Vergi gelirlerini arttırmak muhtemelen mümkün olmayacaktır
EKONOMİÜlkemiz kültüründe vergi, devletin vatandaş ve kuruluşlardan almak için koşuşturduğu, yakalamaya çalıştığı, vatandaş ve kuruluşların da yakalanmama mücadelesi verdiği bir mecburiyet olarak görülüyor.
Sayın Şimşek’e dönecek olursak, almaya çalıştığı tedbirler, doğrudan vergileri genel vergi gelirleri içindeki payının artması ile sonuçlanacağı için makulmüş gibi görünüyor. Daha çok geliri olanın daha fazla vergi ödemesi gibi, vergi adaleti açısından önemli olan verginin müterakki olması (yani gelir arttıkça ödenen vergi oranının yükselmesi) ilkesi bu sistemde gerçekleşmiyor. O zaman doğrudan ödenen gelir vergisi türü vergilerin sistemdeki payının arttırılması fena bir fikir değil gibi gözüküyor.
Sayın Mehmet Şimşek vergi ödemeyi teşvik etmek üzere bir dizi tedbirin alınacağını açıkladı. Anlaşıldığına göre, bu tedbirler arasında üretim birimlerinden yüklü olarak çıkan kamyonlarda taşıdıkları malın irsaliyesi ve faturası aranacak. Kendi takdirine göre vergi ödeme alışkanlığının yaygın olduğu ülkemizde, Odalar Birliği başkanımızın tepkisi gecikmedi. Birlik Başkanına göre, vergi ödemek tabii olmakla birlikte, fabrika kapılarında yapılacak kontroller yatırımcının şevkini kırardı, buna karşılık istenen sonuç da elde edilmezdi.
Benim gibi vergi ödemenin inceliklerinden anlamayan sıradan vatandaşın anladığı şu: Sayın başkanın temsil ettiği camianın önemli bir bölümü denetimden rahatsızlık duyuyor çünkü eğer bu denetim kusursuz yapılabilirse, üreticinin vergiyi kendi gönlüne göre ödeme yolunun yerini üretilen her şeyin vergisini ödemek gibi bir yöntem alacak. Başkan açık olarak ifade etmemekle birlikte, aslında denetim fikrini pek benimsemediğini ifade etmiş oluyor. Ancak, bir de istenen sonucun elde edilememesi var. O nasıl olacak derseniz, herhalde denetçilerin maddi ödüller verilerek mallar çıkarken başka işlerle meşgul olması, dolayısıyla mal çıkışlarıyla ilgilenememesini sağlamak mümkündür demek istiyor.
Ülkemiz kültüründe vergi, devletin vatandaş ve kuruluşlardan almak için koşuşturduğu, yakalamaya çalıştığı, vatandaş ve kuruluşların da yakalanmama mücadelesi verdiği bir mecburiyet olarak görülüyor. Örneğin, vergi kaçıran bir kişiyi hiçbirimiz ayıplamıyoruz, vergi kaçırırken yakalananlara kızmıyor, onlara acıyoruz. Kendimiz de vergi kaçırmayı devlete karşı yapılmış bir hırsızlık olarak görmüyor, olağan bir davranış türü olarak değerlendiriyoruz.
Günlük hayatta herhangi birimizin yaşamış olabileceği bazı örnekler vereyim. Bir mağazaya girdiniz, alışveriş yapacaksınız. Dükkan sahibi oradaysa, size “Efendim nakit verir ve fatura istemezseniz, daha ucuz olur” diye bir teklifte bulunabilir. Hele siz “beğendim ama pahalı” derseniz veya pazarlık yapmaya girişirseniz, çoğu zaman anlattığım türden bir teklifle karşılaşmanız adeta önlenemez bir biçimde ortaya çıkar. Ya da başka bir örnek. Diyelim ki, evinizi badana ettireceksiniz, badanacı size bir fiyat verdi, badanayı yaptırdınız. İş bittikten sonra, badanacıdan fatura isterseniz, adamın size söyleyeceği bellidir: “Abicim, ben sana faturasız fiyat verdim. Fatura isteyeceğini söyleseydin, ben de fiyatı ona göre söylerdim.”
IBM’in Türkiye’de bilgisayar kullanımını yaygınlaştırmak için giriştiği kampanyayı yöneten bir arkadaşım anlatmıştı. Diyor ki, “Adama gidiyorsun, hazır programlarla defter tutmanın ne kadar kolaylaştığını anlatıyorsun. Adam ‘Pekiyi, biri devlet biri benim için iki ayrı defter tutabiliyor mu?” diye soruyor. Çoğu kimse, sadece bu nedenle aslında işlerini çok kolaylaştıracak programları almadı. Bu tür programlar artık daha yaygın olarak kullanılıyorlar.
Sayın Şimşek’in veri gelirlerini arttırma girişimi toplumun tümünün özveride bulunacağı bir kalkınma hamlesinin bir safhası olsaydı, bir ihtimal toplumda destek görürdü. Ancak devletin harcamalarında hiçbir kısıntıya yanaşmadığı, her türlü fedakarlığın sadece toplum katında yapılmasının beklendiği bir ortamda, herkes vergi ödememenin bir yolunu arar ve bulursa, buna şaşmamak gerekecektir.
Bunun iki nedeni olduğunu tahmin ederim. İlkin, işletme büyüdükçe düzgün kayıt tutmak zaten bir mecburiyete dönüşüyor. Çok kişinin çalıştığı, patronun bir şahıs olmayıp bir sermayedar ve sermayedar grubu olduğu ortamlarda düzgün kayıt tutmak gerekli. Böylece hem çalışanların da dürüst davranması sağlanıyor, hem de müşteri ile çalışan arasındaki ilişki bir iş ilişkisi niteliğinde olduğu için herkese eşit davranılmış oluyor. Fakat ikinci olarak, değerli muhasebecilerimizin kayıt programlarını manipüle etmeyi öğrendikleri, buna alıştıklarını ve ufak işletmelerin karmaşık işlemlerini kalıbına uydurma becerisini edindiklerini tahmin etmek de mümkün. Sanıyorum iki neden de farklı ortamlarda, bazen de bir arada etkili oluyor.
Vergi kaçırmak, belki de daha doğrusu vergiden kaçmak sadece ülkemize özgü değil. Başta Akdeniz yöresi olmak üzere dünyanın birçok başka yerinde de vergiden kaçma kültürünün tezahürlerine rastlamak mümkün. Nedenlerini açıklamak pek kolay değil. Galiba insanların kamuya verdikleri paraları denetleyememeleri dolayısıyla vergi ödemekten uzak durmaya çalışmaları söz konusu. Kamu görevlilerinin topluma hizmet sunmakta yetersiz kalmaları, buna karşılık kendilerinin yüksek refah düzeyi sergilemeleri vergi ödememe temayülünü güçlendiriyor.
Buna karşılık, vergi vermenin daha doğal karşılandığı örneğin İskandinav ülkelerine bakacak olursak, kamu görevindekiler iyi denetleniyor, göreve ilişkin harcamalarının bile mütevazi olması kuralına mevki sahipleri dahi uymaya çalışıyor. Başbakanlarının özel uçak kullanmayıp uluslararası seyahatlerinde ekonomi sınıfında uçmaları, kendilerine görevleri ile ilgili harcamalar yapmak üzere verilen kredi kartından en ufak bir şahsi alışveriş yapmaları halinde haklarında tahkikat açılması bizim gazetelerimizde bile İskandinavyada görülen örnek davranışlar olarak yer alıyor.
Vatandaşın vergi ödemekten kaçması, devletin ise vergi toplamaya mecbur olması, aslında daha ziyade fakir vatandaşın aleyhine işleyen bir vergi yapısı yaratıyor. Devlet gelirini arttırmak için dolaylı vergilere yükleniyor. Ülkemizde yaygın olarak kullanılan mekanizmalardan biri tüketim vergileri. Hepimiz katma değer vergisini, otomobillerden alınan muhtelif tüketim vergilerini biliyoruz. Bu vergileri hizmet veya ürün satın alan herkes ödüyor. Daha çok geliri olanın daha fazla vergi ödemesi gibi, vergi adaleti açısından önemli olan verginin müterakki olması (yani gelir arttıkça ödenen vergi oranının yükselmesi) ilkesi bu sistemde gerçekleşmiyor. O zaman doğrudan ödenen gelir vergisi türü vergilerin sistemdeki payının arttırılması fena bir fikir değil gibi gözüküyor.
Yeni vergi tedbirlerinin beklenen sonucu vermemesi çok muhtemeldir çünkü toplum kendisinden talep edilen fedakarlığı inandırıcı bulmamaktadır. Ufukta hükümetin izlediği iktisat siyasetini değiştireceğine ilişkin bir gelişme ise görünmemektedir. Acaba yine nafile bir gayretle mi karşı karşıyayız? Siz ne dersiniz bilemiyorum ama naçiz kanaatime göre vergi gelirlerini büyük miktarlarda artırmak muhtemelen pek mümkün olmayacaktır.
Şimdi yeniden Sayın Şimşek’e dönecek olursak, almaya çalıştığı tedbirler, doğrudan vergileri genel vergi gelirleri içindeki payının artması ile sonuçlanacağı için makulmüş gibi görünüyor. Ancak, bu önermelere kitlenin fazla güven duymadığı da bir gerçek. Çoğu vatandaşımız belki muhtelif vergi türlerinin vergi adaleti açısından sonuçlarını değerlendirecek durumda değil, böyle bir donanımı da yok ama, Sayın Şimşek’in vergi adaletini iyileştirmek gibi bir düşünceden yola çıkmadığını herkes biliyor. Onun derdi devletin gelirlerini arttırmak. Sorun da burada başlıyor.
Kamuoyundaki genel izlenim devletin eline geçirdiği fonları ihaleler yoluyla bazı kişileri zengin etmek ve devlet katında da lüks içinde yaşamak için kullandığı merkezindedir. Hayat giderek pahalılanırken, birçok vatandaş geçmişe göre kendisini daha fakir hissederken, itibarda tasarruf olmaz gerekçesiyle gösterişli harcamalar yapılmakta, bu harcamaların ne oranda itibar getirdiği bilinmese de, bütçede büyük açıkların ortaya çıktığı görülmektedir. Yap-İşlet-Devret formülü ile sözde devlet kasasından bir kuruş çıkmadan inşa edilen tesisler için verilen cömert garantiler sonucunda, bu işi yapanlara büyük ödemeler yapılmaktadır. İktidara yakın olan iş çevrelerinin devlete borçlarının affedildiği bilgisi sık sık basında yer almaktadır. Hatta, aynı mantığın vergiler için de geçerli olacağı tahmin edilmekte, vergi toplama çabasının daha ziyade iktidarla iç içe ilişkileri olmayan iş dünyası çevrelerine yöneleceğinden, buna karşılık iktidara yakın çevrelerin vergi borçlarının dahi affedileceğinden endişe edilmektedir.
Sayın Şimşek’in veri gelirlerini arttırma girişimi toplumun tümünün özveride bulunacağı bir kalkınma hamlesinin bir safhası olsaydı, bir ihtimal toplumda destek görürdü. Ancak devletin harcamalarında hiçbir kısıntıya yanaşmadığı, her türlü fedakarlığın sadece toplum katında yapılmasının beklendiği bir ortamda, herkes vergi ödememenin bir yolunu arar ve bulursa, buna şaşmamak gerekecektir. Kaldı ki, ülke ekonomisinin karşılaştığı güçlüklerin önemli bir bölümünün iktisattan çok siyaset kaynaklı olduğu da gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. Örneğin, demokrasinin temel kurallarının gözetilmediği, yargının siyasetin etkilerine açık olduğu, siyasi gücün neredeyse kuralsız denilecek kadar keyfi kullanıldığı bir ülkeye yabancı yatırımcı gelmekten uzak durmaktadır.
Ülkede yatırım yapacak güce sahip olanların dahi yatırımlarını yurt dışına çıkarmaya çalışmakta olduğu da dikkati çekmektedir. Bu gelişmelerin sonucu olarak işsizlik artmakta, özellikle gençler iş bulamamakta ve ülkenin geleceğine güvenleri sarsılmaktadır. Nitelikli işgücü yurt dışında imkan aramakta ve çoğu zaman bulmaktadır. Bütün bu olumsuz gelişmeler karşısında Sayın Şimşek’in izlemek istediği siyasetin benimsenmemesi, desteklenmemesi doğaldır.
Yeni vergi tedbirlerinin beklenen sonucu vermemesi çok muhtemeldir çünkü toplum kendisinden talep edilen fedakarlığı inandırıcı bulmamaktadır. Ufukta hükümetin izlediği iktisat siyasetini değiştireceğine ilişkin bir gelişme ise görünmemektedir. Acaba yine nafile bir gayretle mi karşı karşıyayız? Siz ne dersiniz bilemiyorum ama naçiz kanaatime göre vergi gelirlerini büyük miktarlarda artırmak muhtemelen pek mümkün olmayacaktır.
İlginizi Çekebilir