkan Yetişin Çocuklar ve Yetişin Gençler serisinin son ve final halkası. Bu üç kitapta çocuk gelişimini hamilelik döneminden ergenlik dönemine kadar ilmek ilmek işledim. Her birini yazmak yıllarımı aldı. Ama açık söyleyeyim, ilk iki kitaba göre Yetişin Babaları yazmak en zor olanıydı benim için. Defalarca başladım bitiremedim. 

Neden?

Çünkü biliyorum ki babalar, babalık konusunda genelde kitap okumuyor. O nedenle öyle bir kitap yazmalıydım ki hem rahat okunsun, hem tüm sorulara pratik ve somut yanıt versin, hem de bilimsel prensiplerden ödün vermesin. Bu üç farklı amacı 200 sayfalık tek bir kitapta toplamak dediğim gibi kolay olmadı. O yüzden bunca emekle ortaya çıkan bu kitabın maddi sıkıntısı olan, kitaba kolayca ulaşamayan babalara da bir şekilde ulaşmasını çok istiyorum. Bunun için farklı yollar arıyorum. Geçmişte 1 milyon bebek kitabını ücretsiz olarak dağıttım. Farklı projelerde yazdığım kitapları ücretsiz olarak dağıtmaya devam ediyorum. Şimdilik kitabı okuyanlardan kitabı başkalarına ödünç vermelerini rica ettim. Bunu kitabın önsözünde yazdım. Ama bu yeterli değil, başka yollar bulmalıyım. 

Kitapta geçen “Geleneksel Babalar Fotoğrafta Yok” tespiti çok çarpıcı. Bu ne anlama geliyor?

Tam da verilerden çıkan bir gözlem bu. Yapılan farklı saha çalışmalarından biliyoruz ki özellikle erken yaşlarda çocuk bakımında baba neredeyse hiç yok. Çocuğun altını değiştiren, banyosunu yapan, tırnağını kesen babalar çok küçük bir azınlık. Sonraki yaşlarda da durum değişmiyor. Girin instagrama bakın, aile albümlerini inceleyin. Çocuğun doğum günü, ilk karnesi, okul müsameresi... Bu fotoğraflarda kim var? 

Sadece anne mi?

Genelde anne. Çünkü baba ya işte ya trafikte ya da “evde ama değil”. Ama mesele sadece fiziksel olarak orada olmak değil. Duygusal ve zihinsel olarak da çocukla “orada” olmak. Bugünün çocukları sadece ekmek getiren değil, göz teması kuran, duygusunu paylaşan, sarılan, gerektiğinde çocuğuyla ağlayıp onunla gülen bir oyun arkadaşı olarak da bir baba istiyor. Çekirdek ailede babaları fotoğraftan çıkartınca genelde çocukların dünyasında tek yetişkin olarak anne kalıyor ve anneler çocukların artan ihtiyaçlarını karşılamakta giderek daha çok yetersiz kalıyor. O nedenle babaların aile fotoğrafında asli bir unsur olarak yerini alması artık bir seçenek değil, bir zorunluluk. 

Babalık yeni yeni tanımaya başladığımız bir kavram mı gerçekten?

Ne yazık ki evet. Bu bize has bir durum değil. Çocuk gelişimi bu yüzyıla kadar annelere ve geniş aileye bırakılmış bir işti. Eskiden köyde, mahallede çocuklar zaten komünel bir ortamda yetiştiği için anne ve babadan ziyade dede, nene, hala, teyze, dayı amca gibi geniş ailedeki diğer yetişkinlerin de desteğiyle yetişiyordu. 20. Yüzyılda sanayileşmeyle birlikte çekirdek aileye geçince annelik çocuk bakımın ve yetiştirmesi noktasında çok ön plana çıktı.

Tüm gelişim teorilerinde anne-çocuk ilişkisi çalışıldı. Ebeveynlik denince annelik üzerinde duruldu. Ancak 21. Yüzyıl ile birlikte odak babaya kaydı. Modern dünyada babalık son çeyrek asırda ciddi bir dönüşüm yaşadı. Türkiye’de babalık hâlâ büyük ölçüde geleneksel normlarda devam ediyor ama bizde de bu dönüşüm kaçınılmaz olarak başladı. 

O zaman bir hedefi var…

Evet, Yetişin Babalar kitabı bu dönüşümü başlatmak ve çoğaltmak için yazıldı. Amacım doğum öncesinden ergenliğe giden dönemin her bir aşamasında babaların çocuklarının gelişimine nasıl en etkili bir şekilde katkıda bulunacağını herkesin anlayacağı bir şekilde pratik ve somut önerilerle anlatmak. Bu amaca ne kadar ulaştığıma okurlar karar verecek. 

Türkiye anne-kız ilişkilerinin daha görünür ama baba-kız ilişkilerinin daha derin yaşandığı bir toplum mu sizce?

Bu tarz genellemelerin bilimsel bir temeli yok. Gündelik sohbetlerde anektodal olarak böyle ifadelerin kullanıldığını biliyorum ama her çocuğun ayrı bir mizacı var, her ebeveynin ayrı bir mizacı var. Her ailenin farklı bir ortamı var. Ailelerin geldikleri kültürlerin farklı davranış kodları var. Bütün bunları göz önüne aldığımızda ortaya üstün körü genellemelerle geçiştirilemeyecek bir tablo çıkıyor. Yeter ki siz derin ilişki için gerekli adımları erken yaşta atın ve o adımları atmak için gerekli emeği verin. Gerisi sizin ya da çocuğunuzun cinsiyetinden bağımsız olarak gelir.  

Soru: Babalık, kurumsal olarak çocuk yetiştirmenin neresinde?

İşte bu noktada ciddi bir boşluk var. Bugün kreşten üniversiteye kadar tüm sistem anneleri varsayıyor ama babaları yok sayıyor. Okullarda annelerle WhatsApp grupları var ama babalar sistemin kenarında. Kitapta da sordum: "Neden okulda hep anneleri görüyoruz? "
Çünkü sistem hâlâ babayı geçim kaynağı olarak görüyor; gelişim kaynağı olarak değil.

Oysa babalar okul sürecine, gündelik bakım süreçlerine, duygusal gelişim süreçlerine dahil olduğunda çocuğun başarı, özgüven ve sosyal beceri düzeyi artıyor.

Türk babalarını, diğer ülke ve kültürlerdeki babalarla kıyasladığınızda nasıl bir tablo çıkıyor?

Dediğim gibi burada olaya kültürel değil, kırdan kente göç yani kalkınma (sanayileşme ve modernleşme) çerçevesinde bakmakta fayda var. Türkiye, Şili, Meksika gibi ülkelerde olduğu gibi, kadınların istihdama giderek artan oranda katıldığı, kadınlarla erkekler arasındaki makasın hızla kapandığı bir ülke. Hal böyle olunca annelik gibi babalık da hızla değişiyor. 

Her ne kadar babaların üçte ikisi hala kendisini farklı seviyelerde geleneksel olarak tarif ediyor olsa da, sıradışı ya da modern babalık önümüzdeki dönemde bizde de hızla artacak. Sosyal medya ve global dijital networkların etkinliği bu bakımdan Türkiye’de babalığı hızla gelişmiş ülkelerdeki babalık normlarına yaklaştıracak. İster istemez, “mesafeli babalık” bizde de tarih olacak.

Bir kuşak sonra bizde de İskandinav ülkelerinde olduğu gibi babalar doğumdan itibaren bakım süreçlerine aktif olarak katılıyor olacak. Yetişin Babalar’a daha çıktığı ilk hafta gösterilen yoğun ilgi de bunu gösteriyor. Yeni kuşak babalar, babalarından daha farklı bir babalık yolu bulmak için oldukça hevesli. Yeter ki önlerini açalım, rol modeller sunalım, destekleyici bir kültür oluşturalım.

Türkiye’de doğum oranları 1.48’e kadar düştü. Bu gelişme, anne ve baba rollerinin dönüşümüyle ilgili olabilir mi?

Doğum oranlarını belirleyen çok faktör var. Bunlardan ilki yetişkinlik yaşının giderek 30lara dayanması. Bunu kitapta ‘beliren yetişkinlik’ dönemi olarak anlattım. Eskiden üniversiteyi bitirir iş gün sahibi olup kendi aileni kurmak için düğmeye basardın. Artık öyle bir dünya yok. 18-30 yaş arası bir geçiş dönemi icad edildi. Adına şimdilik emerging adulthood yani beliren ergenlik diyoruz. Bu dönemde gençler ne işte, ne okulda ne de başka bir uğraşta. 

Yani ev gençleri…

Evet bizde bunlara ev genci de deniyor. Ama okulda olanlar da artık master, yüksek lisans, ikinci üniversite ya da kurs peşinde yıllarını harcıyor. O nedenle hem evlenme yaşı hem çocuk yapma yaşı hızla 30lu yaşlara kaymış durumda. Bunun yanında kadınlar çocuk bakımından tek başlarına sorumlu olmak istemiyor artık. Bunun en somut örneğini gelişmişlik seviyelerine göre kadınların konumu bakımından son derece berbat bir durumda olan G. Kore ve Japonya’daki doğum oranlarında görmek mümkün. Ama bu sadece bir sebep. 

Sonuçta onca devlet desteğine rağmen İskandinav ülkelerinde de durum öyle çok parlak değil. Bütün bu global perspektifle Türkiye’ye baktığımızda bizdeki hızlı düşüşün bir kısmının yaşadığımız çağdan kaynaklandığını söyleyebiliriz ama bu yetersiz kalır. Çünkü bizdeki son 5 yıldaki düşük yukarıda saydığım hiç bir ülkede olmadı. O nedenle bizde başka bir kriz de yaşanıyor diyebiliriz. İşte bu noktada ekonomik kriz ve Türkiye’de kadının konumu ve özellikle kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın özel bir yeri olduğu aşikar. Şu ortama bakan gençlerin "Ben bu çocuğu nasıl büyüteceğim? Bu yükü kimle paylaşacağım?" demesi kadar doğal bir şey olamaz.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Selçuk ŞirinBabalar GünüYetişin Babalaretişin ÇocuklarYetişin Gençler

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Murat Aksoy
Murat Aksoy

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Murat Aksoy
Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
Burak Can Çelik
Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
Tunay Şendal
Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
Mehmet Hasgüler
Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
Gülseren Aydın
Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
Ali Kılıç
Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
Hakan Şahin
Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
Turgay Bozoğlu
Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
Bahar Akpınar
Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
Bekir Ağırsoy
Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
Burcu Ağca Karakaya
Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
Buse Ayazma
Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
Betül Özdemir Güran
Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
Mesut Balcan
Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
SON GELİŞMELER
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
instagram gel gel
tanpınar haber altı
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı