Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
EĞİTİM“Bu metni sen mi yazdın, yoksa ChatGPT mi?” Artık öğrencilerden alınan her ödevin ardından bu soru gündeme geliyor.
Öğrenci yapay zekâdan destek alabilir. Ancak bu desteğin öğrenme sürecine nasıl entegre edildiği belirleyicidir. Eğitim sistemleri, yalnızca bilgi değil, aynı zamanda değer üretmelidir. Çünkü nihayetinde; cümleler sana ait olabilir, ama onların sorumluluğu da senindir.
Yapay Zekâ Çağında Akademik Dürüstlük...
“Bu metni sen mi yazdın, yoksa ChatGPT mi?” Artık öğrencilerden alınan her ödevin ardından bu soru gündeme geliyor. Eğitimde teknolojinin yükselişiyle birlikte, yıllardır tartışılan bir kavram yeniden tartışma alanına taşındı: akademik dürüstlük. Ancak bu kez mesele, bir kopya kâğıdı ya da sınavda telefona bakmak kadar basit değil. Geçmişte kopya, yazılı bir bilgiye izinsiz ulaşmak anlamına geliyordu. Oysa bugün, öğrenciye baştan sona bir ödev yazdıran, yazdığı cümleyi yeniden yapılandıran ya da kaynakçayı otomatik olarak oluşturan sistemler var. Bu durumda akademik üretim kime ait?
Küresel ölçekli yapılan araştırmalara göre 2024 itibarıyla öğrencilerin en az %86’sı eğitim çalışmalarında düzenli AI kullanıyor. ABD’de lise öğrencilerinin %70’i okul ödevlerinde AI kullanıldığını bildiriyor, üniversite öğrencilerinde bu oran %90’a kadar çıkıyor. Ancak burada önemli bir ayrım yapılmalı. Öğrenciler bu yardımı danışmanlık düzeyinde mi kullanıyor, yoksa doğrudan yerine yapma düzeyinde mi?
Dijital Dürüstlük
Eskiden fiziksel olarak gizlenen kopya kâğıtları ya da internetten birebir alınan metinler akademik ihlal sayılırken; bugün öğrenciler “akıllı” araçlarla bu sınırları zorluyor. ChatGPT, Copilot, QuillBot gibi sistemler sadece fikir üretmekle kalmıyor, metin yazıyor, yeniden yapılandırıyor ve hatta kaynakça oluşturabiliyor. Bu durum, “kopya” tanımını genişletiyor.
Öğrencinin yazdığı metin özgün görünebilir; ama eğer düşünsel süreç yapay zekâya aitse, bu ürün pedagojik anlamda geçerli değildir. Eğitim kurumlarının mevcut politikaları bu gelişmelere henüz ayak uydurabilmiş değil. Teknoloji ile savaşamayacağımıza göre ödev yöntemlerimizde değişikliğe gitmemiz gerekiyor.
Öğrenci Perspektifi
Bazı öğrenciler yapay zeka araçlarını yazılarını geliştirmek, fikir almak veya dilbilgisi hatalarını düzeltmek için kullanırken; bazıları ise ödevin tamamını bu araçlara yazdırıyor. Eğitimde esas olan yalnızca ürün değil, o ürünün nasıl üretildiğidir. Bir ödevin cümleleri ne kadar düzgün olursa olsun, eğer öğrenci bu sürece zihinsel olarak dâhil olmamışsa, bu öğrenme değil, yalnızca geçme çabasıdır. Oysa etik temelli eğitim, öğrenciyi yalnızca bilgili değil, ahlaklı bir birey olarak da yetiştirmeyi amaçlar.
Kurumların Yaklaşımı, Yasaklamak mı, Entegre Etmek mi?
Eğitim kurumları yapay zekâya farklı tepkiler vermektedir. Bazıları bu araçları tamamen yasaklarken, bazıları kullanımını sınırlı ve şeffaf hale getirmeye çalışıyor. Örneğin Avustralya ve Kanada’daki bazı üniversiteler, AI kullanımıyla ilgili açık beyan zorunluluğu getirmiştir. Buna karşılık bazı Asya ülkeleri tümden yasaklamayı tercih etmektedir.
Bu araçların kontrollü entegrasyonu daha gerçekçi bir çözüm olarak öne çıkmaktadır. Sürece dayalı ödevler, sunum destekli çalışmalar, bireysel yansıtma raporları gibi yöntemlerle öğrencinin aktif öğrenme süreci izlenebilir hale getirilebilir. Aksi halde, yalnızca biçimsel olarak başarılı ama içerik açısından boş ürünler artacaktır.
Eğitimciler Ne Yapmalı?
Yeni çağın öğretmeni yalnızca bilgiyi aktaran değil, aynı zamanda öğrenme sürecini yöneten kişi olmalıdır. Ezberci ödevler, yapay zekânın en güçlü olduğu alandır. Oysa yaratıcı, analitik ve bireysel üretime dayalı çalışmalar, öğrenciyi düşünmeye zorlar ve yapay zekânın kontrolsüz kullanımını sınırlar.
Eğitimciler, öğrencilere sadece “ne yapmamaları” gerektiğini değil, aynı zamanda nasıl etik üretim yapabileceklerini de göstermelidir. Öğrencilerin bu teknolojileri tanıması, doğru kullanması ve kendi sınırlarını fark etmesi için rehberliğe ihtiyaçları vardır.
Araştırma Ödevlerinin Geleceği
Yapay zekâ sistemlerinin saniyeler içinde doğru, tutarlı ve biçimsel olarak düzgün metinler üretebildiği bir dönemde, geleneksel “araştırma ödevi” anlayışı da dönüşüm sürecine girmelidir. Uzun yıllardır öğrencilere verilen, “belirli bir konuda bilgi toplayıp yazılı olarak sunma” temelli ödevler, artık öğrencinin bilişsel katılımını değil, kullandığı algoritmaları yansıtır hale gelmektedir.
Eğitimciler bu yeni durumda, değerlendirme biçimlerini yalnızca bilgi ölçmek üzerine değil, düşünce geliştirme, sorgulama ve özgünlük üzerine kurmak zorundadır.
Araştırma ödevlerinin atık günümüzde şu biçimlere olması beklenmektedir:
● Yansıtma Temelli Ödevler: Öğrenciden yalnızca bilgi sunması değil, bu bilginin kendi hayatına, düşüncelerine veya değer sistemine nasıl etki ettiğini açıklaması istenir.
● Süreç Odaklı Değerlendirme: Öğrencinin yalnızca sonuç ürünü değil, o sonuca ulaşana kadar geçirdiği süreç (notlar, kaynak seçimleri, fikir geliştirme adımları) de değerlendirme kapsamına alınır.
● Karma Dijital Ürünler: Yazılı metinlerin yanı sıra video anlatımlar, sesli sunumlar, infografikler veya interaktif içeriklerle desteklenmiş ürünler talep edilir. Böylece “ne biliyor?” sorusuna ek olarak “nasıl sunuyor?” da değerlendirilir.
● Tartışma ve Savunma Aşamaları: Öğrenci, ürettiği çalışmayı grup içinde savunur, eleştirilere açık olur, gerekirse düzeltme yapar. Bu yöntem, öğrenmenin sosyal yönünü de ön plana çıkarır.
Geleceğin Becerisi, Etik Okuryazarlık
Dijital okuryazarlık artık yeterli değil; günümüzde öğrencilerin etik okuryazarlık becerilerine de sahip olmaları gerekiyor. Sadece bilgiye ulaşmak değil, o bilgiyi nasıl kullandığımız da önem kazanıyor.
UNESCO ve OECD gibi kuruluşlar, yapay zekâ çağında etik değerlerin öncelenmesini ve eğitim sistemlerinde etik farkındalık eğitimlerinin yaygınlaştırılmasını önermektedir. Bu çerçevede, “dijital etik”, “veri sorumluluğu” ve “algoritmik bilinç” gibi konular ders programlarına entegre edilmelidir.
Etik okuryazarlık, yalnızca doğruyu yanlıştan ayırmayı değil, doğruyu neden seçmemiz gerektiğini anlamayı da içerir. Bu da öğrencileri yalnızca başarılı bireyler değil, sorumlu yurttaşlar hâline getirir.
Cümleler Senin Olabilir, Ama Sorumluluk da Senin
Öğrenci yapay zekâdan destek alabilir. Ancak bu desteğin öğrenme sürecine nasıl entegre edildiği belirleyicidir. Eğitim sistemleri, yalnızca bilgi değil, aynı zamanda değer üretmelidir. Çünkü nihayetinde; cümleler sana ait olabilir, ama onların sorumluluğu da senindir.
İlginizi Çekebilir