Silahlı direnişten silahsız direnişe: Öcalan’ın yeni toplum tasavvuru
SİYASETBu zihinsel dönüşümün sahaya nasıl yansıyacağı, örgütün ne şekilde pratikleştireceği, Kürtler içinde ne tür etkileşimler doğuracağı paradigmanın gerçek sınavı olacaktır.
Öcalan’ın PKK 12. Kongresi’ne gönderdiği mektup, onun siyasetle sınırlı kalmayan, düşünsel ve felsefi boyutları da içeren bir değişim arayışında olduğu anlaşılmaktadır. Bu zihinsel dönüşümün sahaya nasıl yansıyacağı, örgütün ne şekilde pratikleştireceği, Kürtler içinde ne tür etkileşimler doğuracağı paradigmanın gerçek sınavı olacaktır.
Abdullah Öcalan’ın 25 Nisan tarihinde İmralı Adası’ndan PKK 12. Kongresi’ne gönderdiği mektup PKK-KCK’nin resmi yayın organı Serxwebun’da yayınlandı. Giriş ve 7 bölümden oluşan 21 sayfalık mektupta, hem anlam-varlık ilişkisinden toplumsal doğaya, moderniteden sınıf-komün ayrımına uzanan geniş bir kavramsal çerçeve oluşturma; hem de kapitalizm-komünalite, ulus-devlet-demokratik ulus, endüstriyalizm-eko ekonomi gibi karşıtlıklar üzerinden karmaşık toplumsal sorunlara alternatif bir perspektif geliştirme çabası var. Bu yazıda mektubun kapsamlı bir özetine yer vermeyeceğim. Bunun yerine, mektuptan hareketle Kürt siyasal hareketi için önemli gördüğüm bazı temel noktalara, Öcalan’ın düşündüğü yeni toplum tasavvuruna odaklanacağım.
Cumhuriyet’e eleştiriler
Öcalan, mektubun giriş bölümünde uzun uzun varlık ve bilinç kapsamında Kürt tarihini ele alıyor. Öcalan’a göre Kürtler, Sümerlerden bu yana kendi kimlikleriyle varlıklarını sürdürmüş; ancak Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte sistematik biçimde yok sayılmışlardır. Bu bağlamda Öcalan, Cumhuriyet’i Kürtler açısından olumlu bir dönüm noktası olarak değil, Kürt-Türk kardeşliğinin zedelendiği bir kırılma olarak değerlendiriyor. Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde var olan dayanışmanın Cumhuriyet’le birlikte sona erdiğini savunuyor. Bu tespitler önemli. Çünkü Öcalan’a göre bu tarihsel kopuş, PKK’nin tarih sahnesine çıkışının da temel nedenidir.
Sınıf yerine komün
Öcalan, mektubun genelinde modernite eleştirileriyle şekillenmiş bir "entelektüel siyasetçi" profili çizer. Onun bu özelliği “Doğa ve Anlam, Toplumsal Doğa ve Sorunsallık, Tarihsel Toplumda Devlet ve Komün İkilemi, Modernite, Kürt ve Kürdistan Gerçekliği, PKK ve Fesih, Yeni Dönem Perspektifleri” başlığını taşıyan bölümlerde karşımıza çıkar. Öcalan, gerek geçmiş, gerek anı gerekse de geleceği modernitenin üç temel sacayağı olan kapitalizm, ulusçuluk ve endüstriyalizm üzerinden okuyor, klasik moderniteyi toplumsal ve ekolojik krizlerin kaynağı olarak tanımlıyor, aşılması gerektiğini savunuyor.
Öcalan’ın modernite eleştirileri kapsamında geniş bir şekilde ele alıp değerlendirdiği başat olgu Kapitalizm. PKK lideri, tarihin kaçınılmaz biçimde sol eğilimli toplumlara evrileceği inancından hareket ediyor ancak Kapitalizm eleştirisini Marksist sınıf analizine dayandırmayı reddediyor, alternatif bir yaklaşım olarak "komün" kavramını öne çıkarıyor. Öcalan’a göre sınıf mücadelesi değil, devlet ve komün ikilemi, tarihsel materyalizmin esasını oluşturmalıdır. PKK lideri, sınıf yerine komünü koymakla tam olarak neyi kastediyor henüz ayrıntılı bilgi vermiş değil ancak bununla devlet odaklı eğemen sisteme karşıt olan toplumsal alanı kast ettiği anlaşılıyor. Öcalan, bu kısmı “Sınıf çatışmasına dayalı tarihsel materyalizm ve sosyalizm tanımı yerine, devlet ve komün ikilemine dayalı bir tarihsel materyalizm ve sosyalizm alternatifinin daha doğru olduğuna inanıyorum. Yani tarih bir sınıf savaşımı tarihi değil, bir devlet ve komün çatışmasından ibarettir…” diyerek açıklıyor. Reel sosyalizmin çöküş nedenlerinden birinin de sınıf eksenli düşünsel kalıplar olduğunu söylüyor. Kapitalist tarihin sınıf üzerinden değil komün üzerinden okunması Türkiye sol hareketinde geniş yankı uyandıracağa benziyor.
Ulus devlet eleştirisi
Öcalan’ın modernite eleştirisi bağlamında en dikkat çekici vurguları ulus-devlet ve milliyetçiliğe dair yaptığı eleştirilerdir. Öcalan İmralı’ya geldikten sonra ulus devlet gerçekliğinden pek hazmetmeyen, ulus devlet yapılanmasını topluma karşı oligarşik bir sömürü düzeni olarak tanımlayan bir yaklaşım sergiledi.Örgüt lideri, bu yöndeki görüşlerini daha da katılaştırmış görünüyor. Öcalan’a göre, ulus devlet sisteminde ulus, askeri toplum haline gelir. Bu sistemin temelinde şiddet ve savaş vardır. Ulus devlet, savaş toplumunun sistemidir. Ve bu savaşlarda her seferinde milyonlarca insan katledilir.
Silah bırakma öncesi Öcalan’ın kafasındaki temel örgütlenme modeli bu şekildeydi. Silah bırakma kararından sonra bu örgütlenmeyi olduğu gibi muhafaza mı edecek yoksa yeni bir örgütlenme modeline mi geçecek, henüz o konuda bir netlik yok.
Silahlar neden bırakılıyor?
Öcalan’ın örgüte gönderdiği mektupta dikkat çekici diğer husus silah bırakmanın dayandırıldığı ideolojik zemindir. Kuşkusuz Öcalan 27 Şubat’ta yayınladığı kısa bir metin ile bunun bazı gerekçelerini ifade etmişti. Ancak ilk kez geniş bir zeminde bu hususu tartışıyor. Öcalan’a göre PKK;
1) Kürt varlığını kalıcılaştırmış,
2) Güçlü bir Kürt bilinci yaratmış,
3) Direnişin dışa dönük aşamasını tamamlamıştır.
Yeni süreç, içe dönük bir mücadeleyi, yani demokratik toplum inşasınıgerektirmektedir. Dolayısıyla PKK'nin silah bırakması bir tasfiye değil, mücadele araçlarının dönüştürülmesidir. Öcalan’ı silah bırakma tasavvuruna götüren temel motivasyonun “Silahsız PKK üzerine düşen rol ve misyonu başarıyla gerçekleştirdi, şimdi tarih sahnesinden çekilip yeni dönem koşuların gerektirdiği özneye yani silahsız PKK’ye dönüşmelidir” mottosu olduğu anlaşılmaktadır. Peki silahsız PKK, Öcalan’ın bahsettiği demokratik toplum inşasını nasıl gerçekleştirecek?
Öcalan, demokratik toplum inşasında üç önemli boyut olacağını söylüyor.
a) Kapitalizmin yerine komünalite,
b) Ulus-devlet yerine demokratik ulus,
c) Endüstriyalizmin yerine eko-ekonomi.
Bu yapı, klasik solun sınıf merkezli okumasından farklıdır ve toplumun tüm kesimlerini içerecek, daha yatay ve çoğulcu bir sistem gerektirmektedir.
Demokratik ulustan kasıt ne?
Burada bir parantez açıp Öcalan’ın ulus devlet yerine konumlandırdığı demokratik ulus ile ne kastettiğini açmamız gerekecek. Evet Öcalan günümüzün ulus devlet gerçekliğine çok güçlü itirazlarda bulunuyor. Ancak bu Kürtlerin ulus olma halinden çıkartılmaları anlamına gelmiyor. Demokratik Konfederalizm kapsamında dört parçada yaşayan Kürtler, yukarıda tanımlanan ilkeler ışığında özerk demokratik bölgeler kuracak. Bu bölgeler de demokratik konfederalizm şemsiyesi altında üniter devlet yapılanmalarına dokunmadan ulus devletleri aşan sivil birlikteliklerle birbirlerine entegre olacaklardır. Silah bırakma öncesi Öcalan’ın kafasındaki temel örgütlenme modeli bu şekildeydi. Silah bırakma kararından sonra bu örgütlenmeyi olduğu gibi muhafaza mı edecek yoksa yeni bir örgütlenme modeline mi geçecek, henüz o konuda bir netlik yok. Fakat nasıl bir örgütlenme gerçekleşirse gerçekleşsin Öcalan, yeni dönemin kendini inşa dönemi olacağını, bunun da çok güçlü bir eleştiri-özeleştirici içereceğini söylüyor. PKK lideri bu durumu “PKK’nin içini bayağı eleştireceğiz ve özeleştiriler gelişecek. 50 yıllık mücadele olumlu-olumsuz muazzam bir eleştiri-özeleştiri süzgecinden geçirilecektir” diyerek açıklıyor.
Yeni değerler
Öcalan mektubunda inşa edilecek yeni toplumun hangi değerler üzerine oturtulacağına ilişkin de ipuçları veriyor. Öcalan’ın günümüzü post-modern bir okuma üzerinden okuduğu o yüzden cinsel özgürlük, çevre-doğa hareketleri gibi eleştirel modernite okumalarına ılımlı yaklaştığı biliniyor. Öcalan kapitalist moderniteye karşı demokratik moderniteyi savunurken bir hususu önemseyen bir duruş sergiler: Ahlaki-politik toplum inşası. Yukarıda politik toplum ile ne kastedildiği genel hatlarıyla verildi. Ahlaki toplum ile kastedilen ise toplumu bir arada yaşatacak değer ve normların ne olması gerektiği sorusunun yanıtıdır.
Bu bağlamda Öcalan klasik değer, ahlak okumalarına karşıdır, siyasal İslam tasavvuruna ise mesafelidir. Öcalan’a göre, Kurandaki düşüncelerin büyük bir bölümü Sümer mitolojisinden alınmıştır. Özellikle Sümer mitolojisindeki Tanrı, Tanrıça kavram ve tasavvurları Kuranı yaratmıştır. Yine Öcalan’a göre, “İslam 18. yüzyılda bitmiştir. Bu tarihten sonra hayatiyeti kalmamıştır, ondan sonra istismar edilmiştir.” Öcalan’ın mektupta İslam bağlamında yaptığı Gazali tartışması da son derece çarpıcıdır. İslam’ın felsefe ile mitoloji arası bir düşünce olduğunu, ikisine de karşı olduğunu, bunu da en iyi Gazali’nin temsil ettiğini söyler. Öcalan’a göre Gazali, bilime yol açan felsefeye kapıları kapatmıştır. Öcalan Gazali’yi felsefeye karşı duran bir figür olarak konumlandırarak İslam’ın düşünsel gelişimi önünde engel oluşturduğunu vurgular.
4 temel arayış
Öcalan'ın PKK-KCK’in silahsızlandırılması sürecinde 4 temel meseleye odaklandığı söylenebilir:
1) Silahlı direnişten silahsız direnişe geçmek,
2) Klasik sol kalıpları kırarak alternatif bir sol paradigma inşa etmek,
3) Ulus-devlet krizine Kürtler özelinde 21. yüzyıla uygun bir çözüm üretmek,
4) Kürtleri, yeni inşa perspektifiyle Ortadoğu'nun kılavuz ulusu konumuna taşımak.
Öcalan’ın siyasetle sınırlı kalmayan, düşünsel ve felsefi boyutları da içeren bir değişim arayışında olduğu anlaşılmaktadır. Bu zihinsel dönüşümün sahaya nasıl yansıyacağı, örgütün ne şekilde pratikleştireceği, Kürtler içinde ne tür etkileşimler doğuracağı paradigmanın gerçek sınavı olacaktır.
İlginizi Çekebilir