Silivri’de tutuklu bulunan Yavuz Saltık, üniversite diploması üzerinden gençlerin durumunu yazdı. Saltık; “Eğitim bir ülkenin hem aynası hem de pusulasıdır. Eğer bu aynaya bakınca sadece işsizlik, umutsuzluk ve eşitsizlik görüyorsak; pusulamızın da yanlış yönü gösterdiğini kabul etmeliyiz. Diploma alacak ama işsiz kalacak. Hayal kuracak ama hayatta karşılığı olmayacak. O yüzden artık “herkese üniversite” değil, “herkese doğru eğitim” diyelim. Ve gençlerin hayallerine, sadece bir kâğıt parçası değil; gerçek bir gelecek sunalım.” diyor
Türkiye’de Üniversite Hayali, Nitelik Gerçeği ve İşsiz Mezunlar
Bir ülkenin gençliği, geleceğini inşa eder. Ama ya gençlik, bir diplomanın ardından sadece hayal kırıklığı buluyorsa?
Türkiye’de uzun yıllardır süren “her ile bir üniversite” politikası, nicelikte büyük bir artış sağladı. Ancak bu artışın nitelik üretmediği gün gibi ortada.
Artık gençler, büyük umutlarla adım attıkları üniversitelerden, daha fazla belirsizlikle mezun oluyor. Çünkü üniversite, ne eskisi gibi bir ayrıcalık ne de gerçek bir gelecek güvencesi.
Artan Sayı, Azalan Nitelik: Üniversiteleşmede Derinleşemeyen Türkiye
Türkiye’de yükseköğretim, geçmişte sınırlı sayıda gencin erişebildiği, daha seçici ve daha yoğun akademik formasyonun verildiği bir alan olarak şekillenmişti.
Bugün, eğitimde erişim açısından önemli ilerlemeler sağlanmış olsa da, bu yaygınlaşmanın niteliği artırmak yerine aşındırdığı görülüyor.
Üniversite sayısı artarken, müfredat kalitesi, akademik kadro niteliği, araştırma imkânları ve entelektüel ortam geride kaldı. Oysa tam tersinin olması gerekiyordu.
Daha çok öğrenciye ulaşan bir sistemin, aynı zamanda daha güçlü bir içeriğe sahip olması beklenirdi.
Bugün geldiğimiz noktada, üniversite eğitimi birçok genç için yalnızca bir formaliteye, diplomaya ve belirsiz bir bekleyişe dönüşmüş durumda.
Üniversite artık bir “bilinç sıçraması” değil, çoğu zaman bir bekleme odası. Ne üretime katabiliyor, ne de bireyi düşünsel olarak donatabiliyor. Bu haliyle birçok üniversite, nitelik açısından bir liseden farksız; hatta bazı liselerden bile daha niteliksiz bir üniversite görünümünde.
Bu, genişleyen ama derinleşemeyen bir yapının doğal sonucudur.
Her Şehirde Bir Üniversite, Ama İçinde Ne Var?
2002 yılında 76 olan üniversite sayısı, 2025 itibarıyla 209’a ulaştı. Ancak bu niceliksel artış, beraberinde akademik kalite açısından aynı ölçüde bir yükseliş getirmedi.
Pek çok üniversite, yeterli öğretim üyesine, laboratuvara, kampüse ya da bilimsel üretim kültürüne sahip değil. Pek çoğu sokak arası, apartman katı olan bu vakıf üniversiteleri sayısal bir kalabalık oluştursa da, bu sayıya orantılı bir kaliteden bahsetmek mümkün değil.
Birçok üniversite adeta tabeladan ibaret. Gençler dört yıl boyunca ne eleştirel düşünce kazanıyor ne de piyasanın talep ettiği yetkinliklerle donatılıyor.
Bu da üniversiteyi, gerçek anlamda bir eğitim kurumu olmaktan çıkarıp, diplomalı işsizlerin üretildiği yerlere dönüştürüyor.
Diploma Var Ama İş Yok
TÜİK’in 2025 verilerine göre, 15-24 yaş arası gençlerde işsizlik oranı %15,4. Üniversite mezunlarında ise bu oran daha da yüksek.
İŞKUR’un verileri, yeni mezunların çoğunun düşük vasıflı işlerde istihdam edildiğini gösteriyor.
Üniversiteye gitmek, uzun süreli işsizlikten korunmak için bir yol gibi gösterildi yıllarca. Ama mezuniyetle birlikte gençler, “en az 3 yıl deneyim” gibi bariyerlerle karşılaşıyor.
Oysa daha yeni mezun olmuşlar. Deneyimi nereden bulsunlar?
Tüm bunların üstüne, geçtiğimiz aylarda bazı köklü üniversitelerin mezuniyetin ardından yıllar geçmesine rağmen diplomaları iptal etmesi, yükseköğretime duyulan güveni ciddi biçimde zedeledi.
Gençler artık yalnızca geleceğe değil, geçmişte elde ettiklerine dair de bir belirsizlik hissi taşıyor. Diplomaya olan inanç zayıflarken, üniversite eğitimi hem umut hem güven kaybettiriyor.
Sanayi Ara Eleman Arıyor, Gençler Umutsuzca Diploma Peşinde
Türkiye’nin sanayi sektöründe kaynakçıdan operatöre, teknisyenden ustabaşına kadar birçok pozisyon boş kalıyor.
Buna karşın eğitim sistemi, farklı yeteneklere ve teknik beceriye sahip gençleri bile çoğunlukla üniversite rotasına yönlendiriyor.
Oysa her gencin potansiyeli aynı yönde gelişmez. Bazıları için üniversite eğitimi doğru bir adım olabilirken, bazıları için mesleki eğitim çok daha erken ve etkili bir üretim sürecine katılım anlamına gelir.
Mesleki eğitim yıllardır ihmal edilmiş durumda. Oysa bir gencin tornacı, kaynakçı, elektrik teknisyeni ya da CNC operatörü olarak mesleki beceri kazanması, hem kendi geleceği hem de ülkenin üretim kapasitesi açısından son derece kıymetlidir. Ancak bugünkü eğitim anlayışı bu alanları hâlâ ikinci planda tutuyor.
Gençlik, Gelecekten Umudunu Neden Kesti?
Üniversite artık sadece bir eğitim süreci değil, aynı zamanda gençlerin yaşamla ilişkisini şekillendiren bir alan.
Ancak üniversiteler bu rolü de yerine getiremiyor. İdeal kurmayan, soru sormayan, yaratıcı düşünceyi teşvik etmeyen bir yapı, gençleri sadece işsiz değil, yönsüz bırakıyor. Üstelik bu yönsüzlük sadece diplomaya değil, günlük yaşama da sirayet ediyor.
Bugün pek çok üniversite öğrencisi, büyük şehirlerde yüksek kira bedelleri, yetersiz yurt kapasitesi ve düşük burslarla ayakta kalmaya çalışıyor.
KYK yurdu çıkmadığı için üç kişi rutubetli bir evde kalan, sabah iki vasıta değiştirerek okula ulaşan, öğle yemeğini simitle geçiştiren, akşam ise part-time işte çalışan gençlerin hikâyesi sıradanlaştı.
Ve bu tablo, çoğu zaman mezuniyetle birlikte kendi alanında iş bulamamakla tamamlanıyor.
Sonuçta yalnızca diplomalı işsizler değil, hayal kuramayan, yönsüz kalan bir kuşak yetişiyor.
Herkese Üniversite Değil, Herkese Doğru Eğitim
Her birey üniversite okumak zorunda değil. Her birey aynı değil. Kimi eliyle üretir, kimi fikriyle, kimi sanatıyla…
Mesele herkesin kendi yeteneğini tanıması ve o yöne yönlendirilmesidir. Ama mevcut yapı bunu sağlayamıyor.
Başarı sadece sınav kazanmakla ölçülmemeli. Hayatta başarının tanımı çok daha çeşitli ve zengin olabilir.
Üniversiteyi kutsallaştırmak yerine, eğitimin niteliğini kutsallaştırmalıyız.
Nitelik Olmadan Gelecek Olmaz
Eğitim bir ülkenin hem aynası hem de pusulasıdır.
Eğer bu aynaya bakınca sadece işsizlik, umutsuzluk ve eşitsizlik görüyorsak; pusulamızın da yanlış yönü gösterdiğini kabul etmeliyiz.
Bu düzen değişmeden, gençler sadece rakam olacak. Diploma alacak ama işsiz kalacak.
Hayal kuracak ama hayatta karşılığı olmayacak.
O yüzden artık “herkese üniversite” değil, “herkese doğru eğitim” diyelim.
Ve gençlerin hayallerine, sadece bir kâğıt parçası değil; gerçek bir gelecek sunalım.
Bir de unutmadan; diplomam var diye her şeyin bittiğini de sanmayın. Bir sabah bakarsınız o da olmayıverir.

Yorum Yazın