FED Başkanı Powell, kurumun bağımsızlığını vurgulayarak politika kararlarının siyasi olarak motive edilmekten çok veri odaklı kalacağının altını çizmektedir. Nitekim, Powell, Trump ile faiz oranı politikaları hakkında görüşme yapmadığını belirterek siyasi baskıdan uzak bir para politikası yürüttüklerinin altını çizdi.
FED, 29 Ocak 2025'te faiz oranlarını sabit tuttuğunu duyurdu ve bu durum, 2024 yılı içinde üç ardışık faiz indiriminden sonra bir sapma olduğunu ifade etmektedir. FED Başkanı Jerome Powell, enflasyonun ılımlı hale gelmesine rağmen endişe verici olmaya devam ettiğini ve merkez bankasının daha fazla ayarlama yapmadan önce ekonomik istikrarı sağlamak istediğinin altını çizdi. Ayrıca, faiz indirimlerine ara verme kararını destekleyen güçlü istihdam rakamları ve istikrarlı büyümeye atıfta bulunarak ekonominin dayanıklılığını vurguladı.
Powell, FED'in maksim istihdam ve fiyat istikrarı hedeflerine odaklandığını belirtti ve gelecekteki politika kararlarının gelen ekonomik verilere bağlı olacağını vurguladı.
Donald Trump'ın yeniden seçilmesi, yönetiminin ekonomik politikalarının parasal karar alma sürecine belirsizlik getirmesiyle FED için yeni zorluklar getirdi. Daha yüksek tarifeler ve daha sıkı göç politikaları için yaptığı baskı, enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskıya neden olacağından korkulmaktadır. Bu durum FED'i faiz oranı ayarlamalarını daha dikkatli bir şekilde dengelemeye zorlamaya başlamıştır. Ayrıca, Trump'ın daha düşük borçlanma maliyetleri çağrıları ve FED'in önceki faiz artırımlarına yönelik eleştirileri, merkez bankası üzerindeki olası siyasi etki konusunda endişeleri arttırmaktadır. Ancak FED Başkanı Jerome Powell, kurumun bağımsızlığını vurgulayarak politika kararlarının siyasi olarak motive edilmekten çok veri odaklı kalacağının altını çizmektedir. Nitekim, Powell, Trump yönetimin faizleri düşürmesi için yaptığı son baskıya rağmen, Başkan Trump ile faiz oranı politikaları hakkında görüşme yapmadığını belirterek siyasi baskıdan uzak bir para politikası yürüttüklerinin altını çizdi.
FED, Trump yönetiminin önerdiği tarifeler de dahil olmak üzere yeni ekonomik politikaların enflasyonu ve FED'in gelecekteki eylemlerini etkileyebilecek potansiyele sahip olduğunu da kabul etti.
FED’in dik duruşu sadece makro ekonomik verilerin güçlü gelmesiyle açıklanamaz; aynı zamanda, siyasi otoritenin kurguladığı korumacı ve iç piyasada enflasyonist baskılara yol açacak politikaların gevşemesi için de yapılmaktadır. FED ve Trump yönetimi çekişmesinin düzeyi gelişmekte olan ülkelere ve özellikle de Türkiye açısından negatif etkileri olacaktır.
İleriye bakıldığında, Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) faiz indirimlerine daha kademeli bir yaklaşım öngörmektedir. 2025'te olası 50 baz puanlık bir indirimi öngörülmektedir, bir önceki yıla kıyasla daha yavaş bir tempoda faiz indirimi olacağı beklenmektedir. Bu temkinli duruş, FED'in enflasyonun yeniden yükselmesini önlerken ekonomik büyümeyi dengeleme stratejisini yansıtmaktadır.
Sonuç olarak, FED bağımsızlığı, siyasi yönetimin para politikasına nüfuz etmeyi engellemede yeterli değildir. Çünkü siyasi otoritenin uygulayacağı ekonomik politikalar sonuçları itibariyle merkez bankalarının politikalarına da yansımaktadır. FED’in istihdam verilerinin güç olduğunu ve ekonomik aktivitelerin yeterince canlı olduğunu belirterek para politikasında sıkı duruş sergilemesi, anlaşılabilir bir durumdur. Ancak, FED’in dik duruşu sadece makro ekonomik verilerin güçlü gelmesiyle açıklanamaz; aynı zamanda, siyasi otoritenin kurguladığı korumacı ve iç piyasada enflasyonist baskılara yol açacak politikaların gevşemesi için de yapılmaktadır. FED ve Trump yönetimi çekişmesinin düzeyi gelişmekte olan ülkelere ve özellikle de Türkiye açısından negatif etkileri olacaktır. Buna bağlı olarak, TCMB’nin de para politikasını nasıl etkileyeceğini önümüzdeki toplantılarda göreceğiz.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası para politikası uygulamasında iletişim kanalının etkinliği 
Yorum Yazın