CHP’nin mevcut yönetimi, 2023 seçim yenilgisinin gölgesinde yapılan 38. Parti Kurultayı sürecinin sonunda belirlendi. Kongre sürecine damgasını vuran gelişme ise, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 2023 Temmuzunda başlattığı “İktidar İçin Değişim Hareketi” oldu.
İmamoğlu’nun yayımladığı manifestoda, yenilginin yalnızca yanlış aday tercihinden kaynaklanmadığı; esasen politik ve örgütsel değişimin zorunlu olduğu vurgulanıyordu. Manifestoda dile getirilen görüşler ilk başta beklenen yankıyı ve siyasal heyecanı yaratmadı. Ancak dönemin yöneticilerinin vahim hataları ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun koltuğu bırakmamak için gösterdiği direnç, değişim isteyen parti içi muhalefeti iktidara taşıdı. 31 Mart yerel seçim başarısı ise yeni CHP yönetiminin önünü açarak değişim kapısını sonuna kadar araladı.
Bu durum, aslında hem ülke hem de CHP için büyük bir fırsat kapısıydı. Tek kutuplu dünyanın küresel kapitalist düzeni ömrünü doldurmuş durumda. Dünya belirsizlikler çağını yaşıyor; birçok ülke sağcı otoriter yönetimlerle idare ediliyor. Uluslararası değerler ve kazanımlar sahipsiz kalırken, otoriter yönetimler, ırkçılık, nefret söylemi ve ayrımcılık güç kazanıyor.
Türkiye’de mevcut iktidar, ABD–Çin rekabetinde kendine bölgesel bir rol açma siyaseti izliyor. Cumhuriyet’in ilk yüzyılıyla hesaplaşarak, “Yeni Osmanlıcı” ve ümmetçi bir çizgide, seçimsiz ve rakipsiz otoriter bir yönetim modeli inşa etmeye çalışıyor. Bunun önünü kesecek muhalefeti devre dışı bırakmak için ise yargı eliyle CHP’ye siyasi operasyonlar yürütüyor. CHP’ye nefes aldırmamak için bütün tuşlara basılmış durumda.
CHP yönetimi, yerel seçimlerden sonra yaptığı tüzük kongresinin ardından; iç gerilimler ve iktidar saldırıları arasında program değişimi için çalışmalar ve tartışmalar yürütüyor. Partinin kuruluş etkinlikleri kapsamında program çalıştayı ve parti içi toplantılar yapıldı. Ancak mahkemelerdeki seçim iptal davaları ve belediyelere yönelik operasyonlar nedeniyle, bu süreci tamamlayacak program kurultayının ne zaman yapılacağı şimdilik netleşmiş değil.
CHP’nin Program Çalışması, Çıkmazlar ve Fırsatlar
CHP’nin ağır ve çok yönlü iktidar saldırıları altında program değişikliği çalışmalarını sürdürmesi dikkat çekici. Ancak bu tartışma ve çalışmaların, “İktidar İçin Değişim” iddiasına veya beklentisine yanıt olma kapasitesi oldukça sınırlı görünüyor.
Bu, masa başı bir yorum değil. Barış Vakfı Başkanı sıfatıyla 5 Eylül 2025 Cuma günü Ankara Genel Merkez binasında yapılan çalıştay toplantısına katıldığımda edindiğim gözlem ve vardığım sonuçtur.
Beş yüzün üzerinde uzman, akademisyen ve sivil toplum yöneticisinin davet edildiği; yaklaşık 600 katılımcının bulunduğu çalıştayda, CHP liderinin konuşmasının çizdiği politik çerçeve ile 33 masada yürütülen tartışmalarda hâkim olan siyasal duyarlılıklar ve öncelikler arasındaki açı farkı bu sonuca varmamı sağladı.
Özgür Özel açış konuşmasında, iktidarın saldırılarına karşı bütün muhalefet kesimlerini kucaklayan bir mücadele hattı ve “yeni Türkiye”ye ilişkin siyasal açılımın ipuçlarını sundu. Buna karşın çalıştay masalarındaki tartışmalarda, son beş yılın siyasal rövanşını almakla sınırlı bir yaklaşımın ötesine geçemeyen bakış açısı ağır basıyordu. Hak ve özgürlükleri geliştirmekten uzak; iktidar partisinin politika ve uygulamalarına karşı “kontr” önerilerin çokluğu dikkat çekiciydi. İktidarın kötülükleri ve zulmüne odaklanmak, muhalefeti yalnızca AK Parti’yi sandıkta göndermekle sınırlayan bir bakışa hapsetme riski taşıyor.
CHP, ikinci yüzyılında Cumhuriyeti demokratik bir cumhuriyete mi dönüştürmeye aday, yoksa mevcut Cumhuriyet’i yeniden kıymetlendirmeye mi aday, buna karar vermek zorunda. Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu zaman zaman bu konularda cesur çıkışlar yapıyorlar. Ancak partililerin kafası oldukça karışık; eskiye biat etme eğilimleri ise hâlâ güçlü ve diri.
Evrensel insan haklarına ve uluslararası sözleşmelere bağlı, tüm kimlikleri eşit yurttaşlık temelinde kucaklayan yeni bir Cumhuriyet hedefinden uzak bir CHP, çözülen AK Parti’nin yerine seçimlerde iktidar olabilir. Bu, CHP’liler için ya da iktidarın kötülüklerinden bıkmış geniş kesimler için anlamlı bir sonuçtur. Ancak dünyanın belirsizlikler çağında Türkiye’nin ihtiyacı bir seçimlik başarıyla sınırlı değildir. Gereken, değişen bölge koşullarına uygun; çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı yeni bir demokratik Cumhuriyet inşa edecek program ve açılımdır.
İkinci yüzyılın Cumhuriyeti, söz, yetki ve kararın yalnızca Ankara’da toplandığı bir Cumhuriyet olamaz. Yerinden yönetim modelinin geliştirildiği, herkesin inançsal, kültürel, siyasal ve dilsel haklarının anayasal güvence altına alındığı çoğulcu bir Cumhuriyet olmalıdır.
Cumhuriyetin birinci yüzyılında her dönemde güvenlik–özgürlük ikileminde öncelik hep güvenlikten yana oldu. İkinci yüzyıl ise bunun tam tersi olmak zorunda. Hak ve özgürlükler, tüm devlet politikalarının asli kriteri olmalıdır.
CHP ilk yüzyılla radikal bir yüzleşemeyen, korkularını yenemeyen, ezberlerini bozamayan bir CHP’nin iktidarda kalma süresi bir seçimle sınırlı olur. AK Parti’nin enkazını kaldıracak politik güce ve cesarete de sahip olamaz. Hızla AK Parti’nin yöntemlerine yönelecek siyasal bagajlarına sarılabileceklerini son dönemdeki topuklayan belediye başkanlarında ve itirafçılar gösteriyor. İktidar için değişim, bir seçimlik değil; demokratik dönüşüm için kalıcı bir hareket olmak zorundadır.

Yorum Yazın