© Yeni Arayış

Konfor alanının sessiz zincirleri ve yolculuğun çağrısı 

Yolculuğa çıkmak bir eylem değil, bir cesaret meselesidir. Çünkü mekan değiştirmek demek, sadece bir şehirden başka birine gitmek değil; kendi içindeki durağan düşünceleri de yerinden oynatmak demektir.

Konfor alanından çıkmak, yeni bir şehre gitmek ya da sadece evdeki koltuğu değiştirmek… Hepsinin özünde aynı çağrı var: Değişimin ferahlığı. Belki de bu yüzden mekan değiştirmekte gerçekten bir ferahlık vardır; çünkü insan, ancak yeni bir yere vardığında, eski zincirlerinin ne kadar sıkı olduğunu fark eder.

Bütün edebiyat literatürü iki temel hikâyeye dayanır: Ya şehre bir yabancı gelir ya da biri bir yolculuğa çıkar. Bu cümleyi ilk duyduğumda, insan ruhunun özlemlerini ve korkularını böylesine sade ama güçlü ifade eden başka bir söz hatırlayamadım. Çünkü aslında hepimiz, her sabah uyandığımızda içimizdeki o iki ihtimalle baş başa kalırız. Ya konfor alanımızın içindeki güvenli duvarlara biraz daha sıkı tutunuruz ya da bir yabancı gibi kendi iç dünyamızda yeni bir sokağa, yeni bir hikâyeye adım atarız.

“Mekan değiştirmekte ferahlık vardır.” Belki bu yüzden dilimize yerleşmiş bir deyimdir; çünkü insan, bazen bulunduğu yerin duvarları tarafından değil, kendi zihninin görünmez sınırları tarafından boğulur. Aynı şehir, aynı sokak, aynı sesler… Hepsi bir zaman sonra yavaş yavaş ruhu sıkıştırmaya başlar. Konfor alanı dediğimiz şey, başta huzur ve güven vaat eder; ama zamanla bir hapishaneye dönüşebilir. Carl Jung’un dediği gibi: “Karşılaşmadığınız gölge sizi kontrol etmeye devam eder.” O gölge, alışkanlıklarımız ve korkularımızın biçim verdiği konfor alanıdır aslında.

Yolculuğa çıkmak bir eylem değil, bir cesaret meselesidir. Çünkü mekan değiştirmek demek, sadece bir şehirden başka birine gitmek değil; kendi içindeki durağan düşünceleri de yerinden oynatmak demektir. O ilk adımda bir ferahlık vardır; çünkü insan birden, kendisinin bile unutmaya başladığı hayallerini hatırlar. Bir tren camından dışarı bakarken, yeni bir sokağın taşlarını ilk kez çiğnerken, belki de yıllardır unuttuğu bir şey fısıldar içinden: Başka türlü de olabilir.

Konfor alanından çıkmak, yeni bir şehre gitmek ya da sadece evdeki koltuğu değiştirmek… Hepsinin özünde aynı çağrı var: Değişimin ferahlığı. Belki de bu yüzden mekan değiştirmekte gerçekten bir ferahlık vardır; çünkü insan, ancak yeni bir yere vardığında, eski zincirlerinin ne kadar sıkı olduğunu fark eder.

Ve o anda anlarız ki, bütün büyük hikâyeler bir yolculukla başlar. Belki de şimdi, senin yolculuğunun ilk satırını yazma zamanıdır.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER