Tiran’da sahne kuruldu: Peki oyunun senaryosu nerede?
DIŞ POLİTİKAAvrupa Siyasi Topluluğu’nun altıncı zirvesi Arnavutluk’un başkenti Tiran’da gerçekleşti. 47 ülkenin liderleri bir aradaydı.
Bugün Avrupa’nın en büyük eksiği, stratejik vizyon değil, samimiyet. Ve belki de artık en çok ihtiyaç duyduğu şey: Gerçek bir özeleştiri.
Avrupa Siyasi Topluluğu’nun altıncı zirvesi Arnavutluk’un başkenti Tiran’da gerçekleşti. 47 ülkenin liderleri bir aradaydı. Temalar büyük: Birlik, barış, işbirliği, ortak hareket. Başlıkta umut, içerikte tekrar. Her zamanki gibi savaş konuşuldu. Barışın adı anıldı ama barışın yolu hâlâ belirsiz. Gölge ise büyük: Putin’in gölgesi.
Zirveye damga vuran yine Rusya oldu. Bu, bir yandan kaçınılmaz; çünkü Ukrayna’daki savaş Avrupa’nın üzerine çöken kara bir bulut gibi. Ama diğer yandan bu gölge, Avrupa’nın kendi iç krizlerini perdelemeye de yarıyor. Kimse artan ırkçılığı konuşmuyor. Kimse gençler arasındaki devasa işsizliği, kıtayı saran yoksulluğu, göçmenlere reva görülen muameleyi masaya koymuyor. İnsan hakları ihlalleri de nedense başkalarının dosyası gibi davranılıyor.
Tiran’daki zirvede, ev sahibi Başbakan Edi Rama’nın performansı dikkat çekiciydi. Ezber bozan, hazırcevap, kıvrak bir diplomatik zarafetle AB’ye “evimize dönmek istiyoruz” dedi. Bu bir diplomatik nezaket örneği mi, yoksa Avrupa’ya ayna tutan cesur bir çıkış mıydı? Belki de her ikisi. Avrupa’nın artık kendi aynasına bakması gerektiğini hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise konuşmasında, Avrupa’nın güvenliğinin kendi sınırlarının ötesine taşındığını hatırlattı. “Savunma ve istikrar için AB dışındaki müttefiklerle işbirliği şart” derken aslında AB’nin içine kapalı tutumuna diplomatik bir eleştiri yöneltti. Erdoğan’ın bu vurgusu, Avrupa’nın stratejik körlüğüne yapılmış önemli bir uyarıydı.
Almanya Başbakanı Friedrich Merz, ABD’yi vazgeçilmez müttefik ilan etti. Ursula von der Leyen yeni yaptırımlardan bahsetti. Zelensky, enerji yaptırımı çağrısı yaptı. Fakat şu soru ortada duruyor: 17 paket yaptırım, 18’incisi de yolda… Peki sonuç? Ne savaş durdu, ne Putin geri adım attı. Avrupa elindeki ekonomik sopayı sallamaktan başka bir şey yapamıyor.
Ve Avrupa Birliği… Masada oturan bazı ülkeler onlarca yıldır kapıda bekliyor. Batı Balkanlar’a hâlâ net bir perspektif sunulmuş değil. AB’nin genişleme vizyonu, giderek daha fazla bir “bekleme odası” stratejisine dönüşmüş durumda. Oysa bu bölgeler, Avrupa’nın güvenliği ve geleceği için sadece stratejik değil, ahlaki bir sınav niteliği taşıyor.
Peki ya şimdi?
Avrupa kendi iç sorunlarını ne zaman masaya koyacak?
Savaşın gölgesinde kalan insan hakları ne zaman gerçek gündem olacak?
Ukrayna için gösterilen duyarlılık, neden Arnavutluk, Bosna, Kosova için gösterilmiyor?
AB kapısında bekleyen halklara ne zaman samimi bir cevap verilecek?
Ve en önemlisi: Avrupa, inşa etmeye çalıştığı yeni dünya düzeninde kendisine gerçekten inanıyor mu?
Bugün Avrupa’nın en büyük eksiği, stratejik vizyon değil, samimiyet.
Ve belki de artık en çok ihtiyaç duyduğu şey: Gerçek bir özeleştiri.
İlginizi Çekebilir