© Yeni Arayış

Nobel'e göre ‘sürdürülebilir büyümenin’ üç ayağı: Bilgi, Kurum ve Anlam

Araştırmalar, sürdürülebilir büyümenin üç temel sütununun; i) Bilginin türsel bütünlüğü (techne + episteme), ii) Kurumların açıklığı ve kapsayıcılığı ve iii) Anlamın ve amaç duygusunun korunması olduğunu gösteriyor

Ekonomik büyüme üzerine yapılan tartışmalar, zamanla maddi sermayeden çok daha derin bir meseleye, bilginin üretimi ve dolaşımına yönelmiştir. Ancak bilginin kendisi de tek başına yeterli değildir; onu taşıyan kurumların ve yönlendiren anlam dünyasının niteliği belirleyici hâle gelir.

Joel Mokyr, 2025 Ekonomi Bilimleri Ödülü’yle taçlandırılan çalışmasında, sürdürülebilir büyümenin ardındaki temel mekanizmanın “kullanışlı bilginin sürekli akışı” olduğunu göstermiştir. Mokyr, bu bilgiyi ikiye ayırır:

Propositional knowledge (antik yunanda episteme): Doğanın düzenliliklerini, yasalarını ve neden-sonuç ilişkilerini açıklayan kuramsal bilgi, yani neden bir şeyin işe yaradığını anlatan bilgi.

Prescriptive knowledge (antik yunanda techne): O şeyin nasıl yapılacağını tarif eden, uygulamaya dönük teknik bilgi.

Mokyr’e göre, Sanayi Devrimi’nin kalıcı büyümeyi mümkün kılan özelliği, bu iki bilgi türünün —episteme ile techne’nin— ilk kez sistematik biçimde birleşmesidir. Toplum, hem “neden”i anlamış hem de “nasıl”ı uygulayabilmiştir.

Fakat bu entelektüel sentezin işlemesi için, bilginin özgürce dolaşabildiği, yenilik yapmanın önünü açan bir kurumsal altyapı da gerekir. Burada devreye Douglas North, Daron Acemoğlu ve James Robinson gibi iktisatçıların (2024 Nobel Ödülü Sahipleri) katkısı girer.

Onlara göre, kurumlar – yani güvenilir düzenleme ortamı, mülkiyet güvencesi, fikirlerin serbest dolaşımı ve kapsayıcı eğitim – bireylerin girişimcilik potansiyelini ortaya koyabileceği bir çerçeve oluşturur. Bu tür kurumlar, insanların yalnızca fikir üretmesini değil, o fikirleri yatırıma, ürüne ve toplumsal değere dönüştürmesini mümkün kılar.

Kurumlar kapsayıcı ve açık olduğunda bilgi akışı hızlanır; dışlayıcı ve çıkarcı olduğunda ise hem yenilik hem büyüme durur.

Bu noktada Kemal İnan’ın “Teknolojik İşlevsizlik” kitabından öğrendiğim techne ve epistemenin ötesinde bir uyarı da var. İnan, modern toplumların yeniden techne ile episteme arasındaki bağı zayıflattığını; bilimin anlamından kopan bir teknik akılcılığın teknolojiyi “işlevsiz” hâle getirdiğini söyler. “Nasıl yapılır?” sorusu kalırken, “neden yapıyoruz?” sorusu kaybolur. Böylece teknoloji, insanın amaçlarını gerçekleştiren bir araç olmaktan çıkıp kendi kendine işleyen bir sisteme dönüşür.

Üç yaklaşım birlikte okunduğunda, sürdürülebilir büyümenin üç temel sütunu belirginleşir:

Bilginin türsel bütünlüğü (techne + episteme),

Kurumların açıklığı ve kapsayıcılığı,

Anlamın ve amaç duygusunun korunması.

Kısacası, büyüme yalnızca makine ve sermaye ile değil, bilginin özgürce üretildiği, kurumlarca korunduğu ve insanî bir anlamla yönlendirildiği toplumlarda kalıcı hâle gelir.

İlerleme, techne’nin episteme’yle konuştuğu; kurumların bu diyaloğu koruduğu zaman başlar.

Çözülme ise, bilgi anlamdan, kurumlar adaletten koptuğu zaman.

Ülkemizde nedir sorunu ise geçenlerde konuşmuştuk.

 

#ChatGPT ile metin, #Gemini ile resim yardımı ile

 

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER