Yeni Proje Okulları Yönetmeliği ne getiriyor, mevcut uygulamalardan ve IB DP’den nasıl farklılaşıyor?
EĞİTİMYeni Proje Okulları Yönetmeliği, Türkiye’nin eğitimde daha özelleşmiş ve disiplinli, yer yer IB DP’den esinlenen bir yapı kurma arayışını yansıtıyor.
Yeni Proje Okulları Yönetmeliği, Türkiye’nin eğitimde daha özelleşmiş ve disiplinli, yer yer IB DP’den esinlenen bir yapı kurma arayışını yansıtıyor. Ancak bu dönüşüm; öğretmenlerin yüksek saat yükümlülüklerinden öğrencilerin yoğun ölçme baskısına, altyapıdan sosyo-kültürel beklentilere kadar pek çok boyutta risk de taşıyor
Millî Eğitim Bakanlığı’nın 12 Temmuz 2025’te Resmî Gazete’de yayımladığı yeni “Proje Okulları Yönetmeliği”, önümüzdeki süreçte uygulamaya konacak. Yönetmelik, proje okullarının yapılandırılması, yönetilmesi, öğrenci seçiminden öğretmen yetiştirilmesine kadar pek çok alanı yeniden tanımlıyor. Bu çerçevede, hem mevcut proje okulları uygulamasıyla hem de uluslararası bir model olan IB Diploma Programı (IB DP) ile karşılaştırıldığında dikkat çeken yenilikler ve tartışmalı yönler öne çıkıyor.
Yönetmelik neleri hedefliyor?
Yeni yönetmelik, özel program veya projeleri hayata geçiren okulları daha sistematik bir çerçeveye oturtmayı amaçlıyor.
Bakanlık, bu okulları;
* belirli bir akademik, sanatsal ya da mesleki tema etrafında uzmanlaşmış kurumlar olarak tasarlıyor,
* üniversiteler, sanayi kuruluşları, vakıflar gibi paydaşlarla daha derin iş birliklerine dayandırıyor,
* ulusal ve uluslararası projeler yürütmeyi temel bir hedef olarak önlerine koyuyor.
Böylece proje okullarının sadece “adının” proje olması değil, içeriğiyle de uluslararası standartlarda ve gerçek iş dünyasıyla temas halinde bir eğitim vermesi planlanıyor. Yönetmelikte okul Ar-Ge birimleri, danışma kurulları, akademisyen desteği gibi yapılar zorunlu kılınarak bu amaca hizmet edecek kurumsal mekanizmalar öne çıkarılıyor.
Zamanlama nasıl işleyecek?
Yönetmeliğe göre proje okulu olmak isteyen okullar ekim ayında başvuru yapacak, kasım ve aralık aylarında il düzeyinde değerlendirmeler tamamlanacak, ocak-şubat aylarında ise Bakanlık nihai kararını verecek. Böylece hangi okulların proje okulu kapsamına alınacağı en geç şubat ayı sonunda kesinleşecek. Ancak uygulamanın hangi öğretim yılında başlayacağı, pilot uygulamaların yapılıp yapılmayacağı henüz belli değil.
Yeni proje okullarının mevcut proje okulları ve IB DP ile karşılaştırması
Türkiye’de proje okulları kavramı yeni değil. Özellikle son on yılda Anadolu liseleri, fen liseleri, imam hatip liseleri gibi çeşitli okul türlerinden bazıları proje okulu ilan edilerek farklılaştırıldı. Ancak bugüne kadar:
* “Proje” kavramı çoğu zaman somut projelerden ziyade tabelada kalabildi.
* Öğrencilerin proje bazlı üretim ve araştırma kültürünü içselleştirmesi yerine, çoğu okul normal müfredatın biraz zenginleştirilmiş versiyonunu yürüttü.
Yeni yönetmelik, bu durumu değiştirmek için önemli yapısal unsurlar getiriyor. Örneğin:
* Danışma kurulları, Ar-Ge birimleri ve özel protokoller zorunlu hale geliyor.
* Öğrenciler bitirme tezi, bilimsel makale, sosyal sorumluluk projeleri ve grup çalışmaları gibi IB DP’deki Extended Essay (EE), CAS (Creativity, Activity, Service) ve TOK (Theory of Knowledge) unsurları hatırlatan çok katmanlı sorumluluklarla mezun olması planlanıyor.
* Ancak IB DP’nin felsefi derinliğini vurgulayan TOK gibi eleştirel düşünce merkezli ders yapısı bu yönetmelikte yer almıyor; daha çok proje üretimi ve yeterlilik sınavlarına dayalı bir sistem öne çıkıyor.
* Başarı yalnızca ders notuyla ölçülmeyecek. Beceri gelişimi değerlendirme sınavı (BGDS) ve alan yeterlilik sınavlarında (AYS) 70 puanı geçemeyen öğrencilerin okulla ilişiği kesilecek. Bu yönüyle IB’nin öğrenciyi her aşamada destekleyen, sürekli rehberlikle mezuniyete taşıyan yaklaşımına kıyasla daha “elemeci” bir yapı dikkat çekiyor.
Beceri gelişimi değerlendirme sınavı ile alan yeterlik sınavının yeri ve 12. sınıf boşluğu
Yeni yönetmelik proje okullarında başarıyı klasik not ortalamasının ötesine taşımak için iki yeni değerlendirme unsuru getiriyor: Beceri Gelişimi Değerlendirme Sınavı (BGDS) ve Alan Yeterlilik Sınavı (AYS).
* BGDS, öğrencilerin teorik bilgisinin pratik beceriye dönüşümünü ölçmek amacıyla hazırlık, 9 ve 10. sınıfların sonunda yapılan uygulamalı bir sınav.
* AYS ise 11. sınıf sonunda gerçekleştirilen ve öğrencinin programdaki genel yeterliliğini ortaya koyan uygulamalı bir sınav. Bu sınavda 70 puan barajının altında kalan öğrencilerin proje okulu ile ilişikleri kesiliyor ve başka okullara naklediliyor.
Ancak diploma puanı hesaplanırken BGDS’nin etkisi yalnızca %10 ile sınırlı tutulmuş durumda. Bu durum, öğrencilerin ve velilerin bu önemli ayağa gereken önemi vermemesi riskini doğurabilir; odak daha çok genel ders notlarına (ki bu %80 oranında belirleyici) kayabilir. Öte yandan AYS ise baraj niteliği taşıyarak sistemdeki asıl “eleme noktası” işlevini görüyor. Böylece proje okulundaki ölçme-değerlendirme kültürü sürekli gelişimden çok kritik eşiklere dayalı bir hale gelebilir.
Dikkat çekici bir diğer husus ise yönetmelikte 12. sınıf için herhangi bir özel sınava yer verilmemiş olması. Bu durum “acaba 12. sınıf zorunlu eğitim kapsamından çıkarılacak mı?” gibi spekülasyonları da besleyebilecek bir zemin oluşturuyor.
Ayrıca şu an için BGDS’nin nasıl uygulanacağına, ölçme kriterlerinin nasıl belirleneceğine dair detaylı hükümler yönetmelikte yer almıyor. Bu tür ayrıntıların yakında yayımlanacak uygulama kılavuzları ile netleşmesini bekleniyorum.
Yatılılık zorunluluğu
Yönetmelik proje okullarında okuyacak öğrencilerin yatılı kalmasını zorunlu kılıyor. Bu durum çocuklarını yatılı okutmak istemeyen ailelerin kaygıları sebebi ile katılımı düşürebilir. Proje okullarında getirilen bu “zorunlu yatılı” yapı, uzun vadede sosyo-kültürel ve ekonomik farklılıkları yeterince gözetememe riskini içinde barındırıyor. Bu nedenle uygulama sürecinde yatılılık modelinin nasıl esnetileceği ya da hangi desteklerin sağlanacağı kritik önem taşıyacak.
IB gibi modeller, başarının sadece akademik değil, aynı zamanda okul kültürü, öğretmen-öğrenci bağı ve kapsayıcılıkla şekillendiğini gösteriyor. Dolayısıyla bu süreç dikkatle izlenmeli; geri bildirimlerle esnetilerek gerçekten üreten, sorgulayan ve topluma değer katan bireyler yetiştirecek bir yapıya evrilmesi sağlanmalıdır.
Peki öğretmen eğitimi nasıl düzenleniyor?
Yönetmelik proje okullarındaki öğretmenler için iki düzeyde yükümlülük getiriyor:
Her öğretmenin yılda en az 60 saat hizmet içi eğitim alması zorunlu. Eğer öğretmenler özel yetenekli bireylerin eğitimi konusunda daha önce bir sertifika almadılarsa, ek olarak en az 120 saatlik özel eğitim programına daha katılmaları gerekecek.Bu yapı ile öğretmenlerin proje tabanlı öğretim ve özel programlarla çalışacak yetkinliğe kavuşması hedefleniyor. Bu yaklaşım IB DP’nin öğretmenleri sürekli atölye ve eğitimlerle destekleyen yaklaşımına benziyor. Ancak IB’nin atölyeleri genellikle öğretmenin kendi mesleki gelişim motivasyonunu besleyen, disiplinler arası ve uluslararası örneklerle zenginleşen öğrenme ortamları olarak tasarlanıyor. Türkiye’deki yaklaşım ise daha çok yasal zorunluluğa ve belirli bir saat kotasının doldurulmasına dayanıyor.
Bu durum, Türkiye’de daha önce uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik süreçlerinde de görüldü. Yüzlerce saatlik eğitim programları öğretmenlerin iç motivasyonunu geliştirmekten ziyade, “zorunlu saat tamamlama” yapısına dönüştü. Dolayısıyla proje okullarına getirilen bu yeni eğitim zorunluluğu da benzer risklere açık. Uygulama kalitesi, büyük ölçüde okulların ve öğretmenlerin bu süreçleri nasıl içselleştirdiğine bağlı olacak.
Okul öncesi ve ilköğretim boyutu, yeni bir genişleme alanı mı?
Yönetmelik temelde proje okullarını ortaöğretim (lise) düzeyinde yapılandırmaya odaklansa da, bünyesinde ortaokul veya imam hatip ortaokulu bulunan kurumları da kapsıyor. Hatta bağımsız olarak hafızlık, spor veya müzik gibi temalarda eğitim veren ortaokullar için de özel hükümler getirilmiş. Bu okulların işleyişine dair detaylarda, Millî Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’ne de sıkça atıf yapılıyor.
Bu durum, “proje okulu” modelinin zamanla ortaokul hatta okul öncesi düzeye kadar yayılabileceği anlamına gelebilir. Bu pedagojik açıdan fırsatlar kadar riskler de barındırıyor; küçük yaşlardan itibaren performans odaklı bir yapının baskısı, yanlış yönetildiğinde çocuğun doğal gelişim sürecini olumsuz etkileyebilir.
Yeni yönetmelik Türkiye’de eğitim için nasıl bir fırsat?
Yeni Proje Okulları Yönetmeliği, Türkiye’nin eğitimde daha özelleşmiş ve disiplinli, yer yer IB DP’den esinlenen bir yapı kurma arayışını yansıtıyor. Ancak bu dönüşüm; öğretmenlerin yüksek saat yükümlülüklerinden öğrencilerin yoğun ölçme baskısına, altyapıdan sosyo-kültürel beklentilere kadar pek çok boyutta risk de taşıyor. IB gibi modeller, başarının sadece akademik değil, aynı zamanda okul kültürü, öğretmen-öğrenci bağı ve kapsayıcılıkla şekillendiğini gösteriyor. Dolayısıyla bu süreç dikkatle izlenmeli; geri bildirimlerle esnetilerek gerçekten üreten, sorgulayan ve topluma değer katan bireyler yetiştirecek bir yapıya evrilmesi sağlanmalıdır.
İlginizi Çekebilir