Savaşın gölgesinde: Madenler, hafıza ve satranç
DIŞ POLİTİKAUkrayna-Rusya savaşı, yalnızca iki ülkenin çatışması değil; Hazar’ın tarihi, Batı’nın lobileri, yeraltı madenleri ve medya aygıtları üzerinden yürüyen çok katmanlı bir küresel yeniden dağıtım mücadelesidir.
Bu savaşta artık tanklar değil, yatırım fonları; generaller değil, lobiler ve strateji uzmanları belirleyici aktörlerdir. Haritalar artık barutla değil, borsa raporları ve diplomatik protokollerle çiziliyor. Ve şimdi yeni bir evreye giriyoruz: Trump sahnede, Türkiye masada, madenler kasada.Gerisi, tam anlamıyla diplomatik bir satranç oyunudur.
“Tarih kendini tekrar etmez ama çoğu zaman kafiyeli yazar.”
Mark Twain
Ukrayna’dan İran’a, dünya yeni bir paylaşım savaşına sahne oluyor 24 Şubat 2022’de başlayan Ukrayna-Rusya savaşı, ilk anda bir toprak kavgası gibi görünse de, kısa sürede tüm dünyanın jeopolitik haritasını değiştiren çok katmanlı bir mücadeleye dönüştü. Bu savaş; cephenin değil, lobilerin, maden şirketlerinin, diplomatik masaların savaşıdır. Bugün cephede tanklar ilerlerken, masa başında yatırım fonları ve medya stratejileri sınırları yeniden çiziyor.
Hazar’dan Gelen Sessiz Miras
Bugünkü Ukrayna toprakları, 9. yüzyılda Yahudiliği resmi din olarak kabul eden Hazar Kağanlığı’na ev sahipliği yapıyordu. Bu tarihsel detay, bir arkeolojik not değil; bugün hâlâ bölge kimliğini ve küresel hesaplaşmayı etkileyen hafızasal bir kırılma noktasıdır.
Hazar’ın yıkılışıyla Avrupa’ya yayılan Yahudi diasporası, 20. yüzyılda Holokost’la yeniden bir yok oluşla yüzleşti. Ancak o dönem, aynı zamanda bugünkü küresel sermaye yapılarının ve medya güçlerinin de temel taşlarını döşedi. Ve bu güçler bugün, Ukrayna’nın kaderinde yeniden sahneye çıkmış durumda.
Zelensky: Kimlikten İmparatorluğa
Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky, yalnızca bir politik figür değil; bir medya imgesi, bir kimlik sembolü, bir diasporik yatırımıdır.
Batı medyası onu “demokrasinin sesi” ilan ederken, Rusya onu “küresel mühendisliğin ajanı” olarak tanımlıyor. Gerçek, bu iki kutbun ötesinde, küresel güçlerin sahaya sürdüğü stratejik bir piyon gerçeğinde saklı.
Arkasındaki destek; medya ağları, Yahudi lobileri ve finans çevreleriyle iç içe geçmiş çok katmanlı bir yapıdır. Ukrayna savaşı, bu yönüyle yalnızca toprak değil, geleceğin kimlik inşası için de veriliyor.
Madenler Üzerinden Satranç
Trump’ın yeniden sahneye çıkmasıyla savaş başka bir evreye geçti. ABD’nin Ukrayna’daki ilk adımı, lityum, uranyum ve nadir toprak elementleri gibi stratejik maden sahalarını kontrol altına almak oldu.
Bu kaynaklar artık yalnızca doğal zenginlik değil; jeopolitik güç simgesi. Ve bu sahalarda yatırım yapan şirketlerin çoğu, diasporik sermayeyle bağlantılı. Trump’ın bu sürece doğrudan müdahalesi, savaş sonrası Ukrayna’nın yeniden inşasında kimin kazandığı değil, kimin kurduğu bir düzeni inşa etme yarışıdır.
İran-İsrail Gerilimi: Aynı Senaryonun Yeni Perdesi
Nükleer müzakereler hâlâ sürerken, İsrail’in İran’a saldırması ve ardından ABD’nin İran’ı bombalayıp hemen ateşkes ilan etmesi, Ukrayna’da oynanan büyük satrancın şimdi Ortadoğu tahtasında yeni hamlelerle devam ettiğini açıkça ortaya koyuyor.
Uluslararası hukuk hiçe sayılarak yapılan bu saldırılar, İran’ı nükleer güvenliğini “atom bombası” ile sağlamaya itiyor. Tıpkı Rusya’nın NATO gerekçesiyle Ukrayna’ya girmesi gibi, İsrail de bu saldırıları “meşru müdafaa” olarak pazarlıyor.
Aynı oyun, farklı taşlarla, farklı tahtalarda sürdürülüyor.
Savaşın Gerçek Haritası: Satranç Tahtasında Kim Hangi Taş?
Ukrayna-Rusya savaşı, yalnızca iki ülkenin çatışması değil; Hazar’ın tarihi, Batı’nın lobileri, yeraltı madenleri ve medya aygıtları üzerinden yürüyen çok katmanlı bir küresel yeniden dağıtım mücadelesidir.
Bu savaşta artık tanklar değil, yatırım fonları; generaller değil, lobiler ve strateji uzmanları belirleyici aktörlerdir. Haritalar artık barutla değil, borsa raporları ve diplomatik protokollerle çiziliyor.
Ve şimdi yeni bir evreye giriyoruz:
Trump sahnede, Türkiye masada, madenler kasada.
Gerisi, tam anlamıyla diplomatik bir satranç oyunudur.
Bu tabloda Türkiye’nin barış görüşmelerine ev sahipliği yapması, yalnızca bir “ara yol” arayışı değil; aynı zamanda Türk dış politikasının bölgesel dengeleyici güç olma iddiasının sahada test edildiği andır.
Masada olmak, oyuncu olmak demektir — ama menünün parçası olmamak koşuluyla.
Tam da bu bağlamda, Trump’ın Kanada’daki G7 Zirvesi’ni erken terk etmesi ve ortak basın bildirisi sürecini sabote etmesi tesadüf değil, yeni güç mimarisinin perde arkasındaki hamlesidir.
Bu restleşme, Ukrayna üzerinden yürüyen küresel paylaşım projesinin kontrolünü kim alacak? sorusunun ipuçlarını vermektedir.
Ve unutmayalım:
Tarih sadece olanı değil, neyin unutturulduğunu da yazar.
Bu nedenle kimliğimizi ararken, yalnızca geçmişe değil, geçmişin nasıl hatırlandığına ve kimler tarafından şekillendirildiğine de bakmalıyız.
İlginizi Çekebilir