© Yeni Arayış

Yoksa siz monarşik misiniz?

Ülkenin Erdoğan’la devam etmesi mümkün görünmezken yerine geçecek bir kişiyle devam edebilmesi mümkün olmayacaktır. Bu nedenle bu rejimin mantığının bize dayattığı bir yeni “şahıs” seçmek illüzyonundan kurtulmamız gerekiyor. Elbette bir şahıs, bir orkestra şefi seçeceğiz ama bu bir Post padişah olmamalı ve olmayacaktır. Bu sadece ulusal değil uluslararası bir meseledir. Çünkü Türkiye dünyayı şu ya da bu oranda etkileyecek büyüklükte bir ülkedir.

Başlığımı Monarşiklerden ilham aldım. Belirli bir yaşın üzerindekiler hatırlar, bugünün monarşiklerinin dedeleri, ülkenin her türlü demokratını “anarşik” olarak adlandırmak üzere fırsat kollarlardı. Onlar anarşik olmadılar sonuçta ama “eskicilerin” hepsinin aslında monarşik oldukları ortaya çıktı. Ortaya çıktı diyorum ama aslında kendileri itiraf ettiler.

Neden bahsettiğimi anlamışsınızdır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra kimin cumhurbaşkanı olacağı tartışmalarından söz ediyorum, edeceğim. Alenileşmesi erken başlayan bu tartışmalar heyecanı arttırıyor ve daha da arttıracak gibi görünüyor. Aslında bu durum sadece bugüne özgü değil. Türkiye Cumhuriyeti’nde büyük gerilim ve olaylara sahne olmayan bir cumhurbaşkanlığı seçimi görülmüş değildir. 

Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümü sonrasında bir darbenin eli kulağına gelir, karizması yüksek Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa önler. İsmet İnönü seçimi kaybettiğinde bir grup asker açıkça İnönü’ye darbe teklif ederler o reddeder. Cemal Gürsel darbe sonucu cumhurbaşkanı olur, Cevdet Sunay yeni bir darbeyi engelleyebilir diye cumhurbaşkanı yapılır. Fahri Korutürk aynı sebeple… Kenan Evren darbeyle gelir. Tehditle cumhur başkanı olur. Recep Tayyip Erdoğan’ın nasıl cumhurbaşkanı olduğu da son yıllarda yaşadığımız muazzam türbülanslardan ve rejim değişikliği yaratılmasından bellidir.Şimdi ise ülkemiz yeni bir dizi türbülansa yelken açmış görünmektedir. 

Öyle görünüyor ki yakın geleceğe ilişkin iktidar eğilimlerinden biri Sayın Erdoğan’dan sonra küçük oğlu Bilal Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olarak seçtirmektir. Biri diyorum çünkü muhtemel planlardan sadece biri olmalıdır. Seçimler ne zaman yapılacaktır? Erdoğan bir daha aday olacak mıdır? Yahut olabilecek midir? Seçimler vaktinde yapılacaksa bu iki senede bölgede ve dünyada neler olacaktır? Bu gelişmeler bizdeki bir seçimdeki adayın adını nasıl etkileyebilir? Yani çoklu planlar yapılmalıdır. Değiştirilemeyecek bir plan en zayıf plandır denilir. Her halde iktidar bloğu bunu bilmektedir.

Bunları şimdilik bir yana koyalım ben Bilal Erdoğanlı plan üzerinde durmak istiyorum. Birincisi bu planın bu kadar açık kör kör parmağım gözüne faş edilmesi -eğer doğruysa- ciddi bir taktik hatadır. 

İkincisi Sn. Erdoğan’ın bu yüz milyonluk ülkeyi padişahlarda bile olmayan bir dizi yetkiyle yönetiyor olması kural değil bir istisnadır. Bu istisnanın pek çok nedeni vardır. Birincisi Erdoğan’ın rakiplerinin hatta düşmanlarının dahi kabul ettikleri karizmasıdır. İkincisi siyasetin taktiksel düzeyinde bir usta oluşudur. Üçüncüsü dünya şartlarının Erdoğan’ın çok şanslı olduğu iddiasını doğrulayacak şekilde Türkiye’de böyle bir iktidara denk düşmesidir. Dördüncüsü klasik burjuvazi ve askerle girdiği mücadelelerde kendi taraftarlarının kahramanı – el muzaffer daima- haline gelişidir. Onlar için adeta zaman zaman mitik bir karakter haline gelmiştir. Peygamberle ve hatta zaman zaman Allah’la benzerliklerini ilan eden meczuplar ortaya çıkmıştır.

Bu koşulların hiçbiri Bilal Erdoğan’da ortaya çıkmış değildir. Bilal Erdoğan’ın ileri sürülebilecek en önemli özelliği bu kadar istisnai bir insanın oğlu oluşudur.

Diyelim seçim oldu ve Bilal Erdoğan seçildi. Yönetmek üzere ekonomisi perişan bir ülke devralacaktır. Muazzam yolsuzlukların şimdiden ortaya döküldüğü bu ülkede bu yolsuzlukların faş edilmeden ve hesabı da sorulmadan ekonominin düzelemeyeceği gerçeği ile karşı karşıya kalacaktır. Hesap sormanın iktidar blokları içinde bir kavga anlamına geleceği görülmüş ve daha da görülecektir. Şimdiden ortaya çıkmış olan yüksek bürokrat ve siyasetçiler arasındaki “Altın Koltuk” kavgalarının etkileri sürecektir. Bunca hırslı kişilerin bunca değerli bir koltuktan bunca kolay vazgeçmeyecekleri görülecektir. Bu satırları yazarken dilimin ucuna “Zor dostum zor” şarkısı geliverdi. 

İstisnai bir dönem yaşadık, yaşıyoruz. Bunca tutuklama, bunca bol müebbet hapis cezaları, masumiyetleri apaçık olan- erler, askeri öğrenciler gibi- vatandaşların hapislerde yok olan yılları, değerleri ölçülemeyecek ve bir gün davalar açıldığında tazminleri imkânsız hale gelen el konulan mal ve mülkler,batırılan kurumlar, bunların her biri dağ gibi sorunlar oluşturacaktır. Sokakları yol geçen hanına çeviren irili ufaklı mafyaların tasfiyesi kim bilir nelere mal olacaktır? Bu sorunları bugün yukarıda saydığım beceri ve tecrübelerine rağmen Sn. Erdoğan çözememiş ve büyük güç kaybına uğramışken ondan çok daha tecrübesiz bir yönetici nasıl çözebilecektir?

Ülkenin Erdoğan’la devam etmesi mümkün görünmezken yerine geçecek bir kişiyle devam edebilmesi mümkün olmayacaktır. Bu nedenle bu rejimin mantığının bize dayattığı bir yeni “şahıs” seçmek illüzyonundan kurtulmamız gerekiyor. Elbette bir şahıs, bir orkestra şefi seçeceğiz ama bu bir Post-padişah olmamalı ve olmayacaktır. Bu sadece ulusal değil uluslararası bir meseledir. Çünkü Türkiye dünyayı şu ya da bu oranda etkileyecek büyüklükte bir ülkedir. Dolayısıyla bu süreçte müttefiklerimizin yahut müttefikliğimizi arzu edenlerin akıllarını başlarına almaları gerekmektedir.

Türkiye içine düştüğü ve adeta seçeneksizlik gibi görünen bu durumdan ancak çok geniş bir ulusal demokratik ittifakla çıkabilir. Ülkemizin bu girdaptan “Z” takımlarıyla çıkması mümkün değildir. Bunun belki de en başta gelen nedeni “Z” takımının korkunç yeteneksizliğinden çok dışlayıcı karakteridir. Monarşik rejimlerde başarısızlık, hele bu rejimler bir aristokrasinin olmadığı ülkelerde boy veriyorsa, sonradan “asil” olmaya çalışanların bindikleri dalları sürekli kesmek sonucu düşmeleri ve ülkeyi de düşürmeleridir. Yirmi beş sene önce dünya rasyonalite ortalamalarına uyan hiçbir tahmin bu günkü Türkiye başarısızlığını öngöremezdi.

“Avazeyi gök kubbeye

Demokrat gibi sal

Olmaya monarşik cihanda

Bir nefes hürriyet gibi…”

 

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER