Babam Halit Arslan, Küre’nin Taşpınar köyünde doğmuş. Pınarı bir yana, koca taşları yüzünden hâlâ ulaşımı zor olan bu köyde, okula başlatacaklar diye halamla samanlığa saklanırmış. On yaşından sonra okula başlamış.
Köy enstitülerinin en yakışıklılarından Gölköy’de başlayan öğretmenlik macerasında öyle motive olmuş ki, otuz yaşından sonra Hukuk Fakültesi’ni kazanıp Avukat Halit Arslan olarak Kastamonu Adalet Caddesi’nde neredeyse kırk yıl avukatlık yapmayı başardı.
Babamın yazıhanesi, benim sürpriz bir kararla Hukuk Fakültesi yerine ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü tercih etmemle sonsuza dek kapandı. Babam buna bir kez olsun sitem etmedi. Öyle demokrat bir adamdı ki, abimi Cimbomlu, beni Kartallı yaptı; kendisi ise kadim bir Fenerbahçeli olarak kaldı.
Kastamonu’da Halk Partisi’ne yıllarca emek verdi, şimdi bağrında uyuduğu Devrekani’ye belediye başkanı olmak istediğinde “Seni istemeyiz” diyenlere bile çok kızmadı.
Babamı hastane morgundan son yolculuğuna uğurlarken, tabutuna omuz veren genç bir avukat arkadaş, “Hırssız adamdı” dedi onun için. Banka hesabında, kredi kartı borcu kadar para vardı. Onu da ödedik, o da bitti.
Babamın vefat ettiği gece, o dönemin milletvekili Hasan Baltacı evimize gelip başsağlığı diledi. Ben Hasan Başkanı o gün tanıdım. Hasan Baltacı, Kastamonu’yu AKP/MHP’nin elinden, Kastamonu tereyağında bulamayacağınız kılı çeker gibi aldı. Kastamonu’nun 700 milyon liralık borcunu, enflasyona rağmen 170 milyona düşürdü.
Şapka Devrimi’nin 100. yılında, devlet bir günlük yalandan anmayla yetinirken, Kastamonu’da günlerdir süren kutlamalar düzenliyor. Melek Mosso da bu vesileyle Kastamonu’ya geldi. Ben de günlerdir memleketteyim. Uçurtma şenliği ile çocuklar da kutlamadan nasibini aldı. Şapka oratoryosu bile hazırlandı. Kastamonu, Kastamonu olalı böyle kutlama görmedi.
Muhasebeci Ahmet Namlı, Melek Mosso’nun elbisesine laf edince, Mosso ona Kastamonu dilinde dama taşı gibi bir cevap verdi. Ben Melek Mosso’dan iyisini yapamam. Eline ağzına sağlık sanatçının.
Ama muhasebeci efendiye, madem hesap kitap adamı, başka bir soru soracağım: Kastamonu’nun bir yanı kule, ortada dere, öte yanı kale değil mi? Bu kalenin yanında bir tabela var. Üzerinde, teleferik projesinin 2019’da başladığı ve bedelinin 7.200.000 TL olduğu yazıyor. Bu teleferik projesinin hesabını bir çıkarsan diyorum. Bu 7.200.000 TL’yi kim harcadı da teleferiği yapmadı?
Kule’den Kale’ye teleferik hayali kuran, AKP’li eski Belediye Başkanı Tahsin Babaş’tı. Direkleri Kastamonu’nun böğrüne kendi elleriyle dikti.
Dünyada çok teleferik gördüm, ama tarihi bir kentin ortasına direk dikip iki tepeyi birleştireni görmedim. Kastamonu teleferiğini hayal eden zihin için bu mümkünmüş. Son Candaroğlu Kemalettin İsmail Bey, miras bıraktığı şehirde bu direkleri görse, muhtemelen onu dikenleri direğin tepesine çıkarır, sonra da o direkleri onlara söktürürdü. Belki daha fazlasını yapardı.
Kastamonu Kalesi’ni hafife almayın; Alanya Kalesi’nden sonra Anadolu’nun en büyük kalesidir, çıkması efor ister. AKP’li akıl, teleferiğe binmek için önce kaleye çıkmayı şart koşuyor. Tahsin Babaş teleferiği yapamadı, ama kalenin yanına bir kuma getirdi. Adına da KastaMall dedi. KastaMall’da asansör var, kalede yok. Teleferiğe makam arabasıyla KastaMall’daki dairesine asansörle gidenler için işler kolay.
Rivayet o ki, Sayın Cumhurbaşkanı bile KastaMall’ın iskeletini görünce, “Bu kadar yüksek yapmayın” demiş. Demiş de, kime demiş?
Kastamonu’da “ahraz” diye bir laf vardır, güzel laftır. İşten anlamayana, karşısındakini salak yerine koyana “Ahraz mısın?” derler. Malum son günlerde hepimizi ahraz sanıyorlar. Onlar dahi, biz ahraz! Onlar sütten çıkan kaşık biz sütün içinde sinek. Biz salak onlar akıl küpü.
Unutanlar için hatırlatayım: Bir de “pudra şekerci” Hamza Kürşat vardı. O da Babaş ekibinin lise terk Kültür Müdürü’ydü. Liyakat endeksi daha aşağı düşemezdi. Siz unuttunuz biz unutmadık.
Kastamonu’yu değil, kendilerini rezil edenlere Kastamonu’nun çok selamı var. Muhasebeciye, kızların elbisesine bakacağına, konsere içip içip gelen “göbel”lere laf söyle diyorlar. Kastamonu’da ahraz arayan aynaya baksın. Kastamonu’nun böğrüne dikilen teleferik direklerinin ve harcanan kamu kaynaklarının hesabı sorulmalı. Kaleye kuma dikenlere izni nereden aldınız denmeli.
Kastamonu’nun taşlı yollarından Hukuk Fakültesi’ne, oradan Adalet Caddesi’ne uzanan babam Halit Arslan’ın hırssız, demokrat ruhu, bu şehrin toprağında hâlâ yaşıyor. Kastamonu, Şapka Devrimi’nin 100. yılında Hasan Baltacı’nın liderliğinde coşkuyla kutlarken, geçmişin yarım kalmış teleferik direkleri ve harcanan milyonların hesabı hâlâ ortada. Candaroğlu İsmail Bey’in torunları olarak, bu direklerin gölgesinde ahraz aramaya gerek yok; hesap, şeffaf bir şekilde sorulmalı.
Kastamonu’nun kalbi, babamın sitemsiz duruşu gibi temiz, kültürü gibi zengin, geleceği gibi umutlu. Bu şehir, kendine yakışanı yapar: Gün gelir hesabı kapatır, yoluna devam eder. Melek Mosso konserinde kızlar oğlanlar gönüllerince şarkı söyler. Sen de çayboyunda elin ardında gezer durursun.
Ağnadın mı şimdi.
Not 1: Bu Kastamonu için ilk yazım değil daha Hasan Baltacı başkan seçilmeden şehre dair izlenimlerimi Kastamonu’yu Nasıl Bilirsiniz diyerek kaleme almıştım.
Not 2 : Halit Arslan’ı biraz daha yakından tanımak isteyenler için

Yorum Yazın