Yargı eliyle silkelenen CHP ve muhalefet
SİYASETİddialara göre, hizmet alımı yapılan firmalardan 15 kişi “itirafçı” oldu; bazıları yalan tanıklık yaptı. Bu kişiler arasında adı öne çıkan bir isim var: iş insanı Aziz İhsan Aktaş.
Bugünkü rejimde hırsızlık, yolsuzluk ve hukuksuzluk doğrudan sistemin kendisinden beslenmektedir. CHP lideri Özgür Özel’in örmeye çalıştığı direniş hattı, bu rejimi değiştirme gücüne ulaşabilirse, Türkiye için yeni bir pencere açabilir. Aksi halde, siyasi kriz kronikleşerek sürdürülemez bir hal alacaktır.
Türkiye, dokuz aydır ana muhalefet partisi CHP'li belediyelere yönelik yargı eliyle yürütülen, hukuksuz siyasi operasyonlarla sarsılıyor. Bu süreçte üçü büyükşehir olmak üzere toplam 18 belediyeye operasyon düzenlendi; 13 belediye başkanı tutuklandı.
İktidar partisi AKP, yalnızca muhalefeti değil, artık kendi seçmenini dahi ikna edemediği bu siyasi yargı operasyonlarında ısrarcı. Ancak buna rağmen toplumsal desteği erimeye devam ediyor.
Tutuklamaların Kronolojisi
İlk gözaltı, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde CHP ve DEM Parti’nin “kent uzlaşısı” kapsamında Esenyurt’ta yüzde 49 oyla belediye başkanı seçilen Prof. Dr. Ahmet Özer’le başladı. Özer, 30 Ekim’de “PKK/KCK üyeliği” iddiasıyla gözaltına alındı.
Devamında:
• 17 Ocak 2025: Rıza Akpolat (Beşiktaş)
• 3 Mart 2025: Alaattin Köseler (Beykoz)
• 19 Mart 2025: Ekrem İmamoğlu (İBB), Resul Emrah Şahan (Şişli), Mehmet Murat Çalık (Beylikdüzü)
• 3 Haziran 2025: Hasan Akgün (Büyükçekmece), Utku Caner Çaykara (Avcılar), Hakan Bahçetepe (Gaziosmanpaşa), Kadir Aydar (Adana-Ceyhan), Oya Tekin (Adana-Seyhan)
• 1 Temmuz 2025: Tunç Soyer (İzmir, önceki dönem)
• 5 Temmuz 2025: Muhittin Böcek (Antalya), Zeydan Karalar (Adana), Abdurrahman Tutdere (Adıyaman)
• 4 Temmuz 2025: Niyazi Nefi Kara (Manavgat)
Bu tutuklamalarla birlikte çok sayıda belediye başkan yardımcısı, üst düzey bürokrat, çalışan, hizmet alımı yapılan şirket yöneticileri ve taşeron temsilcileri de soruşturma kapsamına alındı.
İddialara göre, hizmet alımı yapılan firmalardan 15 kişi “itirafçı” oldu; bazıları yalan tanıklık yaptı. Bu kişiler arasında adı öne çıkan bir isim var: iş insanı Aziz İhsan Aktaş.
Sürecinin Merkezindeki İtirafçı: Aziz İhsan Aktaş
İktidara yakınlığıyla bilinen, AK Parti ve CHP'li birçok belediyeden ve kamu kurumundan ihale almış olan Aktaş, ilk olarak Beşiktaş Belediyesi soruşturmasında “suç örgütü kurmak ve yönetmek, rüşvet ve ihaleye fesat karıştırma” suçlamalarıyla tutuklandı. Etkin pişmanlıktan yararlanarak serbest kaldı ve yaklaşık dört aydır çeşitli soruşturmalarda itirafçı olarak kullanılıyor.
Aktaş'ın ifadeleriyle yalnızca İstanbul'daki değil, İzmir ve Antalya dışındaki tüm operasyonların merkezi haline gelen bu süreç, CHP’li çok sayıda belediye başkanı, bürokrat ve yönetici hakkında benzer suçlamalarla genişletiliyor. Bu iddiaların hangi isimleri hedef alacağı zamanla netleşecek.
İktidarın Oynadığı “CHP İç Çatlağı” Kartı
Bazı CHP’li siyasetçilerin ve yöneticilerin, çeşitli gerekçelerle iktidarın kontrolündeki medya organlarında görünür olması dikkat çekiyor. Bu durum, iktidarın CHP içerisindeki kırılganlığı ne kadar isabetli tespit ettiğini gösteriyor. İzmir’de eski belediye başkanı Tunç Soyer’e yönelik operasyon, CHP örgütünün “felç olmuş” görüntüsünü, seçmenin kafa karışıklığını ve muhalefetin suskunluğunu gözler önüne serdi.
CHP’nin en zayıf noktası, iktidarın siyasi operasyonlarını kolaylaştıran parti içi iktidar kavgaları, çıkar çatışmaları ve derin yarılmalardır.
İktidarın bu iç çatlağa oynayarak başlattığı “yargı eliyle silkelenme” savaşını sürdürmesinde şaşırtıcı bir yön yoktur. Ancak bu durum, CHP’ye yönelik yargı baskısından rahatsız olan iktidar seçmeninde dahi tereddütler yaratmakta.
CHP Direnişi ve Muhalefetin Sessizliği
Muhalefetin CHP’ye karşı mesafeli tutumu, etkili dayanışmanın gelişmesini, ortak direniş hattının kurulmasını zorlaştırıyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı 19 Mart’tan bu yana örmeye çalıştığı direniş hattı, toplumsallaşmakta zorlanıyor.
Bunun temel nedeni, CHP içindeki belirsizlikler ve muhalif kesimlerde CHP’ye yönelik güvensizliktir. CHP bu iç krizleri aşmadan, ülkenin çoklu siyasal krizini çözmede oynayabileceği rolü üstlenemez.
Yargı Artık Yargı Değil
Yargı, artık yargı olmaktan çıkmıştır. Parti içindeki bazı kesimlerin hâlâ siyasal yargıdan medet umar hali sürerken, parti yönetimi haklı olarak yargıya güvensizlik üzerinden bir siyasal kampanya yürütüyor.
Bu ülkede, “özel görevlendirilmiş savcılarla, gizli tanık ve itirafçıların beyanlarıyla yürütülen soruşturmalarla şekillenen” bir özel yargı rejimi vardır. Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun yetkisizleştirildiği, bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerinin tamamen yok sayıldığı bir düzende, yargıya yalnızca iktidar yandaşı olanlar güvenebilir.
Muhalif olmak; hukuksuzluk havuzuna atılma riskini göze almak, bu cesareti göstermek anlamına gelmektedir. Hukukun siyasete göre eğilip büküldüğü bir düzende, adalete inanç muhaliflerin taşıyabileceği bir beklenti değildir.
Bu ülkede artık tuz kokmuştur. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı tümüyle yok olmuştur.
CHP Değil, Türkiye Silkeleniyor
İktidar, bu sabaha karşı yürütülen operasyonlarla yalnızca CHP’yi değil, aslında Türkiye’yi silkeliyor. Demokrasi ve hukukun kalmadığı bir sistem, Saray dışındakilere hiçbir kazanç sağlamaz, hiçbir sorunu çözmez.
Bugünkü rejimde hırsızlık, yolsuzluk ve hukuksuzluk doğrudan sistemin kendisinden beslenmektedir. CHP lideri Özgür Özel’in örmeye çalıştığı direniş hattı, bu rejimi değiştirme gücüne ulaşabilirse, Türkiye için yeni bir pencere açabilir. Aksi halde, siyasi kriz kronikleşerek sürdürülemez bir hal alacaktır.
İlginizi Çekebilir