Sükut altındır
EĞİTİMÖğrencilere biraz daha sessizlik içinde çalışma zamanı verirseniz, göreve gömülme düzeyine ulaşırlar. Derse kendilerini kaptırırlar, odakları artar ve dikkatleri daha az dağılır. O noktada sessizlik güçlü ve dayanıklıdır; hafif bir itmeyle bile sarsılmaz.
Sınıf sessiz. Öğrenciler yazı yazıyor. Bir anda öğretmen “veri kullanmayı unutmayın” çağrısı yapıyor.
Siz de bir öğretmen olarak, bazen sınıftaki sessizliği “doldurma” ihtiyacı hissediyor musunuz? Yönergeleri tekrarlayarak ya da özden yoksun motivasyon cümleleri kurarak... Peki, bu cümlelerin öğrenme sürecine gerçek bir katkısı var mı, yoksa sadece sınıfın bilişsel yükünü mü artırıyoruz? Öyle anlarda, öğrencileriniz gerçekten sizi dinliyor mu, yoksa sadece gürültüye mi dönüşüyorsunuz?
Sessiz bir sınıfta gerçekten büyülü bir şey vardır. Öğrenciler odaklanmıştır; başlar öne eğik, kalemler hızla kağıt üzerinde çalışır. Katılım oranı yüksektir; sınıfta öğrenmeyi adeta hissedersiniz. Derken bir öğrenci defterini unuttuğunu söyler; siz de ders bitiminde kalmasını söylersiniz ve farkına varmadan gürültü yükselir. Oluşan bu gürültüyü fırsat bilen bazı öğrenciler birbirleriyle konuşmaya başlar; tekrar sessizleştirmek için sesinizi yükseltmek ya da geri sayım yapmak zorunda kalırsınız.
Görüldüğü üzere, bunu sağlamak o kadar da kolay değildir; sessizlik çoğu zaman ele avuca sığmaz, bir anda elinizden kayıp gider. Öğrenciler sessizliğe gömülür gömülmez gürültü yeniden kabarmaya başlar ve farkına varmadan büyü bozulur, sınıfınız artık sessiz değildir.
Bu neden olur? Öğrenciler neden “tam sessizlikten” kısa sürede “az gürültü”ye, oradan da “çok gürültü”ye geçer? Bu soruyu yakın zamanda yaptığım bir sınıf gözleminden esinlenerek hazırladığım senaryo üzerinden yanıtlayalım.
Öğrenciler, sessizce iklim değişikliğiyle mücadele açısından farklı enerji kaynaklarının avantaj ve dezavantajları hakkında paragraflar yazıyor. Sınıf içinde dolaşırken öğretmen, bazı öğrencilerin yanıtlarında veri kullanmadığını fark ediyor ve bir anda sınıfa yanıtlarında mutlaka veri içermeleri gerektiğini hatırlatıyor.
Öğrenciler bir şeye dikkat kesildiklerinde, aynı anda başka bir şeye dikkatlerini veremeyebileceklerini düşünmenin makul olduğunu sanıyorum. Bu hipotezi sınamak için sessizce birkaç öğrenciye öğretmenin az önce ne söylediğini soruyorum. Emin değiller. Başka bir öğrenciye soruyorum; “veri kullanın” diyor. “Harika” diyorum; birkaç dakika bekleyip aynı öğrenciye geri dönüyorum, sonrasında yazdıklarında veri kullanıp kullanmadıklarına bakıyorum ve kullanmadıklarını not ediyorum.
Öğretmenler bazen sınıftaki sessizliği “sesle doldurma” eğiliminde olabiliyor. Bizim örneğimizde öğretmen en azından gözlemlerine dayalı geri bildirim veriyor; ancak çok sık olarak öğretmenler yalnızca yönergeleri tekrar ediyor ya da tamamen özden uzak ifadeler kullanıyor (“bu, sınavlarımıza hazırlanmanın harika bir yolu”, “yazdıklarınız üzerinde gerçekten sıkı düşünün”, “olabildiğince çok yazdığınızdan emin olun”).
“Ne fark eder – zararı yok” diyebilirsiniz; fakat bu noktada tereddüt etmemiz için iki neden olduğunu düşünüyorum:
1. Geri bildirim verirken öğretmen, öğrencilerin bunu duyduğuna dair yanıltıcı bir kanaate kapılabilir.
2. Sessiz bir ortama “gürültü” eklemek her zaman risklidir. Gürültü, gürültüyü doğurur; küçük bir gürültülü an, gürültüyü olağanlaştırabilir ve bir öğrenci “gürültü normaldir” diye düşünüp yanındakinden yardım isteyebilir. Bir başka öğrenci de aynı şeyi yapar, bir başkası kalem ister; derken birbiri ardına devam eder ve farkına varmadan sınıf gürültüyle dolar (“neden herkes konuşuyor??”).
Sessizliğe ulaşılan noktada dahi sessizlik henüz olabileceği kadar güçlü olmayabilir. Sınıf bir süredir oldukça sessizdir (hatta tam sessiz), öğrenciler konuşmayı bırakmıştır; ama işe tam olarak gömülmemiş olabilirler. Sessizlik onları henüz tümüyle sarmamıştır ve en küçük bir dikkat dağıtıcı unsur yeniden kabarmaya yol açabilir. Öğretmenin aniden yaptığı bu çağrı ile sessizlik büyüsü bozulmuştur, henüz göreve dikkatleri tam oturmamış (kristalize olmamış) diğer öğrenciler de toparlanıp kıpırdamaya başlar. Farkına varmadan sınıf yine gürültülüdür.
İşte kritik yer burası, öğrencilere biraz daha sessizlik içinde çalışma zamanı verirseniz, göreve gömülme düzeyine ulaşırlar. Derse kendilerini kaptırırlar, odakları artar ve dikkatleri daha az dağılır. O noktada sessizlik güçlü ve dayanıklıdır; hafif bir itmeyle bile sarsılmaz. Ben bu tür sessizliğe “Altın Sessizlik” diyorum: Öğrenciler sessiz ve derse gömülmüştür; küçük dikkat dağıtıcılar onları raydan çıkarmaz. Altın sessizlik, sıradan “sessizlik” sağlandıktan bir süre sonra oluşur.
Öğretmen olarak, yapacağımız her müdahalenin (sözlü geri bildirim dahil) etkililiğini sorgulayarak başlıyoruz. Şu kilit soruyu kendimize sorabiliriz: sessizliği bozmaya değer mi? Ve bu süreçte izleyebileceğimiz uygulama adımları şöyle olabilir;
* Öğrenciler sessizce çalışırken
* Dikkatlerini ve çalışma akışını bölmemek için
* Zorunlu olmayan, tüm sınıfa yönelik duyuruları yapmaktan kaçınıyoruz.
Elbette “altın sessizliğin” oluşmasını beklerken farklı senaryolar oluşabilir. Bunlardan bir kaçına hazırladığım çözüm önerilerini birlikte inceleyelim.
Senaryo 1: Sınıfa yönergeleri verdiniz; öğrenciler çalışmaya başladı. Bir öğrenci hemen el kaldırdı.
Şunların yerine:
* Öğrencinin yerinden sesli sorduğu soruya, sınıfın öbür ucundan yanıt vermek
* Öğrencinin yanına yürüyüp konuşmaya dalmak
* Yanına yürüyüp çok kısık sesle bile konuşmaya başlamak
Şunları deneyin:
* Sözsüz bir işaretle elini indirmesini ve beklemesini isteyin
* Altın sessizliği bekleyin
* Öğrencinin yanına çok sessizce gidin
* Vücudunuz sınıfa dönük kalacak şekilde (arkanızda mümkün olan en az öğrenci olacak biçimde) öğrencinin yanında durun
* Çok alçak sesle konuşun
Senaryo 2: Yönergedeki bir hatayı düzeltmek istediniz. “Tamam çocuklar, şimdi 34. soruyla başlayın” dediniz ve öğrenciler hemen yanlarıyla konuşmaya başladı.
Şunların yerine:
* “Tek başınıza yapın lütfen!” diye yüksek sesle uyarmak
* “Ali, sessiz dedim!” diye yüksek sesle söylemek
(Bu iki yol da gürültüye gürültü ekler.)
Şunları deneyin:
* Sınıfı tamamen durdurun (geri sayım vb. rutin hangi yöntemi kullanıyorsanız onu uygulayın: geri sayım, olumlu davranışı anlatma, bakışını görünür kılma)
* Tüm öğrencilerin tamamen durduğundan emin olun
* Sonra şöyle deyin: “Özür dilerim, nasıl çalışmanızı istediğim konusunda net değildim. Tam bir sessizlik içinde 34. soruyu yapacaksınız.” (Katılım biçimlerini önceden yapılandırma)
Elbette, sınıf yönetiminin binlerce değişkeni vardır; sessizliğin iniş hızı ya da "altın sessizliğe" ulaşma süresi sınıftan sınıfa, öğretmenden öğretmene değişir. Ancak biz öğretmenler için kilit nokta, ne zaman konuştuğumuzdan çok, ne zaman sustuğumuzun gücünü anlamaktır. Bir dahaki sefere, o sihirli sessizlik anını fark ettiğinizde, önce durun. Sınıfınızı bir kez daha dinleyin. Belki de öğrencileriniz, sizin sözlerinizden çok, kalemlerinin çıkardığı seste ve tam olarak o anda deneyimledikleri derin öğrenme anında cevaplarını buluyorlardır.
Sessizliği koruma kararlılığınız, en güçlü pedagojik müdahaleniz olabilir.
İlginizi Çekebilir